Oya Berberoğlu: Deniz Baykal'ın bankacılık kaygısı

Oya BERBEROĞLU
Haberin Devamı

CHP'ye tekrar Genel Başkan seçilen Deniz Baykal ile devletin el koyduğu bankaları, soygunu, suistimalleri, nüfuz ticaretini, sistemi konuşuyoruz...

- Bazı yerlere, kişilere artık dokunulabilir duruma gelme bakımından güzel gelişmeler oluyor, öyle değil mi?

BAYKAL: IMF'nin konuya el atmasına kadar çok uzun zaman harcandı. Konuştuklarımızın haklı olduğu ortaya çıktı. Çok geç kalındı. Bankalar denetleme kurulu olsun diyorduk iki sene önce. Keşke o zaman devreye girseydi gereken yapılırdı. Bu sorun dedektif anlayışıyla ele alınıp çözülecek bir sorun değil.

- Yıllarca göz yumulan suistimallere, soygunlara artık göz yumulmadığına ilişkin işlemlerin yapılmaya başlanması açısından güzel gelişmeler diyorum...Kurallı, ahlaklı topluma ulaşmak için umuttan söz ediyorum.

BAYKAL: Tamam tabii ki geçmiş uygulamaların bir bedeli olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Kuşkusuz terbiyevi olacaktır. Ama sadece yaptırım uygulayarak çözülür değil. Sadece Bankacılık Üst Kurulu'na terkedilerek çözüm beklenmemeli. Mali sistemin yeniden yapılanması lazım. Çok sayıda bankanın mali yapısı sağlıklı değil.

- Bankalar olayında Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve yeğenler konusuna isimlendirerek girmek istemiyorsunuz anlaşılan...

BAYKAL: İşin dedektiflik boyutu bir tek bankayla ilgili ortaya çıkıyor. Ve kamuoyunun yeterince aydınlatıldığını söylemek mümkün değil. En acı üzüntü verici yönü hiç kimse, hiçbirimiz böyle manzalar görmekten zevk almıyoruz. Derin üzüntü duyuyorum. Sadece bu yönü işin temeliymiş gibi ortaya koymak doğru değil. Sistemi işletecek önlemler alınsın diyoruz. Biz bu bankalar konusuna 1.5 yıl önce Türkiye'nin dikkatini çekmek istedik. O zaman 4 bankayla (Şimdi Fon'da) ilgili sıkıntı vardı. 3.8 milyar dolar civarındaydı kamu zararı. Derhal el koyun, işi toparlayın demiştik. Biz alarm verirken kimsenin kılı kıpırdamadı. Aylarca seyredildi. 4 banka 8'e çıktı. Kamunun zararı 10 milyar dolara yükseldi. Biz iki yıl önce kıyameti kopartırkeniki yıl sonra bu durumlara gelinmesi düşündürücü. Sadece falan bankadaki şu kişi sorumlu sayılacak ve kamuoyu tatmin olacak öyle mi? Gladyatörlerin önüne bir aslan atılacak ve bitecek öyle mi? Kaygım var. Belki bankalarla ilgili o sayı şu anda da artmakta. Olay işlemeye devam ediyor yani. Önlem alınmadığı için. Kurul'un kurulmasından öte siyasi kadroların bu konu üzerinde eylem planını uygulamaya koymuş olmaları gerekirdi.

-Siyasilerde hálá hassasiyet yok diyorsunuz

BAYKAL: Yönlendirmeye, politika uygulamaya ihtiyaç var. Devlet kurulları, kuralları işletse zaten bunlar olmazdı. Hazine temsilcileri yıllardır bu bankalarda görev yaptılar yapmaya da devam ediyorlar... Bu olur mu? Demek istediğim kamunun çıkarlarını gözeterek sağlıksız uygulamalardan arındırarak kararlar alma yetkisi ve etkisi vardır ama bu kullanılmamıştır.

- Neden acaba?

BAYKAL: Siyasi duyarlılığın bu konuda eksik olmasından. Uyarı yapıyorum. Olayın dedektiflik yönünden zevk alıp tatmin olmakla yetinerek işin esasını kaçırıyoruz. Benim için heyecan verici şey Türk bankacılık sisteminin sağlıklı yapıya oturduğunu görmektir. Siyasi otorite tarafından yapıldı mı bunlar. Siyasi otoritenin duyarsızlığı nediniyle büyüyen kaybın telafisi nasıl olacak? Zararı milyonlarca insana yüklenmeyi ahlaken sorgulamak zorundayız.

- Zarar kamu gözetiminde oldu

BAYKAL: Evet kamu gözetiminde bu zarar oldu. Siyasi şemsiye altında. Bunu anlatmaya çalışıyorduk, herkes de biliyordu. Göz yumularak, işi geciktirerek, zararı büyüterek, zararı halka yıkarak hala da bankacılık sistemini sağlıklı hale getirmeyerek bir başarılı iş yaptık demek mümkün değildir.

- Bu yargı süreci yine de başarıdır bence, gerisi de gelecektir diye umuyoruz...

