Paylaş
Sağlıklı ve iyi bir hayat sürebilmenin belirleyicilerinden ilki sağlığımızı izlemektir. Sağlık kontrollerimizi zamanında yaptırmaz, sağlık sorunlarımızı vaktinde çözmez, kısacası sağlığımızla ilgilenmezsek her şey ama her şey ters gitmeye başlar. “Her şeyin başı sağlık” denmesinin sebebi de zaten budur.
Sağlığın izlenmesi ve aynı zamanda yönetilmesi gereken bir süreç olduğunu aklımızdan çıkarmayalım. Çoğu sağlık sorununun erken yakalanması halinde hastalık haline dönüşmeden ortadan kaldırılabileceğini unutmayalım. Hastalıkların erken teşhisi sayesinde daha kolay iyileştirilebileceğini de tekrar tekrar hatırlayalım.
Sürdürülebilir sağlığın ikinci “olmazsa olmazı” ise sağlıklı beslenmektir. Bu konuda sayfalarca yazılabilir, saatler süren konuşmalar yapılabilir. Bence en önemli noktaları aşağıda özet halinde bulacaksınız ama bir kez daha hatırlatalım: Sağlıklı beslenmek dediğiniz zaman sadece bedeni beslemeyi düşünmeyin, ruhunuzu da güzel beslemeyi ihmal etmeyin.
Üçüncü sırada aktiviteye yer açın. Aktivitenin sihirli bir ilaç olduğunu ve gün boyu yani uyku dışında hemen her an sistemde tutulması gerektiğini bir kenara not alın.
Dördüncü sırayı uykuya ayırın. Güzel ve iyi bir uyku sadece dinlenmenizi değil, gündüz yaşanan sorunları gidermenin, eksiği, gediği tamamlamanın, kırılıp döküleni tamir etmenin de en etkili ilacıdır.
Beşinci sıraya da stresi koyun. İyi stresi dozunda kalmak koşuluyla kullanın ama kötü stresi kovun! Bu beş nokta hep aklınızda olsun.
BUNLARI UNUTMAYIN
1. HANGİ SU? Her gün 8-10 bardak su için. Minerali bol sert suları tercih edin. Alkalen gücü yüksek sulara öncelik verin. Cam şişelerde satılanları tercih edin.
2. HANGİ İÇECEK? Önceliği suya verin, susuzluğunuzu gidermek için öncelikle suyu tercih edin. Canınız ille de içecek bir şeyler arıyorsa tercihinizi ayrandan yana kullanın. Bence köpüklü olmayanı, yarım yağlı olanları tercih edin. Meyve sularının taze sıkılmış olanlarını sadece ve sadece ¼ su bardağı kadar, hadi bilemediniz yarım su bardağını geçmeyecek miktarlarda için. Kolalı içecekler, meyve suyu konsantreleri, boyalı, şekerli, aromalı meyveli içeceklere el bile sürmeyin.
3. HANGİ YAĞ? Favoriniz zeytinyağı olsun. Zaman zaman tereyağına yer açılsın. İç yağı, kuyruk yağı, mısır özü, palmiye, hindistancevizi yağları unutulsun! Margarinlerden uzak durulsun. Ayçiçeği yağı azaltılsın. Kızartmalık yağlar tekrar tekrar kullanılmasın. Yağlar saklanırken cam şişelerde muhafaza edilsin, ağızları iyice kapatılsın, karanlık-ışık almayan yerlerde tutulsun.
4. HANGİ BALIK? Soğuk sularda doğal şartlarda büyüyüp yetişen yağlı balıklar tercih edilsin. Çiftlik balıklarından uzak durulsun. Derin sularda yetişen genç balıklar daha çok tercih edilsin. Kirli sularda yetişen balıklar yenmesin.
5. HANGİ EKMEK? Aslında mümkün olduğu kadar az ekmek yensin, ille de yenecekse beyaz değil kepekli, tam tahıllı ekmekler tercih edilsin.
