Paylaş
“Eşim beni evdeki 90 lira ve yüzüğünü çalmakla suçladı. Ben de kendisiyle aynı evde yaşayamayacağımı söyleyerek; kötü bir olay yaşanmaması için annesine gitmesini istedim. Böyle bir iftiranın altında kalmak beni çok rencide etti. Üç aydır işsizim ama işsizlik maaşı ve annemden maddi destek alıyorum.
Şimdi bana cep telefonundan mesaj atıp evi sattıracağını söylüyor.
Ben 1998’de evlendim ve 2 ay önce bir ev aldım. Bu evin alımını tanıdıklardan borç alarak gerçekleştirdim. Evlilik tarihim dikkate alınırsa ben de eşimle mal paylaşımı içerisinde bu evi paylaşmak zorunda mı kalacağım?
Eski evimi 160 bine sattım. Bunun üstüne 100 bin lira borçlanarak şimdiki yeni evi almıştım. Bu borçlar da mı bana yüklenecek?”
MAL REJİMİNİZ HANGİSİ?
Önce genel bilgi. Yeni Medeni Kanun’un yürürlüğe girdiği 1 Ocak 2002’den önceki evliliklerde, eşlerin herhangi bir mal rejimi seçmemiş olmaları durumunda, 2002 yılına kadar alınmış olan mallar başka bir sözleşme yapılmamışsa “mal ayrılığı”na tabi. Ev kimin üzerindeyse boşanma sonrası ev onda kalıyordu.
YASAL MAL REJİMİ NEDİR?
Çalışmayan kadının ev içi emeğini değerlendirmek ve mağdur olmasını önlemek adına Medeni Kanun değişti. 2002’den sonra evlilikler için “Edinilmiş mallara katılma” yasal mal rejimi olarak belirlendi. 2002’den sonra eğer eşler “Mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı, mal ortaklığı, edinilmiş mallara katılma” rejimlerinden birini seçmemişlerse, mahkeme direkt yasal mal rejimi olan “edinilmiş mallara katılma rejimi”ni uyguluyor.
MAHKEME HANGİ KRİTERLERE BAKIYOR
Mal paylaşımında mahkeme, “Evin ne zaman ve nasıl alındığı, eşlerin ne zaman evlendiği, eşler arasında mal rejimi sözleşmesi imzalanıp imzalanmadığı” gibi kriterleri inceliyor.
EŞİNİZ EVDEN PAY ALIR
Görünen o ki eşinizden çekişmeli davayla boşanacaksınız.
Bulunduğunuz yer aile mahkemesinde açacağınız davada, aranızdaki mal rejiminin tasfiyesini talep etmeniz gerekecek.
1998’de evlenmenize rağmen ev iki ay önce alındığı için eğer eşinizle ayrıca bir mal rejimi sözleşmesi imzalamadıysanız; Medeni Kanun’daki yasal mal rejimi olan “Edinilmiş mallara katılma rejimi”ne tabi olursunuz.
Eşiniz evlilik içinde alınan bu yeni ev üzerinde hak iddia eder.
Boşanma davası sürecinde, krediyle ya da sizinki gibi tanıdık-akrabadan borçla alınan ev kimin mülkiyetinde ise ev onda kalmaya devam eder.
Ancak ev aile konutu olarak kullanılıyorsa eşinizin üzerindeyse bile sizin onayınız olmadan satamaz.
Eşinizin ve sizin ev üzerindeki payını ise evin alımında kullanılan paranın kaynağını gözeterek mahkeme belirler. Siz ve eşinizin “kişisel” ve “edinilmiş malları” kalem kalem mahkemece belirlenir ve taksimi yapılan bu mallar üzerinde denkleştirme işlemi yapılır.
ESKİ EVİ NE ZAMAN ALDINIZ?
Eski ev konusuna gelince...
Eğer 160 bin liralık eski ev sizin evlilik öncesi aldığınız bir malsa; o sizin kişisel malınızdır. Eşiniz 160 bin liralık bu evin karşılığı olan miktar üzerinde hiçbir hak iddia edemez. Ama o ev de evlendikten sonra ve 2002 sonrası alındıysa “edinilmiş mal” sayılır ve ev üzerinde eşiniz hak iddia eder. Bu ev 2002 öncesi alındıysa ve parası yeni evin alımında kullanıldıysa hesaplama evin değeri mahsup edildikten sonra yapılır. Ayrıca borç alınan boşanma davasından sonra ödenecek olan borçlar da katılma alacağından düşülür.
Uzman bir avukata danışarak, boşanma ve mal paylaşımı davası açmanızı öneririm.
NEDEN NAFAKA ÖDEMEYEN ERKEK HAPSE GİRİYOR?
İkinci mail Hasan Ç.’den: “Lütfen biraz da erkeklere yapılan haksızlıkları yazın. Mesela neden çocuğun velayetini kadına vermek şarttır. Hadi çocuğu kadına verdin, babayı çocuksuz yaşamak zorunda bıraktın. Neden çocuğa nafaka vermek mecburi? Anne çocuğa bakamıyorsa babaya versin. Baba bakamıyorsa devlete versin.
Anne ve babanın sorumluluğu eşit. Ama en önemlisi babası nafaka ödemedi diye hapse giren çocuğun psikolojisi ne olacak?
Çocuğun nafakasını ödeyemediği için hapse giren baba, o çocuğa karşı ne hissedecek? Benim 2008’de başlayan boşanma hikâyem hâlâ bir evin paylaşımını yapamayan hâkimler yüzünden bitmedi. Bir hâkim bir evin yarısını erkeğe yarısını kadına vermek için ne kadar bekler? Yasa açık ve net iken neden kadın için olay sürüncemede bırakılır dava sonuçlanmaz?
Bir taraftan erkeğin elinden çocuğunu alacaksın. Diğer taraftan tüm mal varlığına el koyacaksın. Tamamını erkeğin ödediği sırf iyi niyetinden eşinin üstüne yaptığı evin hakkı olan yarısını geri alması için yıllarca sürünecek öte yandan hapislere girecek. Ne istiyorsunuz erkeklerden, ne?
9 YIL SÜREN DAVAYA TAZMİNAT İSTEYİN
Hasan Ç.’nin boşanma davalarına dönük bazı eleştirileri haklı. Velayetten başlayalım. Velayet çocuğun üstün menfaatleri, bedensel ve zihinsel gelişimi, yaşam alışkanlıkları, yaşı, ihtiyaçları ile anne ve babanın çocuğa bakabilme yeteneği ve koşulları dikkate alınarak düzenlenir. Çocuğun yaşı küçükse genel olarak velayetin anneye verildiği doğrudur. Anneye ancak haysiyetsiz yaşam sürmesi veya benzeri hallerde velayet verilmiyor. Medeni Kanun gereği böyle.
İcra İflas Kanunu’nun 344’üncü maddesi gereği ise nafakayı ödemeyen nafaka borçlusu eski eş, alacaklı eski eşin şikâyeti üzerine 3 aya kadar “tazyik hapsine” atılabiliyor. Ancak nafakayı öderse tahliye ediliyor. Yoksulluk nafakasının süresiz olması başta uygulamacıların da eleştirdiği konular bunlar. Bu konudaki yasa değişikliği önerileri ise Meclis raflarında bekliyor.
Davanızın 9 yıl boyunca sonuçlanmaması ise adil yargılanma hakkının ihlali. Bu konuda Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaparak tazminat talep etmenizi öneririm.
BİR ‘ESTETİK’ UYARISI
Adana’dan, Samsun’dan, Siirt’ten onlarca kadından şikâyet, telefon ve maili aldım. Lazer yaptırıp yüzü yanan da var, hatalı botoks yüzünden bir kaşı diğerinden daha yukarıda kalan da. Nasıl hak arayacaklarını soruyorlar. En başta ucuz diye bu tip uygulamaları doktor olmayan kişilere yaptırıp sağlığınızı riske atmayın. Ama başınıza böyle kötü bir olay geldiyse de hakkınızı arayın ve sessiz kalmayın. Önce bu uygulamayı doktor olmadıkları halde yapan kişileri Sağlık Bakanlığı’na şikâyet edin ve bulunduğunuz yer savcılığına da suç duyurusunda bulunun. Çünkü 1219 sayılı Kanun’a göre, doktor olmayanların medikal estetik uygulama yapmaları 2-5 yıla kadar hapsi gerektiren bir suç.
Türk Dermatoloji Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Emel Erdal Çalıkoğlu da bakın şöyle dedi: “En çok lazer yanığı ile ilgili şikâyetler derneğimize geliyor. Bilindiği üzere kuaför ve güzellik salonlarında sadece IPL yani fotoepilasyon cihazı ile epilasyon yapılabilir. Bu işletmelerde lazer epilasyon, dolgu, botoks gibi tıbbi işlemler yasaktır. Ne yazık ki bu tedaviler kuaför ve salonlarda çok yaygın olarak yapılıyor. Denetimler arttırılmalı. Biz bu denetim ekiplerinde yer almak istiyoruz. Mağdurlar vakit kaybetmeden savcılıklara suç duyurusunda bulunup Sağlık Bakanlığı’nın şikâyet hatlarını kullansınlar.”
Paylaş