Yaz yaklaştıkça kilolu kadınların telaşlanması adetten, telaşın nedeni de fazla kiloların yol açtığı beden biçimi, özellikle de selülitler. Ne var ki estetik kaygılar bazı kadınların paniğe kapılıp yanlış arayışlara yönelmelerine sebep olabiliyor.
Kilolu kadınların yaz telaşı bana göre anlamsız ama tatlı bir telaştır. Anlamsızdır; çünkü kilo sorununun sebep olduğu estetik problemler kimsenin ömründen bir dakika çalmaz. Tatlı, keyifli bir telaştır; çünkü kadınlar hayatın estetik yanıyla fazlaca ilgilidir. Zarfın mazruftan daha önemli hale geldiği günümüzde kilo ve selülit sorununun estetik yanını önemsememekse öyle kolay başarılacak bir şey değil. Ne var ki kozmetik-estetik kaygılar bazı kadınların paniğe kapılıp yeni ve yanlış arayışlara yönelmelerine sebep olabiliyor. Bu arayışların genellikle hiçbir işe yaramadığı da kesindir! Kilo vermenin (ya da kilo almamanın, sağlıklı bir kilo aralığında kalmayı başarmanın) veya selülitle mücadele etmenin yolu sağlıklı beslenmek ve aktif bir hayat sürüp enerji fazlasını yakmaktan ve kendini hoş görmekten ibarettir ama çoğu kadın ne diyet yapmayı ne azıcık hareket etmeyi ne de kendini hoş görmeyi göze alamıyor.
YAĞLARI MI ERİTELİM, HÜCRELERİ Mİ PARÇALAYALIM
İşte o zaman işler karışıyor, hatta zıvanadan bile çıkabiliyor. Sonuçta “şu hapları yut, yağlarını bir ayda erit” gibi saçma sapan ve hatta zararlı olabilen öneriler ya da “şu aletle yağlarınızı parçalayıp kırarak sizi hemen zayıflatabiliriz” gibi tavsiyelere yenik düşülüyor. Özetle “yaz yaklaşıyor, bikini sezonu kapıda, eğer sahillerde yağsız ve de selülitsiz boy göstermek istiyorsanız yağ yakan haplardan ya da yağ hücrelerini parçalayan yeni teknolojilerden faydalanın” önerileri bugünlerde tavan yapmış durumda. Bu önerilerden birini ve birkaç gün önce yayınlanan bir röportajı okuyan bir hastamın anlattıklarını duyunca canım sıkıldı. Canımı sıkan önerinin saçmalığı değil, öneriyi yapanın bir doktor olmasıydı. Hekim arkadaşımıza göre bu yeni yöntem “özellikle karın, bel bölgesi ve basenlere uygulandığında iyi sonuç veriyor. Bu alet sayesinde ses dalgaları belirli bir derinlikte odaklanıyor ve yağ hücreleri bu dalgaların yarattığı yüksek basınçta patlatılıyor.” Patlayan bu yağ hücrelerinin başına gelenler ise çok enteresan, fizyolojik ve biyokimyasal kuralların tümünü altüst ediyor: “Çeperleri çatlayıp patlayan yağ hücreleri hücrelerin arasına sıvı olarak yayılıyor. Hücre değil amit mübarekler! Sonra da damar sistemleri aracılığıyla karaciğere gidiyor. Karaciğer bu yağları (her nasılsa!) tıpkı yemeklerden gelen yağlar gibi doğal bir şekilde metabolize ediyor, bağırsaklara aktarıyor ve bağırsaklar yoluyla vücudunuzdan atıyor”. Bu mükemmel hikaye kulağa hoş geliyor ama ne yazık ki sadece hoş bir masaldan ibaret.
AMAN DİKKATLİ OLUN
Değerli okur, öyle görünüyor ki sizin ilaçlarla, otla, çöple kilo verme konusundaki arzularınızı kazanca çevirmek isteyenlere yenileri eklenmiş. Onlar şimdi de icat ettikleri “abdülmucit kesbiçer” teknolojilerle de size yardımcı olmak niyetindeler. Aman dikkatli olun! Aklınıza “hocam bu hapların ya da teknolojilerin hiç mi işe yarayanı yok” diye bir soru gelebilir. İşe yarayabilecek bazı teknolojiler var. Ama kiminin etkileri oldukça sınırlı, kiminin faydadan çok zarar verme ihtimali söz konusu. “Ama yine de denemeye değer olanı yok mu?” diye soracağınızı da biliyorum. Bu sorulara yanıt arıyorsanız gelecek yazılarımı bekleyin. Şimdilik söyleyebileceğim şey şu: Kilo ve selülit sorununun çözümü sorunun tıbbi nedenlerini halletmekle ya da kilo almayı kolaylaştıran yaşam tarzı yanlışlarını düzeltmekle başarılabilecek bir iş. Eğer sorunun çözümünde yardımcı olabilecek reçeteli ilaçlar, bitkisel destekler ya da bazı teknolojik uygulamalardan yararlanmayı düşünüyorsanız çok ciddi bir araştırma yapmalı, sorup soruşturmalı ve mutlaka bir değil birkaç uzmanın görüşüne başvurmalısınız. “Gaza gelirseniz” bedeninizin değil, sadece cüzdanınızın inceleceğini ve başınıza bazı sağlık sorunlarının gelebileceğini lütfen aklınızdan çıkarmayın.
Su içmek için en doğru zaman hangisi?
Suyu canınız ne zaman çekiyorsa o zaman için! Yemekten önce, yemekte, yemekten sonra fark etmez. Eğer bir öğünde daha az yemek istiyorsanız yemeklerden yarım saat öncesinden itibaren 1-2 bardak su içmeye çalışın. Bu durumda metabolizmanız hızlanır, tokluk hissiniz artar ve daha az yersiniz. Prensip olarak suyun ne zaman içileceğinin sağlık açısından çok fazla önemi yok. Önemli olan suyun ne zaman içileceği değil, temiz, kaliteli, mineralden zengin, pH’sı yüksek (mümkünse 7 ve üzeri) su içmek. Kabızsanız biraz daha fazla su içmeye gayret edin. Düzenli aralıklarla sık sık ve az az için. Önemli bir nokta da şu: Her şey gibi suyun da fazlası zarar verebilir. Özellikle kalp ve böbrek yetmezliği olanların aşırı su tüketmemelerinde fayda var.
Koroner arter tomografisinden kimler istifade etmeli?
Halk arasında “anjiyosuz anjiyo” diye bilinen koroner arterlerin tomografiyle incelenmesine son yıllarda eskisinden daha sık başvuruluyor. Teknolojik gelişmeler bu yöntemin görüntüleme gücünü müthiş arttırdı. Elde edilen görüntüler mükemmele yakın. Ne var ki tomografi işleminde kişilerin çok fazla radyasyona maruz kalmaları bu tetkik için ciddi bir handikap. Koroner BT Anjiyografi genellikle doğrudan halka pazarlanıyor. Devlet kurumları ve özel sağlık sigortaları tetkikin giderlerini karşılamayı reddediyor. Bana göre bu tetkikin yapılıp yapılmaması kararını kendiniz vermeyin. En azından bir iç hastalıkları uzmanı, mümkünse bir kardiyologla bu incelemeye ihtiyacınız olup olmadığını tartışın. Bu inceleme doğru kişide, doğru zamanda kullanıldığı takdirde çok ciddi faydalar sağlayabilecek önemli bir radyolojik yöntem. Dikkat edilmesi gereken doğru kişilere, doğru zamanda yapılması ve deneyimli uzmanlar tarafından yorumlanması.