6. BULGUR MU, PİRİNÇ Mİ? Kesinlikle bulgur. Bulgurun da kepeklisi olmalı. İlle de pirinç yenilecekse kepekli ve esmer olanları, mümkünse ince uzun kahverengi pirinç tercih edilsin.
7. HANGİ SÜT? Öncelik keçi sütüne verilmeli. Besleyici değeri daha fazla, alerjik etkileri daha sınırlı. Çocukluk çağlarından sonra süt yerine yoğurt tercih edilmeli. Doğal ortamlarda yetişip büyüyen hayvanların sütüne öncelik tanınmalı. Güvenli köy sütü paketlenmiş sütlere tercih edilmeli. Süt yerine ayran içilip yoğurt yenmeli.
8. HANGİ ŞEKER? Hiçbir şeker masum değil. Şekerin her türlüsü sağlığı bozuyor. Son yıllarda şekere “tatlı zehir” diyenler bile var. Meyve şekeri bile çok sınırlı tüketilmeli. Zaten bu nedenle de çok tatlı meyeler tercih edilmemeli, meyve suları olabildiğince az içilmeli, meyvenin kendisi ve de mümkünse, yenilebilirse kabuğu ile birlikte yenilmeli.
9. HANGİ ET? Benim tercihim kuzu eti. Keçi eti pek lezzetli değil ama daha güvenli. Otlaklarda yetişip büyüyen danaların eti de yenilebilir. Tavuğu bahçenizde büyütüyorsanız etini de, yumurtasını da keyifle, güvenle tüketebilirsiniz.
10. HANGİ SEBZE? Her sebzeyi güvenle ve bol bol yiyin. Mümkünse mevsiminde yemeye özen gösteren. Köklü sebzeleri yapraklı sebzelerle kombine edin. Sebzeleri ille de haşlayarak yemek gerekmiyor. Çiğ yenilebilen her türlü sebzeyi salata veya benzeri formlarda yemeye gayret edin. Tabii ki iyice temizlemek koşuluyla.
11. HANGİ BAKLİYAT? Birinci sıraya fasulyeyi -öncelikle de siyah fasulyeyi-, ikinci sıraya mercimeği, üçüncü sıraya da bezelyeyi yazın.
12. HANGİ TATLI? Canınız ille de tatlı çekiyorsa meyve yiyin. “Meyve beni kesmez ille de tatlı yiyeceğim” diyorsanız “bitter çikolata”yı deneyin ya da bizim geleneksel tatlımız aşureyi az şekerle yapıp yemeye gayret edin. Unlu tatlılar mı, sütlü tatlılar mı diye sorarsanız yanıtım “sütlü tatlılar” şeklinde olacaktır.
13. HANGİ MEYVE SUYU? Benim tercihim nar suyundan yanadır, maksimum 50 ml kadar meyve suyunun da yeterli olacağını düşünüyorum. Zaman zaman portakal, greyfurt, elma suyu da aynı miktarlarda denenebilir. Sebze sularından da faydalanmayı düşünün derim, hatta özellikle tavsiye ederim. Havuç, pancar, maydanoz, kereviz gibi sebzelerin suyunu karıştırarak içmek çok ama çok faydalı olabiliyor.
14. HANGİ KURUYEMİŞ? İlk sıraya cevizi, ikinci sıraya bademi, üçüncü sıraya da yer fıstığını yazın. Zaman zaman kabak çekirdeği ve ayçiçeği çekirdeği çitlemeyi de ihmal etmeyin. Beyaz nohuttan biraz uzak durun. Antep fıstığını ihmal etmeyin. Bademi, yer fıstığını, nohudu ateşte yakmadan, kavurmadan, fırınlamadan doğal olarak tüketmeye özen gösterin.
15. HANGİ MEYVE? Nar, siyah erik, kiraz, böğürtlen, yaban mersini, portakal, kayısı, hurma, elma, çekirdekli siyah üzüm, incir (miktara dikkat!) ve karpuzu ilk sıralara yazın!
