Yoğurt sağlığın garantisidir

Yeni nesil Zaro Ağa’yı tanımaz. O ellili yılların “sağlık ve uzun ömür” efsanesiydi.

Haberin Devamı

Kaynaklara göre 160 yıl yaşadı. Bitlis’te doğan Zaro Ağa yalnız Türkiye’nin değil, muhtemelen dünyanın da en uzun yaşayan kişisi oldu. Bu “uzun ömürlülük rekoru” kayıtlara geçmiş, onaylanmış gibi görünmüyor ama önemi yok. İster yüz, ister yüz elli yıl yaşamış olsun fark etmez, o bir efsanedir. On Osmanlı padişahı, birkaç cumhurbaşkanı gördüğü söylenen ve uzun yıllar İstanbul’da hamal olarak çalışan Zaro Ağa’nın uzun ömür sırrı neydi biliyor musunuz: YOĞURT!
Yoğurdun sağlığa yararları özellikle son yüzyılda binlerce araştırmaya konu olmuştur. Yoğurt mucizesi özellikle geçtiğimiz 20-30 yıllık süreçte daha iyi anlaşılmıştır.

PROTEİNİ ÇOK ETKİLİ

Yoğurdun sağlıklı bir besin olması yalnızca güçlü bir protein, vitamin ve mineral kaynağı olmasından kaynaklanmaz. Doğrudur, yoğurdun içerdiği proteinler son derece değerlidir. Neredeyse tamamı sindirilip emilir. Ve işte bu nedenle de doku ve organların yenilenmesi sürecinde önemli görevler üstlenir. Çocuklarınızın büyümesini garanti altına almak, gençlik ve erişkinlik dönemlerinizi sağlık içinde yaşamak ve/veya yaşlanmanın hızlandırdığı doku yıkımını azaltmak, tamir süreçlerini hızlandırmak istiyorsanız bu işin ilacı yoğurt proteinidir.

VİTAMİN VE MİNERALİ BOL

Yoğurdun B vitaminlerinden de zengin olduğu biliniyor. Ayrıca güçlü bir kalsiyum deposu olduğu da kesin. Bir su bardağı kadar yoğurtta ortalama 300 mg civarında kalsiyum var. Bu miktar erişkin bir kişinin günlük kalsiyum ihtiyacının neredeyse üçte birini tek başına karşılayabiliyor. Çocukların diş, kemik gelişimini desteklemede ve yaşlıların kemik kırılganlığı sorunu ile mücadelede yoğurt mükemmel bir besindir. Yoğurdun magnezyum, çinko ve potasyumdan da zengin olduğu biliniyor. Özellikle uyku sorunu olanlara “anneanne öğünü” olarak yatmadan iki saat önce yarım su bardağı kadar yoğurt tavsiye ediliyor.
Bitmedi! Yoğurt bütün bu faydalarından çok daha önemli bir özelliğe daha sahip. Yoğurdun son yıllarda önemi gittikçe artan bu faydalı yanı “probiyotik güç” olarak biliniyor. Yoğurtta bulunan bazı faydalı bakteriler sindirim sisteminde akla hayale gelmez başarılara imza atıyor. Probiyotik bakteriler olarak adlandırılan bu bedene zararsız ve bedenle işbirliği içinde çalışarak onu güçlendiren mikroorganizmaların yararları saymakla bitmiyor.
Mesela probiyotik bakterilerin gastrit, ülser, reflü gibi problemlerle mücadeleyi kolaylaştırdığı bilimsel olarak da gösterilmiş. Çünkü probiyotik bakteriler midede Helikobakter isimli mikrobun -ki ülser nedeni olarak gösteriliyor, reflü ve gastritten mide kanserine kadar pek çok soruna sebep olabiliyor- çoğalmasına engel oluyor. Probiyotikler ishal sorununun çözümünde de işe yarıyor. Özellikle kısa süreli seyahat ishalleri ve yaz ishalleri için yoğurt tercih edilen bir besin olmalıdır.

