Paylaş
Belki de işyerinizdeki yeni damacana suyunun markasını daha yeni fark ettiniz: Aqua. Peki Latince su anlamına gelen bu markanın Merkez Bankası eski başkanı ve milletvekili Yaman Törüner olduğunu biliyor musunuz?
İçme suyu pazarında kıyasıya bir mücadele var. Sağlık Bakanlığı'nın kararı uyarınca su istasyonlarındaki açık su satışları 18 Nisan'da tamamen yasaklanmış olacak. Bu bakımdan firmalar polikarbondan yapılma damacanalar veya cam şişelerde içme suyu satışlarına yönelmek zorundalar. Bakanlığın bu tasarrufu doğal olarak polikarbondan damacana üreten alt sektörü de canlandırdı. Şişe sıkıntısı 9 yeni firma doğurdu.
Konuyu fazla dağıtmadan Aqua markasına dönelim. Bu markayı İstanbul piyasasında pazarlayan şirketin adı Koçbey Beypınar Su ve Meşrubat Sanayi ve Ticaret A.Ş. 80 milyar lira sermayeli bir şirket. Yeni makine parkıyla sermayesini 140 milyar liraya çıkarmayı hedefliyor. 9 ortağı bulunuyor. 25 kişi istihdam ediyor. Yeni yeni bayilikler veriyor. 9 litrelik damacanalarda 650 bin liradan içme suyu pazarlıyor.
Beykoz'da Beypınar Özel Ormanı içinden su çıkarıyor. Günlük şişeleme kapasiteleri 18 bin adet. Satışları, günlük 3-4 bin damacana civarında. Bahsettiğim bu özel ormanın yüzde 57'sine sahip olan İsmail Koç, su şirketinin de yüzde 40 ortağı.
Şirketin kamuoyunda tanınan ortağı ise Yaman Törüner. Merkez Bankası başkanlığı yapan, son seçimlerde DYP'den milletvekili seçilen Törüner Refahyol döneminde partisinden istifa etti. Yaman Törüner, söz konusu su şirketindeki hissesinin yüzde 15 olduğunu söyledi (7.5 milyar liralık bir hisseye sahip). Yaman Bey, 1997 yılında bu şirkete ortak olduğunu ancak şirketin işleriyle ilgilenemediğini anlattı. Sorumuz üzerine politikaya devam etmeyi düşündüğünü belirtti. Törüner, ‘‘Bir şirkete ortak olmak yanlış mı? Usulsüz bir şey yok. Büyük işadamı politikacılar var’’ diye konuştu.
Şirketin büyük ortağı İsmail Koç, Beypınar kaynaklarından (7 ayrı pınar) elde ettikleri bu suyun kalitesinden söz etti. (El değmeden tamamen otomatik sistemle dolum işlemi ve ozonlamayla artı oksijen) Rakip firmalarla fiyat olarak da rekabette çok yol katettiklerini, Komili Su'nun yerini almaya başladıklarını anlattı.
Daha ziyade işyerleri ağırlıklı çalışıyorlar. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, Emniyet teşkilatı, diğer bazı kamu kuruluşları, özel büyük işyerleri, restoranlara içme suyu pazarlıyorlar.
İşçi çıkarmayana ucuz kredi
CHP Lideri Deniz Baykal'ın TBMM grup konuşmasını dinlerken, kriz kelimesinin Çince'de iki harfle yazıldığını harflerden birinin tehlike, diğerinin fırsat anlamına geldiğini öğrendim. Yani, fırsat ve tehlikenin koyun koyuna olduğu bir tablo kriz.
Darboğazdan çıkmak için çeşitli kuruluşlara imkanlar sağlanıyor. Kamu bu olanakları, teşvikleri sağlarken, ulufe dağıtmak gibi olmamalı diyor haklı olarak Deniz Baykal. İşçi çıkarılmaması şartıyla verilmeli bu krediler.
Tek taraflı teşvik anlayışı son bulmalı artık! Karşı taraf da sorumluluk almalı. Aynı gün Işın Çelebi'ye ‘‘Bu yönde çalışmanız var mı?’’ sorusunu yönelttik. Eximbank'a o gün gönderdiği yazılı talimatı gösterdi.
15 Aralık tarihli bu yazıda, ‘‘Son günlerde yaşanan ekonomik sorunlar neden gösterilerek, 1475 sayılı İş kanunu'na muhalefet teşkil edecek şekilde ve anılan yasa gereği Bölge Çalışma Müdürlükleri'nden izin ve onay almadan işçi çıkartan ihracatçı firmalara Bankanızdan kredi kullandırılmaması keyfiyetini, Bakanlar Kurulu Kararnemesi esasları gereğince rica ederim’’ deniliyor özetle.
Umarız bu karar uygulanabilir. Kurumsal ve bireysel suistimaller olmaz.
NASIL İŞLEYECEK?
Sistemin nasıl işleyeceği henüz net değil. Duyduğumuz kadarıyla, kredi kullanan firmaların kredi formlarına bununla ilgili hükümler ve taahhütler konulacakmış. Bölge Çalışma Müdürlüğü'nden koşullara uygun işçi çıkardığına ilişkin izin almayanlara kredi aktarılmayacakmış.
