Tiroid bezi hastalıklarına ülkemizde çok sık rastlanıyor.
Özellikle kadınlar arasında tiroid hastalıkları çok yaygın. Türkiye, dünyada "guatr"ın en yaygın görüldüğü ülkelerin başında geliyor. "Tiroid nodülleri" guatr zemininde daha kolay gelişiyor. Tiroid bezi iltihaplarına guatrlılarda sık rastlanıyor. Ülkemizde, "Tiroid kanserleri"nin de sık görüldüğü biliniyor. Bu hastalıklarda tiroid bezi normal miktarda hormon üretmeyi çoğu zaman başaramıyor. Ya gereğinden çok hormon üretiyor (bu duruma hipertirodi adını veriyoruz) ya da yeteri kadar hormon yapmakta zorlanıyor (bu durumun sonucunda oluşan klinik tabloya da hipotiroidi diyoruz).
FAZLASI ÇARPINTI YAPIYOR
Tiroid bezi gereğinden fazla hormon ürettiğinde, pek çok organ olumsuz etkileniyor. Bağırsaklar hızlanıyor, hazım sistemi fazla çalışmaya başlıyor, terleme, hazımsızlık, ishal ortaya çıkabiliyor. Tiroid hormonunun fazlası beyni ve sinir sistemini etkileyerek uykusuzluğa, ellerde titremeye, sinirliliğe, ani öfkelenmelere, aşırı terlemeye, kilo kaybına, kas gücü kaybı ve yorgunluğa yol açabiliyor. Hipertiroidinin en tehlikeli komplikasyonları ise kalbinizde ortaya çıkıyor. En sık görülen problem "çarpıntı"dır. Tiroid hormonlarıyla aşırı uyarılan kalp öncelikle hızını artırıyor. Kalp hızının dakikada 100’ü geçmesi (sinüzal taşikardi) çok sık görülen bir problem. Bazı hastalarda kalbin üst bölümünde yer alan kulakçıklardan kaynaklanan ritim bozukluklarına, düzensiz ama hızlı ritim problemlerine (atrial fibrilasyon) rastlanabiliyor. "Ekstrasistol" adı verilen düzensiz zamansız ve lüzumsuz kalp atışları da tiroid hastalarında sık görülen problemler arasında yer alıyor. Kısacası kalp ritim bozuklukları gizli bir hipertiroidi hali ile ilişkili olabiliyor. Bazı hastalar işte bu nedenle bir tiroid uzmanından önce kalp uzmanına müracaat edebiliyor. Ritim bozukluğunun sebebini araştıran kalp uzmanı sizde bir tiroid hastalığı olduğunu söylerse sakın şaşırmayın!
GÖĞÜS AĞRISINA DİKKAT
Tiroid bezinin fazla çalışması göğüs ağrılarına da yol açabiliyor. Çünkü aşırı tiroid hormonu kalbin daha güçlü ve sık atmasına yani daha fazla kan pompalamasına neden oluyor. Bu durumda kalbin oksijen ihtiyacı artıyor. Eğer önceden bilinen bir kalp hastalığınız yoksa hipertiroidi bunu tetikliyor. Eğer bilinen bir kalp hastalığınız varsa tedaviye rağmen göğüs ağrılarınız yeniden başlayabiliyor. Sebebinin bulunamayan göğüs ağrılarının arkasında gizli bir tiroid hiperaktivitesi fazlalığı olabileceği aklınızda olsun.
Tiroid bezinin aşırı miktarda hormon üretmesi özellikle yaşlı, kalp rezervi sınırlı insanlarda kalp yetmezliğine yol açabiliyor. Bu durum gözlerde, ayaklarda şişme, yorgunluk, istirahat ve aktivite halinde ortaya çıkan nefes darlıkları ile kendini gösteriyor.
Son olarak tiroid bezinin aşırı çalıştığı durumlarda kan basıncının da yükselebileceğini hatırlatalım. Birden bire ortaya çıkan bazı hipertansiyonların arka planında bir tiroid hiperaktivitesi olabiliyor.
TEMBEL TİROİD TEMBEL KALP DEMEKTİR
Tiroid bezinin yeteri kadar hormon üretemediği durumlardan da kalbiniz olumsuz etkilenir. Hipotirodide kalp ritmi yavaşlıyor, kalp hızı düşüyor. Kalp kasının kasılmaları zayıflıyor, kalpte pompa yetmezliği başlıyor. Kalbin pompalayamadığı kan akciğerlerde birikmeye, dokularda toplanmaya başlıyor. Nefes darlığı, ayak bileklerinde şişlik, güçsüzlük ve yorgunluk kalp yetmezliğinin ilk ve en önemli işaretleri olabiliyor.
HİPOTİROİDİDEKOLESTEROL DE ARTIYOR
Tiroid bezi az çalıştığında kolesterol seviyeleri artmaya başlıyor. Çünkü tiroid hormonunun azlığı karaciğerin daha az LDL reseptörü yapmasına, bu durum ise kandan daha az LDL yani kötü kolesterol temizlenmesine yol açıyor. Uzun süre gözden kaçan yüksek kolesterol koroner kalp hastalığına yakalanma olasılığını artırıyor.
