Şükretmek iyi gelir

Hayattan keyif almanın, sağlıklı ve huzurlu bir yaşam sürmenin yollarından biri de sahip olduklarımızın değerini bilmek, şükretmek, teşekkür etmeyi bilmektir.

Haberin Devamı

Bu çok küçük bir ayrıntıdır, pek önemsenmez ama şükretmek kendinizi iyi hissetmenizi kolaylaştırır. Sağlık sorunlarının çoğunun arka planında ruhsal sorunlar, korkular, endişeler, tatminsizlikler vardır. Şükretmek bunları da azaltır. Ruhu rahatlatır, sizi yavaşlatır. Birkaç gün önce Milliyet’te Metin Münir Bey’in “şükretmek” başlıklı yazısını okuyunca bu duyguyu bir kez daha yaşadım. Bu güzel Pazar sabahında sizi de sahip olduklarınıza, varlıklarınıza, kısacası hayatın farkına varmadığınız güzelliklerine fark etmeye ve şükretmeye davet ediyor, sizi Metin Bey’in yazısından bazı bölümlerle (gözünüzden kaçmış olabilir düşüncesiyle) baş başa bırakıyorum.

ŞÜKRETMEK...

“Bu ıslak taş duvarlar için. Bu servi için. Duvarlardan sokağa sarkan sarı ve beyaz yaseminler için. Margarin tenekesinde büyüyen frezyalar için. Dağlara yaslanan bulutlar için. Denizin bittiği yerde görünen sıra dağlar için.
Cennetin yeryüzündeki temsilcisi olan bu bahçe için...
Hava kararınca ışıklandırılan manastır için. Şöminenin yanındaki bakır kazanın içindeki odunlar için. Telaşla kaçan uzun bacaklı örümcek için. Kedi gibi mırlayan buzdolabı için.
Yorgunluğumu geçirmek için bekleyen yatak için.
Şöminenin önündeki koltuğun üzerinde, elime alınmayı bekleyen, Paul Dirac’ın biyografisi için, açılmayı bekleyen lamba, yakılmayı bekleyen mum, sürülmeyi bekleyen kolonya, adımları bekleyen halı, giyilmeyi bekleyen kaşmir şalvar için.
Yün çoraplar için. Terlikler için. Ocaktaki mercimek yemeği için. Benimle aynı evde oturan serçeler için.
Biber ağacına astığım yerfıstığını yiyen baştankaralar, taş yalaktan su içen keklikler, gürültücü kargalar ve saksağanlar için.
Bahçemin gizli kovuklarında uyuyan yılanlar, kertenkeleler, kirpiler için. Ürkek üveyikler için.
Dışarıyı içeri alan pencereler için.
Beni sevenler için. Benim sevdiklerim için.
Sessizlik için. Sabah doğan ve odama giren güneş için. Geceleyin gelen karanlık için. Yorgunluk ve dinlenmek için.” (Metin Münir, 3 Mart 2010, Milliyet)

Haberin Devamı

Kalp krizi geçiren biri yeni bir krizden nasıl korunabilir?

