Paylaş
Türkiye Masası Şefi Martin Hardy başkanlığındaki Uluslararası Para Fonu (IMF) heyeti, bir haftayı aşkın süredir Türkiye'de... Önce İstanbul'da iş dünyası örgütleri ve Türkiye Bankalar Birliği yetkilileriyle görüştüler.
Daha sonra Ankara'ya giden Hardy ve ekibi, Hazine Müsteşarlığı'na kamp kurdu. Zamanlarının büyük bölümü Hazine'de geçiyor. Hem Hazine'de çalışanlar, hem de Martin Hardy ve ekibi, birbirlerini iyice kanıksamış durumda. Mr. Hardy, koridorlarda Hazine personeliyle her karşılaştığında bütün şirinliğiyle el sallayıp, selam veriyor. Bu görüntüler, bazı Hazine çalışanlarının çok ilgisini çekmiş. Hemen aralarında espriyi üretmişler: ‘‘Yener Bey'den (Dinçmen) sonra Mr. Hardy mi Hazine Müsteşarı olacak? Buraya çok alıştı, personelimiz gibi oldu da...’’
Bu ateşten gömleği taşımak öyle kolay değil... Allah, Hazine Müsteşarı Yener Dinçmen'e sabır versin, rotasını şaşırtmasın da enflasyona yenilmeyelim...
Patronların Sky Line ortaklığı
Şarık Tara, Hüsnü Özyeğin, Halis Komili ve Murat Dural...
Onların özel uçakları var. Daha doğrusu bir hava taksi işletmeciliği şirketleri. Adı Sky Line. Yüzde 25'er ortaklar. Uçaklarını hem kendileri kiralıyorlar hem kiraya veriyorlar.
Şirketlerinde iki jet bulunuyor, Beachjet 400-A.
7-8 kişilik. 4 askeri bir sivil olmak üzere 5 pilot istihdam ediyorlar. Kendi şirketleri olduğu için, özel sözleşme gereği kendi işlerinde bu jetleri oldukça ucuza kiralıyorlar. Özel uçakların yurtdışı uçuşlarda saati kaç para diye merak edip araştırdım, 2 bin 400 dolar civarındaymış.
Bu arada Halis Komili, uçak kullanan işadamlarından. Turbo prop, pervaneli uçak tabir edilen uçakları kullanma lisansına sahip.
Halis Bey'e, jetleri de kullanıp kullanmadığını sorduk. Tabii uçak ve havacılığa ilişkin bilgimizin yetersizliği dolayısıyla bu yanlış bir soru oldu. Halis Bey, bu tip uçak kullanmak için bol zaman ve ağır bir eğitim gerektiğini anlattı. Ama zaman yaratıp jet kullanmak gündeminde...
Gönüllü kurtarma
Doğal afetlerde, çeşitli kazalarda, yangınlarda yardıma koşuyorlar. Bu işi gönüllü yapıyorlar. Hepsi işinin uzmanı. Ancak fazla tanınmıyorlar. Oysa hepimizin ihtiyacı olabilir. Bu anlamda bu örgütü sizlere tanıtmak istiyorum. Kısa adı AKUT. Yani, Arama Kurtarma Derneği. Amerikan Rescue Team'in Türkiye kanadını da temsil ediyorlar.
Bu derneğin kurucuları, ‘Kar Leoparı’ unvanlı dünyaca ünlü dağcımız Nasuh Mahruki, kurtarma konusunda ABD'de özel eğitim gören Dr. Feridun Çelikmen, Sarp Yelkencioğlu, Nevzat Çetin, Mehmet Tanrısever, Atilla Ulaş, Emre Ayan ve Kuvvet Lordoğlu. Bu gönüllüler timinin üye sayısı şimdi 200'e ulaştı. Müzisyen Onno Tunç'un uçak kazasındaki kurtarma çalışması, Uludağ'da mahsur kalan dağcıların kurtarılması, İstanbul Alibeyköy'deki sel baskınındaki kurtarma katkıları ilk aklıma gelenler. AKUT gönüllü bir kuruluş olduğu için tabii bazı firmaların desteğiyle ayakta duruyor. AKUT'a sponsorluk yapan firma ve kuruluşlar arasında, THY, TOFAŞ (Bir minibüs tahsis etti), Air Sea Land ve Güven Air (Helikopter tahsisi), Sardunya Hazır Yemek Şirketi, Süperonline firması, Pfizer ile Abdi İbrahim İlaç Sanayii, Galatasaray Üniversitesi, Perpa Güzel Sanatlar, Kuzey Yıldızı Kültür ve Spor Merkezi ve TÜYAP var. Bu derneğin tüm faaliyetleri geçici olarak Nevzat Çetin'in derneğe tahsis ettiği Beyoğlu'ndaki küçücük yazıhaneden yürütülüyor. Derneği kuran idealist gençler, duydukları olaylara ya da kendilerini tanıyanların ilettiği istihbaratlar çerçevesinde arama ve kurtarma hizmetini verebiliyorlar. Aşılması gereken ciddi bir sorun genel merkez binası olarak ortaya çıkıyor. Vatandaşların ihtiyaç duyduklarında hemen ulaşabilecekleri sabit telefonlar ve yer gerekiyor. Aletlerin konulabilmesi, seminerlerin yapılabilmesi için de bu şart.
