Tehlikeli çiftler

Et-patates, rosto-püre, karpuz-beyaz peynir... Ne kadar lezzetli olduğunu ben de biliyorum. Ama bu ikililer size zarar verebilir.

Haberin Devamı

Soframızdaki besinler için ‘iyi-kötü’ veya ‘yararlı-zararlı’ gibi ayrımların ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum ama şundan eminim: Yanlış yerde, yanlış zamanda kullanıldığında iyi gıdalar kötü, kötü değilse de zararlı, en azından faydasız olabilir.
İsterseniz kafanızı çok fazla karıştırmadan konuya ‘damardan’ gireyim: Mutfak yanlışlarımızın ya da ‘mönü dizaynı’ hatalarımızın sayısı bir hayli fazla. Bunların çoğu da yanlış eşleştirmelerden kaynaklanıyor.
Mesela büyük bir zevkle yediğiniz ‘et+patates’ ikilisi çok zararlı bir bileşim. Mükemmel bir protein kaynağı olan eti nasıl pişirirseniz pişirin yanına nişasta deposu patatesi koydunuz mu işler karışır! İster ‘hamburger+patates kızartması’, ister ‘rosto+patates püresi’ yiyin, isterseniz tencerede ‘bol patatesli kuşbaşı et ya da kıyma’ pişirin metabolizmanız da mide ve bağırsaklarınız da bu ikiliden hoşlanmaz. Gündelik yaşamımızdan ‘peynirli pizza’ ya da ‘sıcak ekmeğin içine boca edilmiş tulum peyniri’ gibi başka tanıdık örnekler de verebilirim. Beslenme listesinde, ‘ağız tadı’nı en başa yazan ülkemizde bu örnekleri çoğaltmak çok kolay: Et yemeklerinin yanına ilave edeceğiniz pirinç pilavı, bol kıymalı sosun altındaki makarna... Kısacası nişastayla proteinden oluşmuş, sağlığa zararlı bileşimler.
Canınız ille de nişasta tüketmek istiyorsa eti değil sebzeyi tercih edin. Ama bana sorarsanız “Siz yine de nişastayı abartmayın” derim. İster sebze, ister et, balık, tavuk tercih edin ama patatesten ve pilavdan uzak durmaya bakın. Canınız pilav mı istedi? Tercihinizi kepekli bulgurdan yana kullanın. Makarnanız tam tahıl unundan yapılmış olsun. Pideniz de öyle...
Sık yaptığımız hatalardan biri de meyvelerle ilişkili. Biz ‘meyve sever’ bir ulusuz. Hem kendi sofralarımızı hem de ikramlarımızı meyvelerle zenginleştirmekten hoşlanırız. Dahası meyveyi, yemeklerden sonra ve ille de akşam saatlerinde tüketmeyi severiz. Ama her ikisi de yanlış beslenme davranışı. Aslında meyveyi çok yemek de doğru değildir çünkü meyvelerde, özellikle de tatlı meyvelerde bol miktarda bulunan fruktozun bakkaldaki toz şekerden pek farkı yok. Onun da bir gramı dört kalori, daha da önemlisi onun da kullanımı insülin gerektirmedi-ğinden metabolizmayı altüst edebilir. Hipoglisemiyi körükleyebilir, ürik asit patlamaları (!) yapıp gut krizlerine neden olabilir.

GUT KRİZLERİ

Haberin Devamı

Evet evet yanlış okumadınız! Zannettiğinizin aksine ürik asit fazlalığının temel nedeni artık aşırı protein tüketimi filan değil. Aşırı şeker tüketimi, yüksek kalorili beslenme, özellikle de tatlı meyveler ve meyve suları gut hastalığına, krizlerine yol açabilir.
Kısacası meyveleri, prensip olarak, akşam yemeklerinin üstüne değil de gündüzleri tüketmekte ve tek başına yemekte fayda var. Meyve suyu yerine meyve pürelerini, meyve püresi yerine meyve salatalarını, meyve salatalarının yerine de meyvelerin kendilerini bütün olarak yani ‘tam halleri’yle, hatta kabuklu olarak yemek daha doğru.
Nedeni şu: Meyveler protein ve nişastayla kombin edildiğinde içindeki fruktoz midede daha fazla mayalanmaya uğruyor. Bu durum öncelikle şişme ve gaza yol açıyor. Tokken meyve yediğiniz zaman karnınızın davul gibi şişmesi, bu son derece masum kimyasal nedenden kaynaklanıyor. Mideyi oldukça geç boşaltabildiğiniz için de yanma, ekşime, hatta reflü benzeri sorunlar yaşıyorsunuz. Daha da kötüsü alkolleşen meyve suyu sizi hafifçe uyutuyor, hatta bazen derin bir uykuya bile daldırabiliyor. Yani tıpkı alkol almış gibi azıcık çakır keyif olabiliyorsunuz. Çoğu meyve tutkununun yemeklerden sonra daldığı kısa uykuların, yaşadığı sersemlik ve bitkinlik hallerinin nedeni de bu.

Haberin Devamı

İşte önerilerim

 Bol şekerli, çok tatlı meyveleri, özellikle hem asitli, hem tatlı olanları tüketirken çok dikkatli olun. Tatlı ve asitli meyveleri aynı anda yemeyi seviyorsanız önce asitli olanları yiyin, tatlıları sonraya bırakın. Portakal, greyfurt ve diğer turunçgillerin, erik, çilek, böğürtlen, elma, armut, kiraz ve nektarinin, kayısıyla şeftalinin asidik meyveler olduğu, tatlı meyveler nitelemesinin daha çok muz, incir, üzüm ve her türlü kuru meyve için kullanıldığını bir kenara not edin.
 Nişasta zengini yiyecekler denince aklınıza sadece patates ve pirinç gelmesin. Mısır, fasulye, bezelye ve nohutta (özellikle nohutta), dahası yerelmasında da nişasta oranı beklenenden fazla.
 ‘Karpuz-beyaz peynir’ veya ‘üzüm-beyaz peynir’ ikililerinin de sağlıklı olmadığını bir kenara not etmenizi tavsiye ederim. Besin seçimlerinizi de mümkün olduğu kadar çiğ sebze ve meyvelerden yana kullanmanızı öneririm.
 Son bir uyarı: Asit gıdalar yerine (et, et ürünleri, süt, süt ürünleri) alkali besinleri tercih etmenizde de (sebzeler ve alkalen sular) fayda var. En azından asidik besinleri yerken 3-4 katı kadar sebze yemeyi ihmal etmeyin. Sözgelimi et yemeklerini bol salatayla birlikte tüketin.

Yazarın Tüm Yazıları