Paylaş
Telefondaki kadın, “Eşinizin kullandığı uçak radardan kayboldu” dedi. Aytan’ın elindeki ahize yere düştü. Şoka girdi. Evde hummalı bir telefon trafiği yaşandı ama tek bir haber çıkmadı. Gergin bekleyiş yarım saat sonra yeniden çalan telefonla kesildi. Telefondaki o ses, bu kez Nurcan öğretmen ve tüm aileyi yasa boğan şu haberi verdi:
“Pilot eşiniz şehit oldu. Başınız sağ olsun...”
SAVAŞ UÇAKLARI ATEŞ AÇTI
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde görevli kıdemli pilot binbaşı İsmail Faik Aytan’ın uçağı düşürülmüştü. Uçağa ne olmuştu?
O güne, 21 Ekim 1989’a dönelim.
1989 Ekim’inde Türkiye, 8. Cumhurbaşkanlığı Seçimi’ne kilitlenmişti. Devlet zirvesinin yeniden şekilleneceği bu kritik süreçte artan terör olaylarının yanısıra Suriye Devleti’nin terör örgütü PKK lehine tutumu kamuoyunda dikkatle izleniyordu. 21 Ekim 1989’da Suriye jetleri, sınırdan 20 kilometre içeri girdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ne ait iki keşif-araştırma uçağı, Adana Havaalanı’ndan orman alanlarının kadastrosunu yapmak üzere kalkmıştı. Hatay’ın Altınözü ilçesinde ölçüm işlemlerine başlayan Aytan ve arkadaşlarının yönetimindeki uçak, Akanbar Köyü yakınlarında Suriye’den kalkan iki MİG-21 model jet tarafından ateş altına alınarak düşürülmüştü. Suriye savaş uçaklarının saldırısı sırasında uçakta bulunan pilotlar İsmail Faik Aytan, Talat Gencer, mühendisler Yusuf Gören, Fikri Köşker ve teknik eleman Selahattin Çelik’ten oluşan beş kişilik ekip hayatını kaybetmişti...
‘İŞ KAZASI’ DİYE GEÇMİŞ
Bu acı haberle Nurcan öğretmenin dünya başına yıkıldı. 4 yaşındaki oğluna tutunup eşine son görevini yerine getirdi. İzmir’li olan İsmail Faik Aytan şehit töreniyle İzmir’e defnedildi. Ancak, Suriye savaş uçaklarının düşürdüğü uçak devletin kayıtlarına “iş kazası” diye geçti. Bu aşamadan sonra 27 yıllık o tartışma başladı. Pilot eş Aytan şehit mi değil miydi? Nurcan Aytan yaşadığı bu süreci bakın nasıl anlattı?
“Eşim, Hava Kuvvetleri’nde pilot kıdemli binbaşı İsmail Faik Aytan, havayollarına geçmek için 60 pilotla beraber özlük hakları saklı kalmak kaydıyla 1988’de TSK’dan istifa etti. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’ne geçti ve keşif uçağında uçmaya başladı. 21 Ekim 1989’da Suriye savaş uçaklarının açtığı ateş sonucu uçağı düştü. Beş arkadaş birlikte şehit oldular. Ben o zaman İçişleri Bakanı olan Abdülkadir Aksu ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’le görüşmüştüm. Sivil şehitlikte düzenleme yapacaklarını söylemişlerdi.
ASKERİ TÖREN YAPILDI AMA..
Tapu Kadastro’dan o dönem eşim için “Şehit olmuştur” diye belge verildi. Askeri tören yapıldı. Ancak şehitliğe defnedilmedi. Daha sonra sivil şehitlik düzenlemesi çıktı. Ama biz hâlâ şehit ailesi sayılmıyoruz ve bu haklardan faydalanamıyoruz. Eşim için bazı yerlerde şehit, bazı yerlerde değil deniyor. Oğlum bedelli askerlik yaparken de bu konu gündeme geldi. Şehit çocukları askerlik yapmazken benim oğlum parayla askerlik yaptı. Daha sonra Emekli Sandığı’ndan SGK’ya geçirdiler ve son yedi yılı hiç sayılmadı. Bu konuda da zarara uğradık. Eşim şehit, biz şehit ailesi sayılmadık. Bütün haklarımız yandı. Hiçbir şekilde vermediler. Askeri kimliğimizi bile eşimin bir hakim arkadaşı dava açtı onun üzerine alabildik. Mağdur olduk.”
Nurcan Aytan’ın anlattıklarını böyle yorumsuz aktardım.
15 TEMMUZ SONRASI YÖNETMELİK
15 Temmuz darbe girişiminin ardından sivil şehitlerin yakınlarına en düşük 3 bin 203 TL maaş ve 88 bin 596 lira tazminat ödenmesinin ardından Şehitlik Yönetmeliği’nin ‘geçici maddesiyle’ de şehitliklere defin yolu açıldı.
Buna göre, darbe girişimi sonrası hayatını kaybedenler ile bu olaylardaki yaralanma sonrası hayatını kaybettiği değerlendirilen sivil vatandaşlar eşlerinin, yoksa ailelerinin yazılı talebiyle artık şehitliklere defnedilebilecek. Patlayıcı madde ve şüpheli cisimlerin tespiti, nakli, incelemesi, muhafazası veya imhası sırasında vefat eden kamu görevlilerinin yanı sıra kamu görevlisi olmayan siviller de yetkili makamlarca görevlendirildikleri belgelenerek şehitliklere gömülebilecekler.
Aytan da 27 yıl sonra bu yeni düzenlemeler ışığında pilot eşinin şehit sayılmasını istiyor. Bu talebine de yanıt bekliyor...
Paylaş