Bu gönüllülere yardımcı olalım, o gönüle girelim. Kaza geliyorum demez...
Şişecam toplayacak kavanoz bulamıyor
Ambalaj üreten kuruluşlar, mevcut yasalar gereği, piyasaya sürdükleri ürünlerinin kullanımından sonra geri dönüşümünü sağlamakla da yükümlüler. Tabi tamamını değil. Üretilen ambalajın belirli bir bölümünü topluyorlar.
Cam ambalajda, şişe, kavanoz gibi ürünlerde bu oran yüzde 40. Örneğin Şişecam Grubu, ya da gruba bağlı şirketler, piyasaya verdikleri cam ambalajların yüzde 40'ı oranında kullanılmış ürün toplamak durumundalar.
Benzeri zorunluluk pet şişe, teneke kutu gibi ambalaj ürünleri üretenler için de söz konusu. Her kuruluş kendine göre önlemlerini alıp, yasalara uymaya çalışıyor.
Şişecam da, İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerde bazı pilot bölgelere yerleştirdiği ‘‘Kumbara’’larla kullanılmış şişe ve kavanozları topluyor.
Cam kumbaralarına atılan kullanılmış kavanoz ve şişeler, Şişecam kuruluşlarına dönüp, hammadde oluyor. Şişecam Grubu, tüketicileri bu kumbaralara yönlendirmek için, bu işi bir de hayır katmış. Örneğin, İstanbul'da Büyükşehir Belediye'siyle bir anlaşma yapmışlar. Kumbaralarda toplanan kullanılmış kavanoz ve şişeler için Şişecam, İstanbul Belediyesi'ne para ödüyor. Bir anlamda bunları belediyeden satın alıyor. Belediye de bu geliri Darülaceze'ye aktarıyor.
Bunun dışında, çöplükleri karıştırıp, buradan geçinenler de topladıkları kullanılmış cam ürünlerini Şişecam'la çalışan kuruluşlara satıyorlar.
Ama, bütün bu çabalar, Şişecam'ın yüzde 40'lık oranı yakalamasına yetmiyor. Şişecam yöneticileri, bu konuda karşılaştıkları sıkıntıları aktarmak için Çevre Bakanı İmren Aykut'la görüşmüşler. Şişecam yöneticileri Aykut'a şunları söylemişler:
‘‘Biliyorsunuz cam, çevreye hemen hemen hiç zararı olmayan bir ürün. Toplayıp, yeniden hammadde olarak kullanabiliyoruz. Ancak, bütün çabalarımıza rağmen, yüzde 40'lık orana ulaşamıyoruz. Çünkü, özellikle kavanozların büyük bölümü, girdiği evde kalıyor. Örneğin, küçük kavanozda turşu alan, turşuyu bitirdikten sonra kavanozu başka bir ürünü saklamak için kullanıyor tabii. Bu durum, bizim geri dönüşüm oranımızı düşürüyor.’’
İmren Aykut, Şişecam yöneticilerinin bu yakınması karşısında, ‘‘Ben de aynı şeyi yapıyorum. Kavanozları atmayıp kullanıyorum’’ demiş.
Tabi, Aykut'un bu sözleri, Şişecam'ı ceza ödemekten henüz kurtaramamış. Şişecam, evlerde takılıp kalan kavanozları toplayamadığı için ceza ödemeye devam ediyor.
Paylaş