Yağlanmaya mahkûm muyuz

Kaloriler ister karbonhidrat veya proteinlerden, isterse yağlardan gelsin, sonuç fark etmiyor! Kalori kaloridir. Vücudunuzun enerji gereksinimini karşılamak için ihtiyacından fazla kalori alırsanız, bunlar mutlaka yağa dönüşür.

Vücudunuzun kullanmadığı fazla kalorileri yağa çevirmesinin nedeni, genetik hafızasında "gün gelir lazım olur!" düşüncesiyle onları yedek enerji deposu olarak depolama emrinin bulunmasıdır. Ayrıca, bu tür fazla yağların depolandığı yerler dirsek, diz, kürek kemikleri arası da olmuyor! Yağlar genellikle karın, gıdık bölgesi, kalça ve bacağın üst bölümlerinde birikiyor.

GENETİK YAPI ÇOK ÖNEMLİ

Hele bir de "genetik mirasınız" yağ hücrelerine "her fazla kaloriyi hemen yağa çevirip depola!" talimatı veriyorsa işiniz iyice zorlaşıyor. Bu durumda genetik olarak "yağlanmaya mahkûm" biri haline geliyorsunuz. İşte o zaman diyet yolculukları, detoks maceraları, zayıflama kampları hayatın bir parçası haline geliveriyor.

Yani ister yağı, karbonhidratı, isterseniz de proteini fazla kaçırın, durum hiç fark etmiyor. Kırmızı etten aldığınız 500 kalorinin de makarna veya pizzadan kazandığınız 500 kalorinin de etkileri aynı. Bunun nedeni ise biyolojik kurgunuz. Çünkü hücreleriniz kalorinin kaynağının neresi olduğuna bakmadan hepsini "enerji" olarak kullanıyor. Onların büyük bir kısmını hazır kullanılabilir enerjiye çeviriyor. Bir kısmını yapım ve tamirat süreçlerinde kullanıyor. Bir kısmını ise glikojen şeklinde karaciğer ve kaslarda saklıyor. Kalanları da yağa dönüştürüp hücrelerinde tutuyor.

PEŞİN PARA MI, VADELİ MEVDUAT MI

Böyle baktığınızda, Dr. Walter Willet deyimiyle "glikozu ihtiyacınız olduğunda harcanmaya hazır nakit paraya, kas ve karaciğerinizdeki glikojeni hafif bir çabayla -örneğin egzersiz- kullanabileceğiniz bankadaki paranıza, depolanmış yağlarınızı ise hisse senetleri şeklinde fonlara bağlanmış paraya" benzetebilirsiniz...

Bunun anlamı şu: Eğer yağlarınızı eritmek istiyorsanız, kanınızdaki şekeri azaltmalı, karaciğerinizdeki yedek şekeri yani glikojeni kullanmalı ve enerji açığı yaratmayı sürdürerek depolanmış yağlarınızdaki yedeklerinizi göreve çağırmalısınız.

Tansiyon hastaları bu sodyum kaynaklarından uzak dursun

n Tuz (sodyum klorür): Pişirme sırasında veya sofrada besinlere eklenen mutfak tuzudur. Besinlerin konservelenmesi veya korunmasında da kullanılmaktadır. Sofra tuzunun konserve edilmiş ve tütsülenmiş besinlere bol miktarda ilave edildiğini unutmayın.

n Monosodyum glutamat (MSG): Besinlere pişirme sırasında eklenir. Birçok paketlenmiş, konserve edilmiş ve dondurulmuş besinde koruyucu olarak kullanılmaktadır.

n Karbonat (sodyum bikarbonat): Ekmek ve keklerin kabartılmasında çok sık kullanılır. Hazımsızlık şikáyetleri olan kişiler mide asidini gidermek için kullanmaktadır.

n Disodyum fosfat: İşlenmiş peynirlerde ve bazı kahvaltı gevreklerinde bulunmaktadır.

n Sodyum aljinat: Birçok çikolatalı süt ve dondurmada pürüzsüz bir karışım elde etmek için kullanılmaktadır.

n Sodyum benzoat: Hardal, salça veya salata sosu gibi karışımlara koruyucu olarak katılmaktadır.

n Sodyum hidroksit: İşlenmiş besinlerde yumuşaklık sağlamak, olgulaşmış zeytinlerin, çeşitli meyve ve sebzelerin yüzeylerini yumuşatmak için ilave edilmektedir.

n Sodyum propionat: Pastörize edilmiş peynirlerde, bazı ekmek ve keklerde küf gelişimini engellemek için kullanılmaktadır.

Doymuş yağları nasıl azaltacağız

n Katı yağlar yerine sıvı bitkisel yağları kullanarak

n Tam yağlı süt ürünleri yerine yarım yağlı süt, peynir, yoğurt yiyerek

n Bol yağlı kırmızı et yerine yağsız kırmızı et yiyerek

n Kanatlı hayvanların derilerini çıkarıp, yağlı bölümlerini temizleyerek

n Sakatatları ve işlenmiş et ürünlerini azaltarak

n Daha fazla balık, ceviz, keten tohumu yiyip daha çok Omega-3 yağ asidi kazanarak

Yoğurt bazlı yiyecekler çoğalıyor

Süt mükemmel bir besindir. Sütlü ürünler ise bütün dünya mutfaklarının gözdesidir. Süt ve süt ürünleri, kaliteli protein kaynakları oluşları, vitamin ve mineral zenginlikleri ve dengeli yapılarıyla beslenme uzmanlarının da vazgeçilmez tavsiyeleridir.

