Michael Jackson’ın ölümü sonrasında yazılıp çizilenler ve tartışmalar, “ünlü biri olmanın” (ıngilizce söylemiyle Very Important Person-VIP) sağlık söz konusu olduğunda faydadan çok zarar verdiğini düşünenlerin sayısını artırdı.
Bu, aslında yeni bir şey değil... Özellikle ünlü kişi, hele bir de sanatçıysa başına gelmeyen sağlık problemi, tıbbi hata kalmayabiliyor!
Amerika’da Michael Jackson’dan önce Elvis Presley, bizde ise bana göre Zeki Müren, Zerrin Özer ve bir ara da Sezen Aksu bu sendromu “had safhada” yaşadılar! Hatta Sezen Aksu için “ucundan döndü” diyebilirim!
VIP OLMANIN FAYDALARI
Eğer ünlü biriyseniz ve hele bir de “yıldızsanız”, sağlık bakımından işinizin kolaylaştığı noktalar yok değil. Mesela randevu için pek fazla beklemiyorsunuz. Doktorunuzun zamanı ne kadar sıkışık olursa olsun size şu veya bu şekilde bir randevu ayarlanıyor. Ayrıca hastanelerde, doktor muayenehanelerinde kuyruklarda beklemek zorunda kalmıyorsunuz. Ya “VIP odalarda” ağırlanıyorsunuz ya da arkadan, kenardan, köşeden, yani bir yerlerden araya sıkıştırılıyorsunuz. Eğer VIP iseniz telefonlarınıza hemen dönülüyor. Size daha fazla zaman ayrılması ihtimali artıyor.
Doktorlar da hemşireler de muhtemelen daha dikkatli ve güleryüzlü(!) davranıyor. ışleriniz tıkır tıkır yürütülüyor. Bir yandan kanınız alınırken, diğer yandan radyolojik randevularınız şıp diye ayarlanıyor. Teşhis süreniz inanılmaz derecede kısalabiliyor. Doktorlar da hastaneler de aradığınızda size hemen dönüyor. ısteğiniz günün hangi saati olursa olsun çoğu zaman geciktirilmeden karşılanıyor. Ünlü olmanın, VIP listesinde yer almanın avantajları saymakla bitmiyor. Güncel tabirle “neredeyse uçuruluyorsunuz”.
SORUNLAR NELER
Bu beyaz ve parlak fotoğrafın bir de gri yüzü var... İşte orası çok daha önemli. Bir kere VIP biriyseniz gereğinden fazla ve hatta gereksiz bazı incelemelerle karşı karşıya kalma ihtimaliniz artıyor. Bunun nedeni yalnızca daha fazla para ödemenizin istenmesi değil.
Sağlık kuruluşları ve doktorlar siz VIP olunca herhangi bir teşhis hatasından tamamen uzaklaşmak, durumlarını daha da garantiye almak istiyorlar. Gereksiz yere hastaneye yatırılma ihtimaliniz veya herhangi bir uğramadan sonra hastanede kalma veya geceleme ihtimaliniz de daha yüksek. Bu şekilde hem herhangi bir aksilik ya da eksiklik ihtimali azalıyor, hem de sizin o doktoru ve hastaneyi tercih ettiğiniz duyurulmaya çalışılıyor.
Burada yine bir tıbbi gerekçe de devreye giriyor: Risk almamak... VIP sendromu gereğinden daha fazla konsültasyonlara, tekrarlanan reçetelere, ilaç kullanmanıza, bazı girişimsel işlemlere (ameliyat, biyopsi) gereksiz yere maruz kalmanıza da sebep olabiliyor. Konu, gerekçe yine aynı: Risk almamak!
Çözüm ne
Kısacası VIP sendromu belki ilgi yönünden daha yüksek standartlarda hizmet almanızı sağlayabiliyor ama aynı durumun tıbbi standartlar söz konusu olduğunda da bulunabileceği biraz şüpheli...
Eğer çok önemli biriyseniz, başka dezavantajlarınızın da olabileceği aklınızda olsun. Gözlemler “VIP sendromu” durumunda doktorların kararsızlığının artabildiğini, teşhis hatalarının çoğaldığını, sorulması gereken bazı soruların “ayıp olur” denilip es geçilebildiğini de gösteriyor.
