Yüz, beynin aynasıdır

İç dünyamızda olup bitenler, cildimizi derinden etkiler. Hayata olumlu bakan, keyfi yerinde, huzurlu, stres seviyesi düşük kişilerde cilt yaşlanması daha yavaştır.

Haberin Devamı

Aynı yaşta olmalarına rağmen farklı görünen, size 50’yken 70’li, 70’ken 50’li yaşların çizgileriyle merhaba diyen pek çok insan görürsünüz. Bu pek de şaşırtıcı olmamalı. Çünkü her organ aynı hızda yaşlanmaz ve herkes aynı hızda “yaş almaz!”
Farklı hızla yaşlanan organların en başında cildimiz gelir. Cilt yaşlanması denince tabiî ki önce genetik miras ve çevresel faktörler (güneş, sigara...) akla gelmeli ama en az onlar kadar önemli, onlar kadar etkili bir faktör daha var: Ruhsal durum!
İç dünyamızda olup bitenler de cildimizi derinden etkiler. Zaten bu yüzden de cilt yaşlanmasıyla ilgilenen her uzman, cildi etkileyen temel faktörlerden birinin “iç dünyamız, duygu ve düşüncelerimiz” olduğunu söyler.
Hayata olumlu bakan, keyfi yerinde, huzurlu, stres seviyesi düşük, korkusu, endişesi az, umudu bol, neşesi yoğun kişilerde cilt yaşlanması daha yavaştır.
Kısacası cilt sadece güneşten, rüzgârdan, egzoz dumanı, toz, sigara ve alkolden değil, hiddet, öfke, mutsuzluk, hüzün, korku, endişe gibi olumsuz, mutluluk, kahkaha, keyif, huzur gibi olumlu duygulardan da etkilenir.
Cilt yaşlanması üzerinde söz sahibi faktörlerden birinin de uyku olduğunu hatırlayalım. Güzel bir uyku, cildin dinlenmesine, kendisine çekidüzen vermesine, derlenip toparlanmasına fırsat verir. Özellikle uyku süresince azalan kortizol düzeyi ve yükselen melatonin seviyeleri cilde adeta “ilaç gibi” gelir.
Bu nedenle,
* Cildinizin içinizin aynası olduğunu unutmayın ve her yeni güne ona bol bol “mutluluk spreyi” püskürterek başlayın.
* Eğer onun daha geç yaşlanmasını istiyorsanız, her gece bol bol “uyku kremi” sürmeyi unutmayın.

Haberin Devamı

BİR BİLGİ
Bazıları neden aşırı terler?

Sayıları 4-5 milyonu bulan ter bezleri, vücut sıcaklığına ve/veya otomatik, sinirsel uyarılara bağlı olarak iş görür. Ter ile kaybedilen sıvı, esas olarak su ve tuzdan ibarettir. Sodyum dışındaki minerallerin miktarı oldukça düşüktür.
Terleme ile kaybedilen su miktarını çevre ısısı belirler ama yiyip içtiklerinizin, kullandığınız ilaçlar, genetik yapınız, hastalıklarınız hatta ruhsal durumunuzun bile ter miktarına etkisi olabilir.
Mesela sıcak içecekler, alkol ve kafein bulunan içecekler, acılı ve baharatlı yiyecekler terleme miktarını artırır. Yüksek dozda alınırsa Asetaminofen, Aspirin, Tiroid hormonu gibi ilaçlar da terlemeye yol açabilir.
Bazılarında ise aşırı veya az terleme kalıtımsaldır. Bu kişilerden bazıları özellikle avuç içi ve ayak tabanında, ayrıca koltuk altı ve kasıklarda fazla miktarda ter üretir.
Terleme miktarınızı hormonlar da etkiler. Menopoz ve andropozda, yani kadınlarda östrojen, erkeklerde testosteron hormonu azaldığında terleme oranı artar.
Düşük kan şekeri, kan şekerinde yüksekliğe bağlı sinir sistemi hasarları, tiroid bezinin aşırı çalışması, tüberküloz, malta humması gibi enfeksiyon hastalıkları, sıtma ve benzeri parazit hastalıklarında da aşırı terleme ortaya çıkabilir.
Uzun süreli terlemeler, özellikle ateşle birlikte olduğunda lösemi ve lenfoma gibi kanserlere işaret edebilir.
Aşırı terleme sorunu için iç hastalıkları, endokrinoloji ve/veya dermatoloji uzmanı ile işbirliği gerekebilir. Önce aşırı terlemenin nedeninin belirlenmesi, sonra da bu ortadan kaldırılabilir ya da tedavi edilebilir bir nedense ona yönelik çalışmaların yapılması gerekir.
Koltukaltı ve ellerdeki terlemelerde en etkili tedavilerden biri botoks enjeksiyonlarıdır. Anestezi gerektirmeyen, muayenehane koşullarında yapılabilen ve 20 dakika kadar süren bu işlemin etkisi 6 ay kadardır.

Haberin Devamı

BİR SORU
Yüz masajı faydalı mı?

Masajın iyileştirici gücü de işte bu ilişkide; ten-beyin bağlantısında yatmaktadır.
Kozmetolojide “Fasial masaj” olarak tanımlanan “yüz masajının” cilde genç ve ipeksi bir görünüm vermesi bundandır.
Yüzünüze ya da bedeninizin başka bir yerine masaj yaparak sağladığınız yararın en az yarısını bu keyifli masajlardan ve kendine servis verme hoşluğundan geldiğini söylersek pek abartmış olmayız.
Bütün bunların anlamı kısacık bir cümlede gizlidir: Dokunmaya ve dokunulmaya hepimizin çok ihtiyacı var. Sevilmeye, okşanmaya muhtacız. Bundan insan olarak keyif duyuyor, zevk alıyoruz.
İster sevgiyle saygıyla, isterseniz şefkatle, aşkla dokunun hiç fark etmez! Dokunun! İnsanları kucaklayın, sarılın, okşayın, omuzlarını kavrayın, kollarına girin. Onlara güç, sevgi, keyif verin, güzellik katın. Dokunmaya çok ihtiyacınız var. Dokunmaktan korkmayın!
“Aşk güzelleştirir” derler. Birinin cildinde ve gözlerinde parlama fark edince “Aşık mısın?” diye sorarlar. Bunda doğruluk payı olduğu düşünülebilir, ne dersiniz?

Haberin Devamı

BİR NOT
Göz çevresi bakımı
* 20’li yaşlardan itibaren göz çevresine özel cilt ürünleri kullanın.
* Görme kusurunuz varsa, göz doktorunuzun vereceği gözlük veya lensi kullanın. Böylece daha iyi görebilmek için gözlerinizi kısmazsınız.
* Çok mimikli konuşmayın. Doğal olun. Ayna karşısında konuşurken nasıl mimikler yaptığınıza bakarak buna çözüm bulabilirsiniz.
* Yaz-kış güneş gözlüğü kullanın. Hem gözünüzü ve etrafını ışınlardan korumuş hem de güneşten dolayı gözünüzü kısmamış olursunuz.
* Göz makyajı yapmışsanız silmeden yatmayın.
* Göz çevresine ürün sürerken yumuşak davranın.
* Göz çevresine yüzünüze sürdüğünüz nemlendirici her zaman uygun olmayabilir. İçindeki bilgiyi okuyun.
* Uykudan taviz vermeyin.
* Bilgisayara veya televizyona uzun süreli bakmak gözü yorabilir, dikkat edin.
* Göz çevresine bakım yapan, gözü dinlendiren maskelerden yapabilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları