Bazı yiyeceklerin kolesterolü yükselttiği, bazılarının da düşürdüğü doğru. Bu nedenle kolesterol yüksekliğiyle mücadeleye beslenme tarzınızı gözden geçirerek başlamalısınız.
Ceviz, sarımsak, elma, yulaf kepeği, limon kolesterolü düşüren besinlerin en ünlüleri. Ne var ki, geceden suda bekletilmiş ceviz suyunu veya iyice ezildikten sonra alkole yatırılmış sarımsağı, aç karna içilen limon suyunu sabah aç karna içmenin kolesterolü azalttığı doğru değil! Cevizin omega-3 yağları ve bitkisel sterollerden zengin olması onu kolesterolü yüksek olanlara tavsiye edilen besinlerin birinci sırasına yerleştirdi. Bu bilginin bilimsel temelleri olduğunu Amerikan İlaç ve Besin Kurumu (FDA) onayladı. Eğer miktarı abartılmaz, günde 2-3 cevizle yetinilirse ceviz kolesterolle mücadele programınızın bir parçası olabilir. Yüksek kolesterolle mücadeleyi akşamdan suda beklettiğiniz cevizin sabah aç karnına suyunu içip üstüne cevizleri yemek şeklinde sürdürürseniz söz konusu ritüelin de herhangi bir zararını görmezsiniz. Kolesterol yüksekliğiyle mücadelenin beslenme tarafındaki en önemli noktaları, tam yağlı hayvansal ürünlerden (et ve süt ürünleri), sakatat içeren yiyeceklerden, mandıra besinlerinden, trans yağ ihtiva eden fırın, pastane imalatlarından uzak durmak. Çünkü tam yağlı süt ve süt ürünleri, salam, sucuk ve benzeri şarküteri ürünleri, tam yağlı etler ve iç organlar, kolesterolden ve kolesterol üretimini arttıran doymuş yağlar açısından zengin. Ayrıca sebze meyveyi, tam tahılı ve bakliyatı bol bir beslenme planına uymanızın da faydası olacağını unutmayın. Size yeni ve etkili bir önerim var. Bu öneriyi en az üç ay uygulayın, büyük bir olasılıkla iyi sonuç alacaksınız: Her gün kahvaltıda 50 mililitre (1/4 su bardağı) taze nar suyu için!
Tansiyon ilaçları bir gün bırakılabilir mi?
Bu sorunun yanıtı çoğunlukla “hayır”dır. Yüksek kan basıncınızın tedavisi için doktorunuz tansiyon ilacına başlamışsa zaman içinde ilaç dozu veya ilaçların sayısında azaltmalar yapabilir. Ama hastaların çoğu hayatlarının geri kalan kısmında ilaç almaya devam eder. Bunun nedeni birkaç özel durum dışında hipertansiyona yol açan faktörün bulunup iyileştirilmesinin hala mümkün olamaması. Yani, nadir bazı durumlarda böbrekteki bir tümör, böbreği besleyen ana damardaki bir daralma, böbrek üstü bezlerindeki bir ur ameliyatla çıkarılarak hipertansiyon sorunu ilaçsız ve kalıcı bir şekilde çözümlenebilirse de ilaca başlayan hastaların çoğunda tedavi ömür boyu sürer. Peki, ilaç kullanmadan başarılı bir kan basıncı kontrolü mümkün değil midir? Tabii ki mümkün. Fazla kilolarını veren, tuz kullanımını sınırlayan, sigaradan alkolden vazgeçen, sağlıklı beslenip aktif bir hayat süren ve tabiî ki stres sorununu halleden hafif hipertansiyonlu, birçok kişide bir süre sonra ilaç kullanımına gerek kalmayabiliyor.
Greyfurt suyuyla kullanılmaması gereken tansiyon ilaçları hangileri?
Eğer kullandığınız kan basıncı düşürücü ilacın içinde verapamil, nifedipin ve felodipin ana maddeleri varsa greyfurt yemeyin, greyfurt suyunu hiç kullanmayın. Kalsiyum antogonisleri grubunda bulunan bu ilaçların tümünde greyfurt ve greyfurt suyu karaciğerdeki sitokrom P-450 sistemini etkileyerek ilaçların etkilerini ağırlaştırabilirler.
Tabletleri bölerek kullanmak doğru mu?
Bazı ilaçlar kullanım kolaylığı ve doz ayarlamasına esneklik sağlamak için bölünebilir tabletler şeklinde üretilir. Bu tabletlerde bölünme çizgileri net olarak belirtilir, bölünmeyi kolaylaştırıcı bir üretim tarzı kullanılılır. İstenilen doz ayarlamaları kolayca yapılabilir, bölünen kısımlarda bulunan aktif ilaç dozuna güvenilebilir. Eğer bir ilaç bölünebilir olarak üretilmemişse doktorunuz ve eczacınızla konuşmadan bu işlemi yapmamalısınız, her hap ikiye bölünmez. Özellikle kapsüllerde bu yöntem asla uygulanamaz. Midede çözülmemeleri için üzeri kaplanmış haplarda da bölme işlemi yapılmamalıdır. Bu tabletleri bölmek ya da kesmek ilacın etkisini yok eder.
Sigarayı bırakanlarda kalp riski ne zaman azalıyor?
