Paylaş
DİSLEKSİYİ kavram olarak anımsayalım... Disleksi, özgül öğrenme güçlüğü çeken çocuklar/bireyler için kullanılıyor. Okula devam eden öğrencilerin 33’te 1’inde disleksi görülebiliyor. Bir hastalık değil. Bu nedenle bir ilacı yok. Tek tedavisi ve bir anlamda ilacı okul içinde ve okul dışında doğru metot ve yöntemler kullanılarak uygulanan destek eğitimi. Disleksinin zekâyla da hiç ilgisi yok. Hatta bu birey ve çocuklar normal ve normalin üzerinde zekâya sahipler. Buna rağmen okullarda en çok disleksili çocukların eğitim hakları ihlal ediliyor. Ayrımcılığa uğrayıp, akran, öğretmen, eğitimci engelleri ile karşılaşıyorlar. Toplumda ve ne yazık ki hâlâ okullarda farkındalığı oldukça az.
BİR ANNENİN MÜCADELESİ
Aileleri de bu özel çocuklar da ilkokuldan üniversiteye okullarda yapılan ayrımcılık ve kötü muameleden yakınıyorlar. Okulların bu alanda yaşadığı güçlüğü, bu çocukların özel eğitime ihtiyaç duyduğunu görmezden gelmediğimi ve cevap hakkını saklı tutup aynı şekilde köşemde yer vereceğimi özellikle vurgulayarak, disleksili çocuğu olan bir annenin eğitim mücadelesini ve hukuk savaşını yazmak istiyorum. A.E.Ç., disleksili bir ortaokul öğrencisi. Kocaeli’nde yaşıyor. Annesi B.Y., pantolon giymekte zorlandığı için eşofmanla okula gitmek isteyen, eğitimi için hiçbir özel düzenleme yapılmayan oğlunun eğitim hakkı için her kapıyı çalıyor. Yıllardır sonuç alamayan anne B.Y., son çare yargıya gitti. Avukatları Burcu Akar Muratoğlu aracılığıyla okulu savcılığa şikâyet etti.
Burcu Akar Muratoğlu
Avukat Muratoğlu, anne-oğulun eğitim ve hukuk savaşını bakın nasıl anlattı:
DİLEKÇEDE NELER VAR
“Kocaeli’ndeki bir devlet okulunda, ortaöğretim kademesinde okuyan, disleksili aynı zamanda dikkat dağınıklığı ve hiperaktivite resmi tanılı (ÇÖZGER raporlu) özel gereksinimli erkek öğrenci için okul yönetimi çocuk özelinde baskı ve mobbing uygulamaktadır. Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi, BM Engelliler Hakkında Sözleşme, Anayasa, yasal mevzuat ve Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’ne rağmen özel gereksinimli çocuk hakkında okul içinde bugüne ve olay bana intikal edene kadar hiçbir yasal eğitsel, sosyal, fiziksel ve ruhsal tedbir alınmamıştır.
- OKUL MEVZUATI UYGULAMADI: Bahsi geçen mevzuat kapsamında en başta eğitime erişilebilirlik kapsamında uygun ve makul düzenlemeler ilkesi doğrultusunda okulun ve okul idarelerinin özel gereksinimli çocuklar hakkında alması gereken birçok yasal tedbir vardır. Okul içi destek eğitimi, sınav tedbirleri, Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı gibi. Lakin okul bu yasal yükümlülüklerin hiçbirini annenin yoğun ısrarı yazılı başvurularına rağmen yerine getirmemiştir.
- DESTEK SINIFI AÇILMADI: Okulda Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği gereği yasal zorunluluk olan, destek eğitim sınıfı açılmamış, çocuk özelinde herhangi bir destek verilmemiştir. Bu yönetmelik gereği yasal zorunluluk olan toplantı yapılmamış müvekkil anne herhangi bir toplantıya çağırılmamıştır. Yine çocuğun eğitim gördüğü okulda, geçtiğimiz yıl ve bu yıl içerisinde herhangi rehberlik ve danışmanlık desteği alınamamıştır. 2021/2022 eğitim öğretim yılı itibarıyla okulda rehberlik ve danışmanlık birimi öğretmeni olmadığı belirtilmiş ve okul yönetimi olarak bununla ilgili hiçbir resmi yazışma yapılmamış ve gereken tedbirler de alınmamıştır.
