Paylaş
HENÜZ Murat Demirel gözaltına alınmamıştı. Askerden yeni döndüğü sıralardaydı.
Eski bankası Egebank'ta genel müdür vekilliği yapmış olan, Banka Fon'a geçtikten sonra da bir süre görev yapan Ümit Öndeş gazeteye gelmişti. Yanında da adaşı bir genç doktor vardı. (Ünlü bir savcının oğlu.) Neyse Sevgili Yalçın Bayer'le tanışmaya gelmişler, benimle de tanışmak istemişler. Bir süre sohbet ettik. Öndeş, ‘‘Hiçbir evrağa imza atmadığını, bir suçunun olmadığını’’ anlatıyordu. Çok rahattı!
Hukukçu olan Ümit Öndeş'e, ‘‘Murat Demirel'i ne zamandır tanıyorsunuz, kaç yıllık arkadaşsınız’’ diye sormuştum. ‘‘Murat Demirel'i hiç tanımam’’ cevabını vermişti. Ben de ‘‘Bir insan hiç tanımadığı birine bankasını emanet eder mi’’ diyerek samimiyetsizliğini yüzüne vurmaya çalışmıştım. Bankayla ilgili bilgiler verebileceğini söylediğinde de ‘‘Adınızla konuşursanız dinleriz’’ demiş ve beklediğimiz gibi Öndeş ismiyle konuşmaya yanaşmamıştı.
Öndeş, Doğu Almanya'da bir demir çelik fabrikası satın alan firmada yönetim kurulu üyesi olduğunu, şimdi bu işle ilgilendiğini anlattı. Kartında DEİMA A.Ş. yazıyor. Yönetim kurulu üyesi görünüyor. Bir de Stamag logosu var.
Birkaç gün sonra Fon'daki bazı bankaların eski sahip ve yöneticilerinin kaçma hazırlığında olduğunu yazmıştım. Kastım Egebank'tı. Hemen akabinde Murat Demirel'in yurtdışına çıkışı yasaklandı ve birkaç gün sonra da gözaltına alındı.
Ya Ümit Öndeş... Bulunamadı! Kaçmış! Hakkında tutuklama kararı bulunan Öndeş şimdi Doğu Almanya'daymış...
Demirel'in kredi seyri
SADECE Emlakbank boyutuna bir göz atalım bu sefer.
Kamu bankalarının, her dönemin siyasi güçleri tarafından arpalık olarak kullanıldığını, geri dönmeyen kredi batağında boğulduğunu, özelleştirilmelerinin sadece lafta bırakıldığını yıllardır yazıyoruz...
Bazı bankalara el konulmasından sonra ilk operasyonun başlatıldığı Egebank'la ilgili gelişmeleri izliyorsunuz. Egebank'ın eski sahibi Murat Demirel'i keza.
Demireller'in Dempa şirketinin, kamu bankaları Halkbank, Emlakbank ve Vakıfbank'tan aldığı krediler gündeme geldi biliyorsunuz. Halkbank'tan 100 milyon dolar, Vakıfbank'tan 30 milyon dolar ve Emlakbank'tan 20 milyon dolar tutarında krediler bunlar. Takipteki krediler.
Bu defa Emlakbank boyutuna bir bakalım dedik ya bu kredinin seyrini anlatmak istiyorum size. Demirel de dahil olmak üzere Aile fotoğrafı içinde bulunan müteahhit işadamlarının Emlakbank'la ilişkilerini de çok defa bu sütünda yazmıştık hatırlarsanız.
Şevket Demirel Holding'in en güçlü şirketlerinden olan Dempa'nın Emlakbank'la kredi ilişkisi 1990 yılında başlıyor. Ufak ufak kredilerle. 1995 yılında Murat Demirel, yakın arkadaşı Erdin Arı ile birlikte Emlakbank Genel Müdürü'nü ziyarete gidiyor. O zaman Genel Müdür şimdi ANAP milletvekili olan Aydın Ayaydın. Bankaya 30 milyon dolarlık kredi başvurusu yapmışlar ve Ayaydın'dan ilgi bekliyorlar. Ancak kredi talebi herhalde meblağ yüksek bulunduğu için reddediliyor. Bir hatırlatma yapalım. Emlakbankası'nda genel müdürler çok sık değişiyor. Bankacılık yapması yasaklananlar mı dersiniz, kaçanlar mı dersiniz enteresan bir banka. Neyse arada Veysi Oral, Sinan Solok, Zafer Kültürlü, Fatih Eker'in genel müdürlükleri var. Dempa şirketi Eker zamanında da 15 milyon dolarlık kredi başvurusunda bulunuyor. Bu da reddediliyor. Ama o aralarda ufak meblağlarda kredi kullanılıyor ve ödeniyor. Daha sonra Murat Demirel'in yakın arkadaşı Erdin Arı, Emlakbank Genel Müdürü oluyor. Süleyman Demirel'e de Tansu Çiller'e de DYP'ye de yakınlığı bilinen Erdin Arı'nın genel müdür olmasında Murat Demirel'in büyük rolü olduğunu o zamanlar hep konuşulmuştu.