Sigaranın kalbin koroner atar damarlarının hastalanmasında en etkili düşman olduğu kesin. İstatistikler koroner damar hastalıklarına bağlı ölümlerin en az %20’sinden sigaranın sorumlu olduğunu gösteriyor. Eğer sigara içmeyi bırakırsanız birinci yılın sonunda riskiniz yarıya iniyor. İki yıl sonra risk neredeyse hiç sigara içmeyen birinin riskine eşit hale geliyor.
Biyotin tırnak problemlerinin çözümünde faydalı olabilir mi?
Biyotin yağ ve karbonhidrat metabolizmasında görevli önemli bir molekül. Biyotin eksikliğiyle ilgili ciddi bir sağlık sorunu tarif edilmiş değildir. Zaten sık görülmez. Çok nadir olarak uzun süre ve fazla miktarda çiğ yumurta beyazı yiyenlerde biyotin eksikliği ortaya çıkabiliyor. Nedeni yumurta beyazının biyotin karşıtı olan avidin isimli maddeyi fazla miktarda içermesi. Biyotin eksikliği durumunda dilde ağrılı soyulmalar, ciltte seboreik dermatit benzeri lezyonlar ortaya çıkıyor. Tırnak ve saç problemlerinin çözümü için üretilen ilaçların çoğunun içinde biyotin bulunmasına gelince... Bu konuda yapılmış güvenilir çalışmaların olduğunu söylemek zor. Aslında saç ve tırnak sorunlarının çok farklı nedenlerle meydana gelebileceği de biliniyor. Bununla birlikte besin desteği üreticileri tırnak-saç desteklerine biyotin eklemekte oldukça kararlılar!
Fazla proteinli beslenmek zararlı mı?
Besinlerdeki proteini vücut doku yapımı ve tamiri için kullanır. Besinlerle kazanılacak protein miktarının büyüme hızına göre değişmesi gerekir. Genel olarak bu ihtiyaç bebeklikten yetişkinliğe doğru azalır. Üç aylık bir bebekte kilo başına 2 gram olan protein ihtiyacı, beş yaşında 1,2 grama, elli yaşında 0,8 grama düşer. Özellikle çocuk ve gençlerde büyüyen organ ve kasların gelişimi için yeteri kadar protein kazanımı şarttır. Genel olarak 6-12 yaş arası çocukların günlük minimum protein ihtiyacı ağırlıklarının her yarım kilosu için bir gram. Bir gram protein 4 kalori içerir. Proteinler karbonhidratlar gibi insülin döngüsünü bozmaz, tetiklemez. Tok kalmayı desteklediği ve yağ olarak depo edilmediği için de kilo dengesini destekler. Peki, o zaman bu protein düşmanlığı nereden geliyor? Bilimsel anlamda böyle bir düşmanlık söz konusu değil. Dr. Atkins’in çok yüksek proteinli beslenmeyi öneren ve bu arada proteinlerle birlikte kazanılan doymuş yağları önemsemeyen kilo kaybı programının kalp damar hastalıklarına yakalanmayı kolaylaştırması, protein düşmanlığının en önemli nedeni. Oysa çocukların büyüme ve gelişmesi, orta yaşların sağlıklı sürmesi, yaşlılıkta ortaya çıkan doku yıkımının tamiri için proteinlere mutlaka ihtiyaç var.
İnsülin direncinin yol açtığı hastalıklar hangileridir?
Son yıllarda insülin direnci kadar metabolik sendrom adı da popüler hale geldi. Eğer açlık kan şekeriniz 100mg/dl.nin, kan basıncınız 120/80 mmHg.nin, trigliseridiniz 150 mg/dl.nin, bel çevreniz erkekseniz 102, kadınsanız 88 santimin üzerinde, iyi kolesterol HDL’niz 35 mg/dl.nin atındaysa insülin direncinden şüphelenmek gerek. Üstelik bu belirtilerin hepsinin aynı anda bulunması da şart değil. Üçünün bulunması yetiyor. Bana sorarsanız pratik olarak aç karna alınan kan örneğinde insülin düzeyinin 5 üniteyi geçmesi insülin direncinin başladığını gösteriyor. 10 üniteyi geçmesi alarm işareti olarak kabul edilmeli. 15 üniteyi geçmesi ise tedavinin zorunlu hale geldiğini düşündürmeli. Kanda insülin miktarı artınca yağ depolama ihtimali artıyor, yağ kaybı olasılığı düşüyor. Eğer insülin direnci nedeniyle kilo almışsanız düşük kalorili beslenerek zayıflama gibi bir hataya düşmemeli, özellikle çok düşük kalorili diyetlerle kilo kaybetme yanlışını asla yapmamalısınız. Çünkü insülin direnci nedeniyle hücreleriniz zaten aç durumdadır ve açlık asla açlıkla tedavi edilemez. İnsülin direnci bulunan kişilerde karın bölgesinden şişmanlama dışında reaktif hipoglisemiye, tip 2 diyabet, hipertansiyon, gut hastalığına daha sık rastlanıyor. Bu kişilerde aynı zamanda kan yağ dengesi de çoğu zaman kısa bir süre sonra bozuluyor. Neticede koroner kalp hastalığına yakalanma ya da felç geçirme olasılığı artıyor. İnsülin direncinin bazı kanserlere yakalanmayı kolaylaştırdığı, immun sistemin çalışmasını bozarak bağışıklığı zayıflattığı, bellek üzerinde olumsuz etkileri olduğu da anlaşılıyor.