BAYKAL: Bu İçişleri Bakanı'nın başarısı. Ben Maliye Bakanı'nın, Hazine'nin, Başbakan'ın, Bakanlar Kurulu'nun, Meclis'in, siyasetin başarısını arıyorum. Tabii ki Emniyet'e kumanda eden siyasetçiyi kutlamak lazım. Biz, bir mali olayla karşı karşıyayız ve bunun çözümünü istiyoruz.

Haydi eller havaya

- Kısa süre önceki konuşmanızda ‘sahte cennet dönemi bitmiştir, hesaplaşma, hesabın ödenmesi dönemi gelmiştir. Türkiye’de dürüstlük in olmaya başlamıştır' dediniz. Güzel gelişmeden kastımız da bunlar zaten. Kafamıza taş mı düştü de doğrular erdem olmaya başlıyor...

BAYKAL: Bak şöyle düşün, biliyorsun zaten. Bir eğlence merkezinde sofralar kurulmuş. İçkiler oluk oluk akıyor. Haydi eller havaya muhabbeti. Müzik bangır bangır. Volüm çok yüksek, sağır edici. Göbekler atılıyor, vur patlasın çal oynasın. Birileri bu işin sonu ne olur diye soruyor o gürültüde sus diyorlar, oynamaya devam ediyorlar. Ve müzik bitiyor dükkan kapanacak. İşte hesap isteniyor. Bu noktada bende yok sende var mı denilmeye başlandı. Enflasyon politikasında sınıra dayanıldı. Daralma var, işsizlik var, havadan para kazanma yolları kapanmış. Vur kaç yolları eskisi gibi değil. Birden hava değişti, hesap sorulmaya başlandı.

-Maalesef hava 20 yıl yüksek enflasyonla yaşayıp davara çarpılınca değişiyor..

BAYKAL: Türkiye'de sosyal sorunlar var. Gelir dağılımı çarpıklığı var. Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik krizinden Türkiye'yi arındırmak zorundayız. Kamusal sorumluluğumuz bu. Bazıları 20 yıl bununları gözardı edebileceklerini zannetliler, güldüler geçtiler 20 yıl sonra şartlar değişti. Toplumsal talep olarak önümüze geliyor. Şimdiki değişim şudur: Deniz bitti, sahte cennet, enflasyon dönemi, sarhoşluk bitti. Masadan kalkma ve hesap dönemi başladı. Gerçek bizim haykırdıklarımızdı. Eskiden haksız zenginleşenlere hayranlık bile duyarlardı. Ama artık öyle olamayacak. Gerçeği anladılar. Derli toplu yaşayacağız. Üreteceğiz, başkalarını da düşüneceğiz birlikte zenginleşeceğiz. Kurallara uyacağız. Sosyal duyarlılık saygıdeğerdir artık bunu da anlama zamanları geldi. Değişimin ana noktaları uç verdi. Mütavazı yaşam, kurallı toplum. Siyaset kurallara uyma zorunluluğundan çıkma arayışı haline gelmişti.

- İşte bankalarda yaşanan sadece bir örnek

BAYKAL: Bankanın içini de boşaltırız. karşılıklı birbirimizi de aklarız. Bu imkan vardı. Bu olmaz kardeşim! Olmayacağını görmeye başlıyoruz. Kurallara uymak kimsenin onurunu zedelemez. tam tersine uymak demokrasinin içindeki yurttaşlık bilincini yaşamaktır. Ben kuralala uyuyorum demenin şerefini yaşamayı lazım. Yolsuzlukların hoşgörüldüğü toplumda demokrasi olmaz ve yaşanmaz. Yolsuzlukları hoş görmeyeceğiz. Olabilir olduğunda kural işleyecek.

O bu bankayı soyacak, bu o bankayı soyacak, bir refah olacak, mankenler etrafınızda dönecek böyle bir dünya yok...

Büyük ıstırap çektiğine inanıyorum

- Siyasetçiler de derslerini alıyorlar mıdır acaba?

BAYKAL: Herkesin kendi meselesi. Yaptıklarıyla yaşadıklarıyla değerlendirilirler. Olayı kişisel düzeye çekmek hoşuma gitmiyor. Bence siyasetçiler bu dönemin bu düzeye gelmesine yol açmadan önlem almak durumundaydılar. Bugünküler içinde geçerli dediklerimiz tabii. Mesut Yılmaz için de Tansu Çiller için de... Üzüntü verici bir durum. İnsani açıdan büyük ıstırap çektiğine inanıyorum. (Demirel'i kastediyor). Muhatap olanların her birisinin insani trajedi yaşadıklarını düşünüyorum. Bizi ilgilendiren asıl önemli olan Türkiye'yi bu olayların yaşanmayacağı noktaya getirmek.

- Trajedi yaşanabilir de yapmasalardı. Hesabın sorulması çok önemli. Bir atasözü vardır. Yazın yediğin hurmalar kışın seni tırmalar diye...

BAYKAL: Başta söylediğimiz o zaten. Hesabın sorulması...3 yıl sonra 5 yıl sonra başka trajediler konuşacağız. Çabamız ülkemizde bir daha bunlar olmasın diyedir...

Yazarın Tüm Yazıları