Tiroid hormonu azalması nabzın düşmesine neden oluyor. Düşük kalp hızı yorgunluğa ve düzensiz, yeni ritimlere sebep olabiliyor. Düşük seviyeli tiroid hormonu atardamarın esnekliğini bozarak ve onları daraltarak yüksek tansiyona ve ateroskleroza damar sertliğine yol açabiliyor.
Kısacası, tiroid hormonunun fazlası da azı da kalp yönünden önemli bir problem haline gelebiliyor. Bu nedenle sebebi açıklanamayan kalp ritim bozulmalarında, kalp yetmezliklerinde hipertansiyonlarda tiroid fonksiyonlarını gözden geçirmekte fayda var!
Beyninizi zinde tutmak için doğru beslenin
KESİP SAKLAYIN
Beslenmenin belleği koruma ve öğrenmeyi kolaylaştırmada önemli faydalar sağladığı biliniyor. Beyne dost besinlerin başında Omega-3 yağları geliyor. Birçok defalar yazdık ama bir kez daha tekrarlayalım. Omega-3 yağları en çok balık, ceviz, keten tohumu, yeşil yapraklı besinler, özellikle semizotunda bulunuyor. Zeytinyağı da "beyin dostu" besinlerden biri olarak gösteriliyor. Genelde taze meyve ve sebzelerin tam tahıllar, fındık, badem gibi yağlı tohumların da beynin işlevlerini güçlendirdiği kabul ediliyor. Hergün 1 yemek kaşığı pekmez özellikle B vitamini ve demir açısından belleğe ciddi yararlar sağlıyor. Fazla şekerli ve nişastalı, karbonhidrat oranı yüksek, işlem görmüş yiyeceklerden kaçınılması öneriliyor.
Çinko da beyin dostu bir mineral. Kırmızı et, bezelye, fasulye çinkonun en iyi bilinen kaynakları. Boron isimli mineral de bellek dostu bir madde. Boron elma, fasulye ve şeftali de bulunabiliyor. B vitaminlerini, özellikle B12 vitaminini mutlaka almak gerekiyor. B12 vitamini süt, yumurta, et gibi hayvansal besinlerle daha kolay kazanılıyor. Ayrıca yeşil sebzeler, esmer pirinç, ayçiçeği, yağlı tohumlar, taneli tahıllar ve yumurta da güçlü B vitamini kaynakları arasında gösteriliyor. Folik asit de beyni destekleyen güçlü bir B vitaminidir. Folik asitten zengin besinleri de ihmal etmemek gerekiyor. Folik asit zengini besinlerin içinde en çok tavsiye edileni bakliyat, tahıl ve hayvansal besinlerdir.
DİYET GÜNLÜĞÜ
Sorularınız için: Tel: (0212) 236 73 00
Reflü şikayetim nedeni ile bana ilaç tedavisi uygulanıyor. Şu dönemde kilo vermem gerekiyor, ancak diyet yaparken yiyecek seçimlerinde çok zorlanıyorum. Hep karbonhidrat tüketmek istiyorum. Bu durum da kilo vermemi engelliyor. Önerileriniz nelerdir?
Reflüde kilo vermek tedavinizi kolaylaştırır
Reflü tedavisi için kullandığınız birçok ilacın yanı sıra tükettiğiniz bazı besinler de tedavinin başlangıcında reflü belirtilerini kötüleştirebilir. Bu durumda yeterli ve dengeli bir beslenme planı hem kilo vermenizi sağlayacaktır bunun yanı sıra reflü tedavinizi de destekleyecektir. Beslenme planın en az 6 öğün içermesi (ara öğünlerin sayısı artırılabilir) sürekli karbonhidratlı besinlerin tüketimini de azaltacaktır.
Uzun süreli açlıklar sonrasında midenizde meydana gelen asit salınımını azaltmak hissi ile ekmeğin ucundan kopardığınız bir parça belki gün sonuna kadar bir ekmek bitirmenize neden oluyor olabilir. Bu nedenle yoğurt veya peynir ile kombine edilmiş bir meyve ya da ekmek öğünü daha uzun süre tok kalmanızı sağlayacaktır. Meyveleri çiğ olarak tüketemiyorsanız şekersiz kompostolarını ara öğünlerinize ilave edebilirsiniz. Çay, kahve, kolalı içecekler ve kafein içeren diğer içecekler midede asit üretimini artırarak sizi daha çok karbonhidrat tüketimine yöneltebilir. Gün içinde aç karnına fazla çay kahve içmemeye özen gösterin.
Vajinal kanama, normali nedir
Adet kanaması rahim iç zarının dökülmesi ile oluşur. Normal kabul edilen kanama kadından kadına değişir. 21 ile 35 gün arasında tekrarlayan, birkaç günden 1 haftaya kadar olan ve günde tam dolu bir petten 3-4 pet’e kadar olan kanamayı normal kabul edebiliriz.
Adet haricinde oluşabilecek az ya da çok, kısa veya uzun süren her kanama anormal kabul edilir. Sadece iki adetin tam ortasında yumurtlama zamanına rastlayan çok az miktarlı kanama normal olabilir. Menopoz sonrası kanamaların hepsi anormaldir.