Eximbank bir numaralı banka haline geliyor artık. Sermayesi 75 trilyon liradan 375 trilyon liraya çıkarılıyor. 150 trilyonluk bölümü ocak-şubat'ta aktarılacak. (KKDF'undan) 750 trilyon lira kredi hacmi. 3 bin firmanın yararlanacağı hesap ediliyor. Her ne kadar KOBİ'lere yarayacağı savunulsa da Eximbank'tan kredi kullanan firmalara bakıldığında ağırlığın büyüklerde olduğu görülüyor. KOBİ'lerin kredilerdeki payı yüzde 37'ler civarında. Türk Lirası kredilerinde uygulanacak faiz yüzde 55, dövizde libor artı 3 olacakmış. Işın Bey, ‘‘Bu tedbirler 10 milyar dolarlık ihracatı finanse edecek bir tutara ulaşıyor, 5 katrilyon civarında bir kredi hacmi’’ diyor.
Çelebi: Rusya'yı hesap edemedik
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Işın Çelebi'yle ekonomik sohbetimizde bir kriz ortamından söz edilemeyeceğini anlattı. Bakan, ekonomik darboğaz olduğunu, gelebilecek krizi önlemeye çaba gösterdiklerini vurguladı.
‘‘Mutfakta yemek yapan biziz. O da (Güneş Taner'i kastediyor) servis yapıyordu. Biri yangın var diye bağırıp çağırınca kaçışmalar başladı. ‘‘Yangın filan yok, sakin olun’’ diyerek durumu özetlemeye çalıştı.
Çelebi, ‘‘98 Aralık'ına geldiğimizde enflasyon yüzde 50'lere indi, büyüme yüzde 3.5-4 civarlarında oldu. Ama düşünemediğimiz hesap edemediğimiz bir hadise meydana geldi. Avrupa bankalarının Rusya'da 40 milyar dolar batıracağını, büyümenin eksi 15'lere dayanacağını düşünemedik. Bu bakımdan Türkiye'den 7 milyar dolar net sermaye çıkışı oldu’’ diye konuştu. Global sorunların, yapısal sorunlarla içiçe geçmesi tekstil ve benzeri sektörlerdeki irrasyonel davranışların enflasyonla örtülmesi, gümrük kanununun çıkarılamayışı, dampingli mal girişi darboğaz yarattı doğal olarak. Çelebi, ‘‘Enflasyonu düşürme süreci her kesimin el el vermesiyle devam edebilir. Ettirilmelidir’’ diyerek de enflasyon lobisine gönderme yaptı.
2 milyar dolar aklanacak
Başkentte ekonomi bürokratları dış kredi musluklarının açılmasını beklerken, istihbarat birimleri kaynaklı bir haberden tedirginler. Duyumlara göre, Türkiye'nin dış kredi sıkıntısını hesaba katan uluslararası suç örgütleri ülkemizde 1.5-2 milyar dolaklık bir para aklama operasyonu için harekete geçti. Bazı büyük Türk bankalarının yur dışı ağları üzerinden Türkiye'ye sokulması planlanan paranın en geçen gelecek bahara kadar giriş-çıkış işlemini tamamlaması bekleniyor.
Tekstil mezarlığı
Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın tekstil sektörüyle ilgili değerlendirme raporu çarpıcı, üzücü gerçekleri ortaya seriyor.
Raporda belirtildiğine göre 1990'lı yıllarda başlayan ve özellikle Gümrük Birliği ve kotaların kalkacağı ve bu çerçevede Avrupa Birliği'ne ihracatın patlayacağı beklentisiyle 1995-97 yıllarında yatırımlar doruk noktasına ulaşıyor. Sektörde faaliyette olan firma sayısı 30 binin üzerinde. Ama bunların 10 bin tanesi aktif ihracatçı. Yatırımlar ağırlıklı olarak ‘‘open end’’ iplik ve pamuklu dokumada yoğunlaşmış durumda.
Raporda deniliyor ki, ‘‘Üzülerek belirtmek gerekirse söz konusu yatırımlar gerek zamanlama gerekse teknolojik yönüyle yanlış yapılmıştır. Dünyada 14 milyon iğ eşdeğerinde kapasite fazlası varken yapılan yatırımlar Türkiye'de kapasite kullanım oranını iplikte yüzde 64'lere kadar düşürmüştür. Bu yıllarda dünyada open end yatırımlar azalma gösterirken maalesef ülkemizde ihtiyacın çok üzerinde artmıştır.’’
Söz konusu yatırımlar için örneğin geçen yıl 2,1 milyar dolarlık testil makinesi ithalatı gerçekleşmiş.
Sermayenin pahalı ve kıt olduğu Türkiye için bu rakamlar çok önemli. İhraç pazarlarında yatırım paralelinde büyüme gerçekleşmediğinden finansman sıkıntısı kaçınılmaz oluyor çünkü.
Doymuş, atıl kapasitesi yüzde 60'ları geçmiş bir sektör. Yıllardır bu gerçek biliniyor, yanlış yatırımlar buna reğmen devam ediyor, dur diyen de olmuyor.
Paylaş