KANSERDEN KORUYOR

Probiyotiklerin bağışıklık sistemini güçlendirdiği, bağırsak içi dengeyi iyileştirdiği de bilimsel olarak kanıtlanmıştır. İşte bu nedenle probiyotiklerden zengin yoğurt tüketiminin gaz, şişkinlik, kabızlık, ishal gibi sindirim sistemi problemlerinin çözümüne de destek olduğu belirtilmektedir. Yoğurt probiyotik gücüyle genel bağışıklığı da desteklemektedir. Mantar enfeksiyonları, tekrarlayan vajina ve idrar yolu enfeksiyonları ile mücadelede doğal bir ilaç görevi üstlenmektedir. Bağırsak hastalıklarının pek çoğunda da yoğurt gene çok etkili bir besin olarak bilinmektedir. Yoğurt kanserden de koruyor.
Yoğurt için daha pek çok şey yazmak mümkün ama sadece yukarıdaki faydaları bile onun ne kadar değerli bir besin olduğunu anlatmaya yetiyor. Sırası gelmişken yoğurdun cilt güzelliğini desteklediğini, kilo kontrolünü kolaylaştırdığını, saç, tırnak sorunlarına karşı iyi bir bariyer oluşturduğunu da bir kenara not edin. Yoğurtta bulunan bir proteinin kan basıncını dengelemeye destek olduğu, yarım yağlı veya yağsız yoğurt tüketiminin kolesterol sorununun çözümünü kolaylaştırdığı da aklınızda olsun.
Zaro Ağa hikâyesi doğru mu, Zaro Ağa yüz elli değilse bile yüz yıldan fazla yaşadığı mı bilmiyorum ama yoğurdun bu özelliklerini dikkate alınca hikâyenin doğruluğundan pek kuşku duymuyorum.

Haberin Devamı

Yumurtalık kanseri: Erken teşhisin önemi

Haberin Devamı

Kadınların birçoğu menopoz sonrasında, hele menopoza bağlı düzensiz kanamalar veya ateş basması gibi şikâyetler bittiğinde artık doktor kontrolüne gitmek istemezler. Hâlbuki yumurtalık kanserleri menopoz sonrası takiplerde en çok dikkat ettiğimiz konudur. Bu kanserler 3. evre dediğimiz karında su toplama ve karın şişliği başlayınca fark edildiklerinde tedavi zorlaşmaktadır. Gaz, hazımsızlık gibi nedenlerle iç hastalıkları bölümüne gidildikten sonra işin ciddiyeti anlaşılmaktadır. Düzenli kontrollerde henüz tümör küçükken yakalanırsa tedavi çok başarılı olabilmektedir, ameliyat ve arkasından kemoterapi uygulanabilir olmaktadır.
İleri evrelerde ameliyattan yeterli sonuç alınmayabilir, kemoterapi daha uzun ve zorlu olabilmektedir. American Cancer Society (ACS)’ye göre erken evrelerde yakalanan yumurtalık kanserinde 5 yıllık yaşam süresi yüzde 93 civarındadır.

Neden sık sık su içmeliyiz

Haberin Devamı

Sağlıklı kalmak istiyorsanız suyu sık sık, az az, düzenli aralıklarla içmenizde yarar var. Bunu sadece bardak sayısı ile belirlemek gerekmiyor. Bir yetişkin eğer diğer yiyecek içeceklerle yeteri kadar sıvı alıyorsa günde 4-5 bardak suyla da yetinebiliyor. En iyisi işi şansa bırakmamak, günde 8-10 bardak su içmeye çalışmak. Siz yine de, 5-6 bardağın bile yeterli olabileceğini aklınızda tutun. Vücudunuzu susuz bırakmak istemiyorsanız hatırladıkça su için. Yemekleriniz ve ara öğünlerinizde su içmeyi unutmayın. Meyve sularından, çorbalardan, sulu yemeklerden, meyvelerden de yararlanın.

Yazarın Tüm Yazıları