Paylaş
Sağlıklı insanlar aşırı çalışır, gereğinden fazla fiziksel aktivitede bulunurlarsa yorulabilirler. Bu normal bir durumdur. Günlük işleri yaparken de kendinizi yorgun hissediyorsanız, işte o zaman durumu ciddiye almalı, arka planda bir sağlık probleminin olabileceğini düşünmelisiniz.
HANGİ HASTALIKLAR YORUYOR
Yorgunluğun sık görüldüğü sağlık sorunlarının başında kansızlık geliyor. Özellikle demir eksikliğine bağlı kansızlıkta yorgunluk önemli bir işaret olabiliyor.
Bazı organların görevlerini yapmadığı durumlarda da yorgunluk sorunu baş gösteriyor. Tiroit bezi tembelliği, böbrek, karaciğer, kalp, solunum yetmezliği gibi problemlerin çoğunda yorgunluk az veya çok ama mutlaka kendini gösteriyor.
Kas hastalıklarında, bazı sinir sistemi hastalıklarında (miyasteni, Parkinson gibi) yorgunluk sık görülen bir işaret. Tansiyon düşüklüğü, kan şekeri düşüklüğü gibi durumlarda da yorgunluk problemiyle karşılaşma olasılığı artıyor. Orta ve ileri yaşlı erkeklerde testosteron hormonunun azalması, yorgunluğa yol açıyor.
Yorgunluğun, gözden kaçmış gizli bir enfeksiyon hastalığının ilk ve tek işareti olabileceği aklınızda olsun. Kronik iltihabi hastalıklarda, mesela tüberkülozda veya malta hummasında çok ciddi yorgunluk şikayetleriyle karşılaşılabiliyor.
KANSERE İŞARET EDEBİLİR
Yorgunluk, kanserin bile işareti olabiliyor. Özellikle iştahsızlık, kilo kaybı, ateş gibi işaretlerle birlikte olduğunda yorgunluğu daha çok ciddiye almak, kanser olasılığını mutlaka araştırmak gerekiyor.
Birçok ruhsal hastalıkta da yorgunluk önemli bir problem. Stres yönetimi bozuklukları dahil pek çok psikolojik sorunda yorgunluk çoğu zaman önde gelen bir şikayet. Fibromiyalji, kronik yorgunluk sendromu, psikosomatik kökenli yorgunlukların ilk sıralarında yer alan sağlık sorunları olarak dikkati çekiyor. Yorgunluk depresyon sorununun da ilk işareti.
Kısacası yorgunluk deyip geçmemekte, uzun süredir devam eden, gittikçe şiddetlenen ve başka sağlıksızlık işaretleriyle birlikte olan yorgunlukları ciddiye almakta fayda var.
Yorgunluk sorunundan yakınıyorsanız, kaynağını araştırmak için doktorunuzla konuşmakta geç kalmayın.
Kalp krizi riskiniz varsa
Eğer kalp krizi riski yüksek biriyseniz, bazı noktalara dikkat etmek zorundasınız. İşte yapmanız gerekenlerin
toplu bir özeti...
İyi uyuyun. Gülmeye, eğlenmeye ve dinlenmeye zaman ayırın. Kilonuzu, tansiyonunuzu, şeker ve kolesterolünüzü dikkatle izleyin. Öfke ve hiddetten uzak durun.
Uzmanlar, kalbe en faydalı duygunun mutluluk ve huzur hissi olduğunu belirtiyor. Pozitif düşünen, iyimser kişilerde kalp krizi riski azalıyor.
Her şeyi kendileri yapmaya çalışan, zamana karşı yarışan kişilerin de riski bir hayli yüksek. Rekabetçilik, az zamana çok iş sığdırmanın yarattığı stres yükü kalbe hiç de iyi gelmiyor.
Bu insanların bazı ortak özellikleri daha var; genellikle eve iş getiriyor, başaramadıkları zaman öfkeleniyorlar. Dinlemekten çok konuşmayı, dinlenmekten çok çalışmayı, yürümekten çok koşmayı seven bu insanlar çok az tatil yapıyorlar.
Eğer kalbinizle iyi duygusal ilişkiler geliştirmek istiyorsanız, bu hatalardan uzak durun.
Gizli şekere dikkat edin
Yeni beslenme tarzı, özellikle paketlenmiş hazır besinlerin yaygınlaşmasına yol açtı. Bu besinlerin ne yazık ki bazı ortak günahları var. Bunlardan biri de fazla miktarda açık ya da gizli şeker vb. karbonhidratları bulundurmaları.
Besinlerimizin çoğunun içinde doğal şekere eklenmiş şekerler var. Yani tat ve lezzetleri çoğalsın diye şeker muhtevaları zenginleştirilmiş besinler tüketiyoruz. Meyve sularımızın içinde, hatta bazı ekmeklerimizin içinde bile ek şeker bulunuyor. Oysa orta düzeyde bir şeker tüketimi hepimize yetiyor.
Özellikle fazla hareketli biri değilseniz ve bir kol işçisi gibi enerji kaybettiren bir işte çalışmıyorsanız, fazla şeker tüketmemelisiniz. Şeker size sadece enerji sağlar. Besin öğeleri yönünden fakirdir. Ayrıca şekeri fazla miktarda tüketmek yalnız kilo aldırmaz, diş çürüklerine ve daha pek çok sağlık sorununa sebep olur.
Sigaranın astım oluşumundaki rolü nasıldır
Sigara, başta kronik bronşit, amfizem ve bronş kanseri olmak üzere pek çok akciğer hastalığına yol açıyor ama aktif sigara içimi aslında astım için kanıtlanmış bir risk faktörü değil.
Hatta sigaranın bir tür “immünsüpresif”, yani bağışıklığı baskılayıcı etkisi olduğunu ve bu sebeple de astıma karşı koruyucu olabileceğini ileri sürenler bile var.
Bunlar astımlılar arasında sigara tiryakiliğinin astımı olmayanlara göre daha az olmasını ve sigarayı bırakan bazı kişilerde bir süre sonra astım ortaya çıkmasını teorilerine destek olarak gösteriyorlar.
Ancak diğer taraftan çocukların hem anne karnındayken hem de hayatlarının ilk yıllarında sigara dumanına maruz kalmaları, akciğer sağlığı için çok zararlı ve astım için de bir risk faktörü olarak kabul ediliyor. Annenin sigara içmemesi babaya göre daha önemli. Çünkü anneler çocuklarıyla daha uzun süre birlikte oluyorlar. Bu yüzden de anneleri sigara tiryakisi olan çocuklarda solunum yolları enfeksiyonları, astım, bronşit gibi hastalıklar fazla görülüyor.
Sigara içen astımlıların tedavilerinin ve hastalıklarının kontrol altına alınmasının çok daha zor olduğu da unutulmamalı.
Paylaş