KALP KRİZİ

Haberin Devamı

Kalp krizi geçirenlerin başlıca korkusu yeniden yeni bir kriz ile sarsılmaktır. Haksız da sayılmazlar. Gerekli önlemleri almadıkları zaman kalp krizi geçirenlerde ikinci bir kalp krizi geçirme riskinin yüksek olduğunu araştırmalar da, uzmanlar da söylüyor. İkinci bir kalp krizi riskini azaltmak önemli ölçüde mümkün. Bunun için dikkatli ve bilgili bir hasta, ilgili ve deneyimli bir doktor gerekiyor. Yapılacak ilk şey sigara içmeyi hemen bırakmak. Hatta bununla da yetinmemek, sigara içilen ortamlardan uzaklaşmak. Fazla kiloların verilmesi şart. Kalp krizi geçiren biri için beden kitle endeksinin 25’in altında tutulması tavsiye ediliyor. Bel çevresini de takip etmek şart. Bel çevresini erkekseniz 100, kadınsanız 88 santimin altında tutmanızda fayda var. Eğer kolesterol sorununuz varsa, yani kötü kolesterolünüz yüksek ya da iyi kolesterolünüz düşükse bu sorunları da çözmeniz lazım. LDL kolesterolünüzü 100 mg/dl.nin altında, HDL kolesterolünüzü 40 mg/dl.nin üzerinde tutmaya çalışın. Bu rakamların doktorunuz tarafından değiştirilebileceği de aklınızda olsun. Şeker hastasıysanız ya da tokluk şekeriniz yüksekse kan şekerinizi dikkatle izleyin. Hemoglobin a1c (HbA1c) seviyenizin 6,5 geçmemesine özen gösterin. Aktif bir hayat sürmek, mesela haftada 3-5 gün, 30-60 dakika süreyle tempolu yürüyüşler yapmak kolesterol ve şekeri ayarlamak kadar etkili bir kriz önleyicidir, sakın ihmal etmeyin. Stresle mücadeleyi sürdürmeniz, iyi ve kaliteli bir uyku için elinizden geleni yapmanız da şart. Ayrıca doktorunuz tarafından önerilen kan sulandırıcı ilaçları (aspirin ve/veya klopidogrel), tansiyon ve şeker ayarlayıcıları (ACE inhibitörü ilaçlar, beta blokerler) düzenli olarak kullanmayı ihmal etmeyin. Ve tabiî ki düzenli sağlık kontrollerini sürdürmeniz de şart!

Haberin Devamı

Statin kullananların CoQ10 desteği almaları gerekiyor mu?

KOLESTEROL SORUNU

Bu konuda kesin bir fikir birliği yok. Hatta kardiyologların çoğunluğu (eldeki bilimsel veriler henüz yeterli olmadığı için) statin kullananlara destek olarak CoQ10 vermeyi gerekli görmüyor. Benim kanaatim farklı! Ben hem statinlerin oluşturduğu kas yorgunluğu ve benzeri yan etkileri azalttığı inancıyla hem de statinler kolesterol üretimini azalttıkları gibi vücudun kendi CoQ10unu üretmesini engelledikleri için statin kullananlara eğer maddi imkânları varsa ve ekonomileri uygunsa, düzenli olarak CoQ10 almalarını da tavsiye ediyorum. Günlük doz 30-100 miligram arasında olmalı ve mümkünse tok karna alınmalı.

Haberin Devamı

Fazla tuzlu yemek kalp krizine sebep olur mu?

TUZ-KALP HASTALIĞI

Tuz tüketimimiz artıyor. Fazla tuzlu yemenin tansiyonu yükselttiği, kilo almayı kolaylaştırdığı ve genelde sağlığa zararlı olduğu biliniyor. Tuz tüketiminin kalp kriziyle doğrudan bir ilişkisi yok ama tuzu azaltmanın kalp krizi geçirme ve kalp hastalığında ölme riskini de azaltacağını gösteren bazı bulgular var. Düşük sodyumlu beslenme (uzun süreli uygulanabildiği takdirde) yalnız kalp krizini değil, beyin krizi (felç, inme) olasılığını da azaltabiliyor. Hipertansiyon sorununuz, kalp krizi riskiniz, felç geçirme ihtimaliniz olmasa bile benim tavsiyem tuzu her halükarda mümkün olduğu kadar az tüketmenizdir. Hatta tuz ve sodyumdan zengin yiyeceklerden (konserve gıdalar, turşular, mandıra ürünü besinler, sucuk, pastırma ve sosisler, hazır soslar, ketçap, mayonez, hazır çorbalar) uzak durmanızdır. Kısacası tuzu azaltmak hayatı uzatmak ve sağlık sorunlarından uzak durmak demektir.

Haberin Devamı

İyi kolesterol yüksekliği damar yaşlanmasını geciktirir mi?