Doğru model: Akdeniz diyeti
Yeni bir çalışma, Akdeniz diyetinin yalnızca sağlıklı yaşamaya değil ömrü uzatmaya da ciddi katkılar sağladığını gösterdi. 12 ülkede yapılan ve 1,5 milyon kişinin beslenme alışkanlıklarını inceleyen araştırma, Akdeniz diyetinin genel ölüm riskini yüzde 9, kalp damar hastalıklarına bağlı ölüm riskini yüzde 9, Parkinson ve Alzheimer’e yakalanma riskini yüzde 13, kansere yakalanma riskini yüzde 6 azalttığını gösteriyor. Dilerseniz Akdeniz usulü beslenme alışkanlıklarına bir göz atalım:
* Bol miktarda sebze ve meyve, az yağda yapılmış, zeytinyağlı ve ızgara yemekler.
* Bol balık.
* Beyaz ekmek yerine kepekli ya da tam tahıllı ekmekler.
* Yağ seçimi olarak zeytinyağına ağırlık vermek.
* Et yemeklerini tencerede haşlayarak ya da fırında pişirerek veya ızgara olarak tüketmek.
* Alkol yerine ayran, su ve sodayı tercih etmek.
* Ayrıca, Akdeniz usulü beslenme, akşam yemeklerini erken yemeyi, sofrada mümkün olduğu kadar uzun süre kalmayı, iyi çiğnemeyi ve yavaş yemeyi de kapsıyor.
* Mümkün olan her şeye limon sıkın. Limon, bir gıdanın glisemik yükünü azaltır ve kana karışma hızını yavaşlatır.
* Meyve salatası yemeyin, meyvenin kendisini yiyin. Elmanın kendisi püresine göre, püresi suyuna göre daha az kilo yapar. Ne kadar az ezer, ne kadar az parçalarsanız o kadar iyi.
* Sirkeyi daha çok kullanmaya çalışın. Aynı limon gibi, sirke de besinlerin glisemik yükünü azaltma özelliğine sahiptir.
* Sarmısağın birçok faydası olduğu bilinir. Ama birçok kişi bu mucize besinin, beraber yendiği her şeyin glisemik indeksini azaltma gücünü bilmiyor.
Bir bilseniz...
* Sosis ve salam gibi işlenmiş et ürünlerinde sağlığımıza son derece zararlı maddeler olduğunu...
* Hazır kremalar, salata sosları, ketçap gibi gıdaların içine şeker eklendiğini...
* Margarin ve margarin eklenmiş yiyecekleri eskisine oranla daha çok tükettiğimizi...
* Özellikle pastanelerden aldığınız ürünlerde bol bol margarin kullanıldığını...
* Çocuklarınızın içtiği, içinde meyvenin kendisinden eser olmayan, sadece aromasının bulunduğu gazozların, kolalı, gazlı içeceklerin bir şeker bombası olduğunu ve zararlı maddeler içerdiğini...
* Dondurmaların bile artık gerçek dondurma olmadığını. Piyasada satılan dondurmaların çoğunun içinde süt değil, süt tozu olduğunu. Hatta birçoğunda margarin bulunduğunu...
* Çok faydalı diye düşündüğünüz doğal meyve suları, bal ve pekmezin de kısıtlamanız gereken şekerli gıdalar arasında olduğunu...
* Günlük 20 gram tuz tüketerek dünya şampiyonluğuna oynadığımızı ve yediğimiz her şeyin içindeki tuz miktarını sorgulamamız, daha da önemlisi sofralarımızdan tuzlukları kovmamız gerektiğini...
* Maden sularının sağlığa son derece yararlı olduklarını, asit içermediklerini ve özellikle büyüme çağındaki çocukların, maden suyunun içindeki demir, kalsiyum, çinko ve florür gibi minerallere yetişkinlerden daha fazla ihtiyacı olduğunu...
Paylaş