- KIYAFET DAYATMASI: Çocuğun birtakım duyusal hassasiyetleri bulunmakta ve bunlarla ilgili terapiler de değerlendirmeler yapılmaktadır. Örneğin; pantolon giyememektedir. Giydiğinde düğme açma-kapama, kemer bağlama gibi birtakım problemlere sahip olduğu için tuvalet ihtiyacını gidermekte zorlanmakta ve altına kaçırma gibi durumlar yaşamaktadır. Saat okumayı henüz öğrenmemiştir. Özgül Öğrenme Güçlüğü’nde çok sık karşılaştığımız bir durumdur. Bazen hayat boyu dahi bu beceriyi/öğrenmeyi edinemeyip gerçekleştiremeyebilirler. Okula kendi başına hazırlanıp gidebilecek becerilere sahip değildir. Bu sebeple de zaman zaman okula geç kalmakta derse yetişememektedir. ‘Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık Kıyafetlerine Dair Yönetmelik’te bu konuda herhangi kısıtlayıcı bir madde olmamasına rağmen çocuğa okul yönetimi pantolon giyme konusunda baskı uygulamıştır.
- KAPIDA BEKLETİLDİ: Tüm bunlar müvekkil anne tarafından okula ve ilgili yönetime bizzat anlatıldığı halde, müdür yardımcısı her sabah okul kapısında beklemekte derse geç kalan öğrencilere ceza vermektedir. Müdür yardımcısı müvekkil çocuk, okula geç kaldığı için kapıda ayakta uzun süre bekletmiştir. “Burada bekleyeceksin okula girmeyeceksin” demiş sonra odasına girmiş ve ona bir açıklama yapmadığı için çocuk orada uzun bir zaman beklemiştir. Müdür yardımcısı çocuğu orada alenen unutmuş, teneffüs olmuş arkadaşları çocuğun yanına gelmiş ve onunla dalga geçmişler. İdarecinin haksız mesnetsiz ve yasalara aykırı tutumu, ihmali sebebiyle bir de akran zorbalığına maruz kalmıştır. Böyle özel gereksinimli bir çocuğa uyguladığı bu orantısız ceza çocuğu travmatize etmiştir. Bu tartışmasızdır. Çocuk zaten saat, zaman mevhumu olmadığından olayın farkında değildir konuyu idrak dahi edememiştir ve öğretmen hiçbir açıklama yapmamıştır. Burada özel eğitime ihtiyacı olan bir çocuğa alenen orantısız güç uygulanmıştır ki, bunun kabulü kesinlikle mümkün değildir. Bu sebeple anne ve çocuk adına hukuk mücadelesi başlattık.”
Okula gitmekten korkar hale geldi
- ŞİKÂYET dilekçesinde “Çocuk yaşadığı travma sonucunda depresyona girdi” denildi: “Psikolojik tedavi görüyor. Gerek iç hukukumuzda gerekse taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler kapsamında, bu bir suç niteliğinde bir eylem olarak değerlendirilmelidir. Çocuk okuldan ve öğretmenden ciddi oranda korkmakta, annesine ve psikoloğuna, ‘Okulda o öğretmen varsa ben gitmem, gidemem. Bana çok kötü davranıyor, beni aşağılıyor, bana kötü cezalar veriyor, beni arkadaşlarımın yanında küçük düşürüyor, beni onlardan ayırıyor’ demektedir.
Çocuk korkudan okuluna gidemiyor. Ciddi bir tepkisi var. Müvekkil çocuğun anayasal eğitim hakkı çok ciddi oranda sekteye uğratılmış, alenen engellenmiş ve ihlal edilmiştir.”