Neyse Dempa firmasına büyük kredi işte Erdin Arı döneminde çıkıyor. Son zamanlarda gündeme gelen 20 milyon dolarlık kredi yani. Arkadaşını genel müdür yapıyor krediyi kapıyor anlayacağımız. Bu karşılıklı çıkar, nüfuz suistimali değil de nedir acaba?
Temizel'e
baskı olur mu?
ÇEŞİTLİ baskılarla raporlar sümenaltı ediliyor diye yazıyoruz. Özde siyasi baskıları kastediyoruz. Siyasetten bürokrasiye, yargıdan emniyete, medyaya, iş alemine kadar her sektörde kirlilik var.
Merkez Bankası Tasarruf Mevduatı Sigorta Fon'na alınan dolayısıyla şimdi Bankacılık düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK)'na geçen bankalarda yaşananlar ortaya çıkmaya başladı.
BDDK Başkanı Zekeriya Temizel'in Savcı Nuh Mete Yüksel'e bazı delilleri sunmasıyla birlikte önce Egebank operasyonu başladı. İçişleri Bakanı Tantan ve Temizel, yolsuzluk ekonomisine, hırsızlığa dur deme çabasını sürdürüyorlar yapanın yanana kar kalmayacağını göstermek istiyorlar.
Bütün bu gelişmeler olurken insanın aklına geliyor. Acaba Bankacılık Üst Kurulu'na, dolayısıyla Zekeriya Temizel'e baskı filan oluyor mu diye. Gerçi tanıdığımız Temizel'e baskı sökmez, yapılamaz da. O doğru bildiği yolda kimsenin gözünün yaşına bakmaz...
Bu baskı-ima, tehdit ne derseniz deyin bunu Zekeriya Bey'e bir sohbetimiz sırasında sormuştum. ‘‘Birşeyler oluyor mu, imalar, bazı yerlerden telefonlar filan geliyor mu’’ diyerek. Zekeriya Bey de ‘‘O nasıl bir şey’’ demeye getirmiş ve hayatında bu tür davranışlara hiç muhatap olmadığını anlatmıştı. ‘‘Baskı yapılsa da nasıl bir şeymiş öğrensem’’ diye espri yapmıştı.
Tabii tehdit, siyasi baskı dediğimiz hikaye kişisine göredir. Buna müsait olanlara yapamaya cüret ederler öyle değil mi?
Turistik Eminönü
İSTANBUL'a yılda 2.5 milyon turist geliyor. Bu niçin 10 milyona 15 milyona çıkmasın. İstanbul gibi bir dünya şehri. Dünyada İstanbul ayarında olmayan başka şehirler 20-30 milyon turist çekerken biz niye beceremeyelim? Turizmden gelir bekliyorsak önce İstanbul'u pazarlayabilmeliyiz.
Bu açıdan duyduğum bir haber beni heyecanlandırdı.
Yıllardır söylenirdi de şimdi hayata geçecek gibi görünüyor.
İstanbul'daki tarihi Eminönü yarımadasını kurtarma projesi bu. Bölgeyi turizme açmak. Burayı turizm alanı ilan etmek. Fatih-Eminönü sur içi bölgesini. Projeyi UNESCO da destekliyor.
Tarihi dokuyla bezenmiş Eminönü'nde 22 bin kaçak imalathane var.
Küçücük çocuklar çalıştırılıyor. Sigortasız. Fındık kabuğundan çukalata yapanlar mı dersiniz, simitlere susam yerine boyalı maddeler atanlar mı dersiniz, kaçak sucuk salam imal edenler mi dersiniz. Hem sağlık açısından hem kayıt dışı ekonomi hem de tarihi dokunun heder edilmesi bakımından yazık durumda yani bölge. Daha önce bu bölgeden keresteciler çıkarıldı ama kaçak olarak başkaları geldi. Tek başına kaçak işletmeleri buralardan çıkarmak fayda getirmiyor. Yine geliyorlar. Turizm alanı ilan edilirse başa çıkmak, bölgeyi kurtarmak mümkün olacak.
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Eminönü'nü kurtarma, turizme kazandırma anlamında öncülük yapıyor. Kendi binası da dahil olmak üzere bölgedeki tarihi eserleri, vakıf eserlerini restore edip, satın alıp ekonomiye kazandırma atılımında. Turzim Bakanlığı da destek oluyor. Sıra Bakanlığın da uygun gördüğü, Eminönü yarımadasını kurtarmak için burayı turizm bölgesi ilan etmesine gelmiş bulunuyor. Bakanlar Kurulu'nda konunun görüşüleceği söyleniyor. İnşallah Bakanlar Kurulu, bu işi ele almaya zaman bulur!
Paylaş