Paylaş
Gandi’den, Nazım Hikmet’e kadar birçok ismin de denediği bir yöntem. Hikmet, Türkiye’de ilk açlık grevimi yapan kişi aynı zamanda.
14 yıl önce devletin koğuş sisteminden F tipi cezaevlerine geçmeye karar vermesini protesto için 20 Ekim 2000’de 816 mahkumun başlattığı “Hayata dönüş” operasyonu ile sonuçlanan ve ölüm orucu yüzünden 51 kişinin öldüğü açlık grevleri de hala hafızalarda tazeliğini koruyor. Bireysel olarak da gündeme getirilen açlık grevleriyle ilgili Çankırı İnfaz Hakimi Ömer Ünlü, “Çankırı’da hakimler var” dedirten bir karara imza attı. Hakim ünlü, Çankırı E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda bir gün süreyle açlık grevi yapan hükümlüye verilen, “Bir ay süreyle etkinliklere katılmaktan alıkoyma” şeklindeki disiplin cezasını iptal etti. Hükümlünün, açlık greviyle ifade özgürlüğünü kullandığı belirtti.
1 GÜNE 1 AY CEZA
Önce kararın nasıl verildiğine göz atalım:
Çankırı E Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki bir hükümlü 21 Nisan’da Adalet Bakanlığı’na dilekçe gönderdi ve bölgede yaşananları kınadığını bildirdi. 16 PKK’lı mahkum ise 22 Nisan’da protesto amacıyla iki günlük açlık grevi başlattıklarını bildirdiler ve yemeklerini almadılar. Ancak açlık grevi sadece bir günle sınırlı kaldı. Cezaevi yönetimi, mektup yazan o hükümlüye bir ay süreyle cezaevindeki etkinliklerden alıkoyma cezası verdi. Hükümlü Çankırı İnfaz Hakimliği’ne itiraz etti ve disiplin cezasının iptalini istedi.
AÇLIK GREVİ CEZASINA ÜÇ KRİTER
Hakim Ünlü, cezayı iptal ederken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi(AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına dayanan, AİHS’in “ölme hakkı”na atıf yaptı. Bir gün süren açlık grevinin demokratik protesto hakkının kullanılması olduğu, makul sayılması gerektiği ve disiplin cezası verilmesini gerektirmeyeceğini kaydetti. AİHM kararlarına göre cezaevlerindeki “güvenliği”, “disiplini” veya “düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde” yapılan eylemlere disiplin cezası verilebileceğini vurgulayan Hakim Ünlü’nün örnek niteliği taşıyan ve demokratik protesto hakkını genişleten o kararı da bakın özetle şöyle:
KARARLAR MATBU ŞEKİLDE VERİLMEMELİ
“Açlık grevi, kişinin kendi vücudunu bir ifade veya protesto biçimi olarak kullanmasıdır. Yöntemin en can alıcı unsuru kişinin sağlıklı yaşama hakkını, kendi eliyle riske sokacak bir süreci başlatması ve bu sürecin en nihayetinde ölümle sonuçlanacağı hususunun zihinlerde yarattığı şok etkisidir. Devlet bazı durumlarda ölçülülük ilkesinden taviz vermeden şefkatli yüzünü de vatandaşlarına göstermelidir. Verilecek kararlar matbu şekilde verilmemeli, her somut olaya yönelik değerlendirmeler yapılmalı ve olayın baş aktörü olan insan unsuru göz ardı edilmemelidir.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KULLANDI
Hükümlü kendi iradesi ile cezaevi işleyişini zorlaştırmadan açlık grevini başlatmış ve yine kendi iradesi ile makul bir sürede sonlandırmıştır. Hükümlüler herhangi bir taşkınlık yapmadan, olay çıkarmadan, diğer hükümlüleri olumsuz etkilemeden pasif bir eylemle AİHS’nin 9 ve 10. maddeleri ile Anayasamızın 25 ve 26. maddeleri kapsamında ölçülü bir şekilde ifade özgürlüğü hakkını kullanmıştır.
PASİF EYLEME ORANTISIZ YAPTIRIM
Somut olayımızda hükümlü 22.04.2014 tarihinde sadece sabah kahvaltısı ve akşam yemeği kabul etmeyerek bazı durumlara ilişkin tepkisini ortaya koyması hem ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenen amaca yönelik ölçülü değildir hem de 1 gün süre ile gıda kabul etmemesinin karşılığı olarak 6 ay süre ile daha özgürlüğünün kısıtlanması sonucu geç tahliye olması durumu ile orantılı bir yaptırım olmayacağı vicdani kanaatine varılmıştır. Ölçülülük kriterinin yanı sıra açlık grevi nedeniyle disiplin yaptırımı uygulanabilmesi için, açlık grevine giden hükümlü Kurum personeli tarafından uyarılmış, sonuçları kendisine anlatılmış ve bu tutanak altına alınmış ise ve buna rağmen hükümlü eylemini sürdürmüş ise disiplin cezasını gerektirir.”
NAZIM, BAYAR VE DENİZ GEZMİŞ
Nazım Hikmet 29 Mart 1938’te askeri kişileri üstlerine karşı isyana teşvikten 15 yıl, Ağustos’ta ise askeri isyana teşvikten 20 yıl ağır hapse mahkum oldu. Cezası 35 yıldan 28 yıl 4 aya indirildi. 12 yıl tutuklu kalan Hikmet 1946’da TBMM’ne dilekçeyle başvurup tahliyesini istedi. Talebi reddedildi. Birleşmiş Milletler Örgütü’ne bağlı Uluslararası Hukukçular Derneği 9 Şubat 1950’de Hikmet’in serbest bırakılması için TBMM Başkanı, Milli Savunma ve Adalet bakanlarına mektup gönderdi. Tüm bu girişimler sonuçsuz kalınca Hikmet, Bursa Cezaevi’nde 8 Nisan 1950’de açlık grevine başladı. 27 Mayıs Darbesi’nden tutuklanıp Yassıada’ya gönderilen dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Adli Tıp raporuyla 22 Mart 1963’de Kayseri cezaevinden tahliye edildi. Ancak altı gün sonra tekrar gözaltına alınarak aynı cezaevine gönderilince protesto amacıyla üç gün süreyle açlık grevi yaptı. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan idam edilmelerinden hemen önce, Nisan 1972’de Mamak Askeri Cezaevi’nde 12 günlük açlık grevi yaptılar.
Paylaş