Yani karar verme güçlüğü de, teşhis hataları da daha sık görülebiliyor. En iyisi bu tür kararlarda güvenip danıştığınız, sizi ve sağlık durumunuzu iyi bilen sürekli bir doktorunuzun olmasıdır.
HPV testi pap smear’i yeniyor mu
Rahim ağzı kanserini yapan en önemli sebebin HPV virüsü olduğunu biliyoruz. Hatta yapılan çalışmalarda kanser dokularında yüzde 100’e yakın oranda HPV virüsü bulunmuştur. Bu virüslerin hepsi değil, bazı tipleri kanser yapmaktadır.
Rahim ağzından alınan smear testlerinde bozulma olduğunda, HPV virüsü için araştırmaya geçilebilir. Bu nedenle smear yerine doğrudan HPV araştırılması daha doğru sonuç verebilecek gibidir.
Smear testinde rastladığımız bazı yanlışlıklar ve eksikler, HPV’nin DNA’sı araştırıldığı zaman yaşanmamaktadır. Smear’in avantajı ise rahim ağzındaki hücresel değişikliklerin hangi aşamada olduğunu bize bildirmesidir.
Kanada’da yapılan geniş çaplı bir araştırma, HPV DNA testinin kanser öncesi hücre bozulmasını belirlemede smear’den yüzde 40 daha iyi olduğunu gösterdi. Bugün için tarama testi olarak pap smear kullanılmaya devam edilmekte, anormal bir sonuçta HPV araştırmasına gidilmektedir.
HPV DNA araştırması daha detaylı bir teknoloji gerektirir ve daha pahalıdır. 30 yaş altında ve normal pap sonuçları olan bir kadında tarama amaçlı yapılması pratik değildir. Ancak, 30 yaş üzeri ve rahim ağzı kanseri riski yüksek olanlarda pap smear’e ek olarak önerilebilir. Çünkü özellikle gençlerde çoğu HPV enfeksiyonu kendiliğinden geçebilir ve kansere neden olmaz. DR. ERHAN CANKAT
Probiyotiklerin önemi artıyor
Probiyotik besinler yavaş yavaş süper besinler arasına giriyor. Özellikle yoğurdun, kefirin değeri her gün biraz daha artıyor. Probiyotiklerin kansere karşı bağışıklığı artırdığı, iç dengeyi iyileştirerek iç ortamı güçlendirdiği kesin. Ayrıca gaz, şişkinlik, kabızlık, ishal ve benzeri sindirim sorunları da probiyotiklerle azalabiliyor. Örneğin influmatuar bağırsak hastalıkları ya da sinirsel kolite ilişkin bağırsak şikayetleri probiyotikten zengin beslenmeyle bir hayli hafifliyor.
Düzenli probiyotik tüketiminin kolesterol yüksekliğiyle mücadelede de faydası var. Probiyotiklerin egzama ve benzeri alerjileri de hafifletebileceği anlaşılıyor. Mide ülseri, kanser ve gastritin, hatta helikobakter ile ilişkili mide sorunlarının hafifletilmesinde de faydalanılabilir.
Sık sık idrar enfeksiyonu geçiren, vajinal akıntı yaşayan kadınlarda düzenli probiyotik kullanımının etkili olabileceğini gösteren bulgular var. Ne yapın edin, beslenme planınıza yoğurdu, kefiri dahil edin. ımkanınız varsa probiyotiklerle zenginleştirilmiş yoğurttan faydalanmaya çalışın. DYT. NİLÜFER BAYRAM
Kolesterol tahlilini ne zaman yaptırmalı
İç hastalıkları uzmanları ve kardiyologlar 20 yaş ve üzerindeki herkesin koroner kalp hastalığı riskini saptamak için en azından beş yıllık aralıklarla “lipid profili” diye bilinen kan incelemelerini yaptırmalarını tavsiye ediyorlar. Lipid profili paketinde şu testler var: Toplam kolesterol, LDL (kötü) kolesterol, HDL (iyi) kolesterol ve trigliseridler... Eğer yüksek riskli biriyseniz veya önceden belirlenmiş kolesterol yüksekliği riskiniz varsa, bu aralıkları 40 yaşından sonra yılda bire indirebilirsiniz. DR. EVREN ALTINEL