TİHEK ŞİKÂYETİ SORUŞTURUYOR
- Şikâyet dilekçesinden: “31 Mayıs’ta ilk olarak Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne daha sonra MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü’ne akabinde MEB Teftiş Kurulu Genel Müdürlüğü’ne ve CİMER’e başvurduk. Hiçbir şikâyet sonuç vermeyince okul ve idarecileri hakkında suç duyurusunda bulunduk. Suç duyurusunu Anayasamızın 42. Maddesi gereği eğitim ve öğretim hakkının engellenmesi, kanunların ihlal edilmesine dayandırdık. Devlet Memurları Kanunu kapsamında soruşturma izni talep edildi. Ancak, MEB tarafından okul yöneticileri hakkında soruşturma izni verilmemiştir. Soruşturma izni reddi kararına idare mahkemesinde itiraz ettik. Ancak, idare mahkemesi de dosyamızı reddetti. Bunun üzerine 13 Mart’ta Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na başvurduk. TİHEK, soruşturmaya başladı. Eşzamanlı Kocaeli Valiliği Milli Eğitim İl Müdürlüğü müfettiş raporu ve müfettiş hakkında MEB Teftiş Kurulu’na şikâyette bulundum. Müfettiş, hiçbir delil toplamadan ve asıl özne olan disleksili çocuğun beyanını dahi almadan dosyayı kapatmıştır. Disleksili çocuğumuz adına haklı mücadelemiz devam etmektedir. TİHEK’te inceleme sürüyor. Aile, savcılık ve TİHEK’ten de sonuç alamazsa, Anayasa Mahkemesi (AYM) bireysel başvuru hakkını kullanacaktır.”
‘DESTEK EĞİTİM ODASI’ AÇILMIYOR
- “Asıl üzücü olan disleksili çocukları ilk evvela okul, eğitimciler, öğretmenler özellikle sınıf öğretmenleri tanıması gerekirken, eğitimciler tarafından disleksinin hiç bilinmemesi veyahut eksik, yanlış bilinmesi, yahut bilinse dahi eğitimcilerin bu kıymetli çocukları yük olarak görmeleri sebebiyle çocukları bizzat örselemeleri çok acıdır. Kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi ahlak kurallarına, hukuka ve yasalara tamamen aykırıdır. Ailelerin en temel şikâyeti de yönetmeliğe rağmen bu çocuklara özel ‘Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı’ hazırlanmamasıdır. Okullarda yönetmelik ve 573 sayılı Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile sıkı sıkıya düzenlenmesine ve tüm okullarda (resmi-özel) Destek Eğitim Odası açılması yasal zorunluluk olduğu halde okullarda bu çocuklar için Destek Eğitim Odası yoktur. Olsa dahi bu çocuklar buradan yararlandırılmıyor.
ARTIK KANUN ÇIKSIN
ABD başta olmak üzere, Avusturya, İşviçre, Danimarka, İngiltere gibi ülkelerde özel eğitim yasaları ile tüm eğitim masrafları devlet tarafından karşılanan ve devlet tarafından eğitimleri tamamlandıktan sonra devletin önemli kademelerinde bilhassa bu çocuklara yer veriliyor. Türkiye’de ise bu çocuklar görülmüyor. Özel eğitim sadece bir yönetmelik ile düzenlenmiş durumda. Disleksili çocuklar için Türkiye’de özel bir kanun yok. Bu kanun artık çıkarılmalıdır.
Unutmayalım ki, her çocuk özeldir. Çocuğa özgü doğru eğitim metotları ile öğrenemeyecek tek bir çocuk yoktur. Esas olan eğitim sistemi ve eğitimcidir. Buna yürekten inanır ve liyakatle bu işi yaparsak her çocuk öğrenir. Dilerim bundan sonra bilinmeyen farkında olmayan ve hakkı ihlal edilen tek bir disleksili öğrenci kalmaz. 2023-2024 eğitim öğretim yılı disleksili çocukların çok daha fazla fark edildiği bir yıl olur.”
Paylaş