DAMAR YAŞLANMASI

Bugüne kadar yapılan araştırmaların çoğunluğu iyi kolesterol yüksekliğinin (HDL) kötü kolesterol (LDL) yüksekliğinin tersine damarları koruduğunu kalp krizi ve felç riskini azalttığını gösteriyor. Aynı araştırmalar kötü kolesterolün yüksek ya da düşük olmasından tamamen bağımsız olarak HDL kolesterol yüksekliğinin damarlar için koruyucu bir avantaj olduğunu gösteriyor. Kadınların özellikle menopoz öncesinde daha az kalp krizi geçirmeleri bu avantajla ilişkili olabilir çünkü kadınlarda iyi kolesterol erkeklere oranla daha yüksek değerlerde bulunuyor. İyi kolesterol HDL’nin azalması erkekseniz 40, kadınsanız 45 mg/dl.nin altında olması, özellikle şu durumlarda önemli: Göbek karın bölgesinden kilo alma, hipertansiyon, açık veya gizli şeker hastası olma, trigliserid yüksekliği... İyi kolesterolü yükseltmenin yolu öncelikle fazla kiloları vermekten, düzenli fiziksel aktivite yapmaktan, sigarayı kesmekten geçiyor. Beslenme tarzınız çok önemli. Ortalama bir kilo kayıp HDL kolesterolde 0,3 mg/dl civarında artış sağlayabiliyor. İşlenmiş karbonhidratlardan fakir beslenmek (ekmeği, undan yapılmış makarnayı, beyaz pirinci, açmayı, poğaçayı, böreği, kurabiyeyi, cipsi, gofreti, bisküviyi ve şeker içeren meşrubatlar azaltmak) HDL kolesterol düzeyini %20 kadar yükseltebiliyor. HDL kolesterolünüzü arttırmak istiyorsanız trans yağ içeren margarinlerden, trans yağlardan zengin bisküviler, kekler, fast food yiyecekler ve özellikle patates kızartmasından uzak durun. Daha çok balık yiyin. Doymuş yağları (iç yağı, kuyruk yağı, tereyağı, palmiye yağı) mümkün olduğu kadar azaltın.

Glisemik indeks diyeti işe yarıyor mu?

DİYET

Glisemik yükü (yani şeker, un, nişasta içeriği) düşük besinlerle hazırlanmış kilo verme programları son yıllarda çok ilgi görüyor. Bu diyet iki nedenle bu ilgiyi zaten hak ediyor. Birincisi son zamanlarda yaşanan kilo patlamasının nedeni yüksek şekerli, bol unlu, nişastalı beslenmenin yaygınlaşmasıdır. Glisemik indeks diyeti bu nedenle ortaya çıkan insülin direncinin çözümünün en etkili beslenme planıdır. İkinci sebebe gelince... Glisemik indeks diyeti yalnız kilo verdirmekle kalmıyor, kilo kontrolünü de kolaylaştırıyor. Yani verilen kiloların tekrar geriye gelmesini de önlüyor. Bu diyetin önemli bir avantajı daha var: Uygulanabilir ve sürdürülebilir olması. Glisemik indeks diyetini isterseniz ömür boyu devam ettirebilirsiniz. Bunu ben de tavsiye ederim, çünkü böyle bir beslenme tarzını alışkanlık haline getirenler yalnız kilolarını korumakla kalmaz, istedikleri kadar sosyalleşebilirler. Ek olarak hipertansiyon, kalp damar hastalığı, şeker hastalığı, kanser, hatta felçlerden de uzak kalırlar. Ben düşük glisemik indeksli bir beslenme planının ömrü de uzattığını düşünüyorum. Yaşasın Hayat Kliniği ve enstitüsünde uygulanan beslenme sistemi de ilke olarak düşük glisemik indeksli beslenme kurallarıyla çalışıyor. Böyle bir beslenme planını yalnız kilo sorunu olanlara değil; gebelere, emziren annelere düzenli egzersiz yapanlara hatta vücut çalışanlara bile öneriyoruz. Özellikle tavsiye ettiğimiz kişilere gelince... Fazla kilolu ya da obez kişiler, insülin direnci olanlar, gizli şekeri bulunanlar, reaktif hipoglisemi sorunu yaşayanlar, gebelik şekeri sorunu saptananlar, şeker hastaları bu diyete en uygun adaylar. Eğer yağlı karaciğeriniz varsa, polikistik over sendromu teşhisi konulmuşsa ve genel olarak sağlıklı yaşamak için sağlıklı beslenmek gerekir diyorsanız düşük glisemik indeksli beslenmeye özen gösterin.

Yazarın Tüm Yazıları