Kanaatimce süt ve süt ürünlerinin sorunlu olabilecek biricik noktaları, doymuş yağlardan zengin olmalarıdır. Buna da 2-3 yaşa kadar bütün çocukların ihtiyaçları var. Özellikle beyin gelişimleri için bu zorunlu bir durum. Ama gençlerin ve daha büyük yaştakilerin yağı azaltılmış süt ve süt ürünü tüketmelerinin daha faydalı olduğunu düşünüyorum

Süt ürünlerinin, özellikle yoğurtların çeşitliliğinin artması sevindiricidir. Ben öncelikle yoğurt ürünlerinin çeşitlenmesinden büyük bir mutluluk duyuyorum. n DR. JAN KLOD KAYUKA

jkkayuka@gmail.com


Robotla yapılan ameliyatlar başarılı mı

Robotik cerrahide, hastanın karnına açılan deliklerden sokulan çubukların üzerindeki cerrahi aletler doktor tarafından değil, robot kolları tarafından yönetilmektedir. Bu robot kolları, çalışma masasındaki joy stick’leri kullanan doktor idare etmektedir. Böylece hasta üzerinde robot kollar çalışmakta, doktor bilgisayar konsolu başında bu kolları yönlendirmektedir. Doktor başını 3 boyutlu bir ekran sisteminin içine sokarak daha iyi derinlik hissi almaktadır, kendisi operasyonu yaptığında ise kullanılan ekranlar iki boyutludur.

Robot kolları çok yönde çalışabildiğinden, laparoskopik dikiş koyma veya lenf bezi çıkartılması gibi işlemler çok kolaylıkla yapılabilmektedir. Doktorun yorulması durumu çok azaltılmakta, hele ellerinin titremesi tamamen engellenmiş olmaktadır. Robotik cerrahide maliyetlerin bugün için yüksek olması ve yetişmiş eleman azlığı, kullanımı kısıtlamaktadır.

Stanollü süt ürünlerinden faydalanın

Bitkilerde bulunan kolesterol benzeri maddelerin özel yöntemlerle ayrıştırılıp yoğunlaştırılmasıyla elde edilen stanollerin, kolesterol yüksekliği ile mücadelede doğal bir destek olarak kullanılabileceği uzun süredir biliniyordu. Son yıllarda içine stanol eklenmiş süt ve süt ürünleri hatta yağları tüketmenin, kolesterol yüksekliği ile mücadelede ciddi bir avantaj sağlayabileceği, içine stanol katılmış ürünleri düzenli olarak tüketmenin toplam kolesterol seviyelerini yüzde 10 azaltabileceği anlaşılmıştır.

Kalp-damar hastalığı ve inme riski olanların, kolesterol yüksekliği sorunları ile mücadelede bu ürünlerden faydalanmalarında yarar var.

Dışarıda iftar mönüsü nasıl olmalı

Ev dışında iftar yapmak, özellikle de açık büfe bir mekan seçmek, "iradenizi kontrol altında tutmak ile tutmamak" arasında sizi zorlayan bir durumun ortaya çıkmasına neden olabilir. Seçimlerin sizin elinizde olduğunu unutmayın! Sadece karbonhidrat içeren seçimlerden (börek, pide, tatlı çeşitleri) uzak durun.

Düşük bir kan şekeri ile sofraya oturduğunuz için seçimlerinizi doğru yönlendirmek oldukça zordur. Fakat yapacağınız seçimleri akıllı besinlerden yana kullanırsanız, yavaş yavaş yükselen kan şekeri sizi doğru yönlendirecektir. İşte size bir örnek:

AÇILIŞ TABAĞI

2-3 adet hurma

1 kase çorba

1/8 adet pide (1 avuç içi kadar)

1 ince dilim peynir

Bu tabakta yer alan ama uzak durmanız gerekenler:

Bal, kaymak, sucuk, pastırma, reçel, börek (öğün sonrasında kontrolünüzü elinizden alacak seçimlere dikkat!)

ANA YEMEK

Bol salata (az zeytinyağı)

Hünkar beğendi (etli bir ana yemek)

3-4 kaşık pilav ve 1/8 adet pide

Ayran, yoğurt veya cacık

3-4 kaşık tek çeşit zeytinyağlı sebze yemeği (Tabağınızı çeşitlendirirken 3-4 çeşit zeytinyağlı tüketmeniz kalori alımınızı arttırır, dikkat!)

PEKİ YA TATLI!

1 porsiyon sütlü tatlı (2-3 çeşit tatlıdan oluşan -az az da olsa- tatlı tabağı hazırlamaktan uzak durun.)

İftar sofranız için öneriler

İFTAR (BAŞLANGIÇ)

3-4 adet hurma

Çorba

Az yağlı beyaz peynir

4-5 adet zeytin

Salata

1/8-1/4 Ramazan pidesi veya 1-2 dilim kepekli ya da tam buğday unundan yapılmış ekmek

İFTARDAN 30 DAKİKA SONRA

1. seçenek

Etli sebze yemeği veya kurubaklagil yemeği

Az yağlı veya kaymaksız yoğurt ya da ayran

Salata

Ekmek veya Ramazan pidesi

2. seçenek


Izgara et (tavuk/balık/köfte)

Salata

Az yağlı veya kaymaksız yoğurt veya ayran

Ekmek veya Ramazan pidesi
Yazarın Tüm Yazıları