Stres göbek yapabilir

Kilo yönetimi uzmanları karın içi yağlarının birikiminde stresin çok önemli bir rol oynadığını belirtiyor.

Onlara göre stres, uzun süreli ve kalıcı ise, böbrek üstü bezleri daha fazla stres hormonu, pankreas daha fazla insülin salgılamaya başlıyor. Stres hormonlarının artması karın içinde depolanan yağların çoğalmasına, karaciğerin tıka basa yağla dolmasına sebep oluyor. Stres kronikleştikçe kortizol ve insülin üretimi sürekli hale geliyor. Bu durum insüline karşı direnç oluşumuna yani dolaşan kalorilerin enerji olarak kullanılmasında rol oynayan insülinin etkisizleşmesine neden oluyor. Neticede pankreas gittikçe daha fazla insülin üretiyor ve iştahı yüksek, kan şekeri dalgalanmaları fazla, yeme davranışlarını çok zor kontrol eden, hızlı yiyen neredeyse çiğnemeden yutan, özellikle yağlı, unlu, şekerli, tuzlu yiyeceklere düşkün biri ortaya çıkıyor. Kısacası sağlık için beslenmek yerine metabolik ve duygusal açlığını doyurmak için şuursuzca besin tüketen bir canavara dönüşebiliyorsunuz.

GECE ATIŞTIRMALARI STRESLE İLİŞKİLİ

Yukarıdaki hikayeyi pek çok hastamda ben de dinledim ve gözledim. Sabah kahvaltı yapmadan evden çıkan, öğle yemeğini unutan ama akşamları ağzına birkaç lokma attığında kendini tanımakta güçlük çeken ve uyuyana kadar gıda tüketen -bazıları geceleri birkaç kez uyanıp bir şeyler yiyor, sonra tekrar yatıyordu- onlarca hasta izledim. Bu kişilerin geceleri hazımsızlık, gaz, şişkinlik nedeniyle huzursuz geçiyor, en azından onlar uyurken bütün gece çalışmaya devam eden sindirim sistemleri yorgun uyanıyordu. İnsülin direncinin yol açtığı bu gece atıştırmaları sadece uyku sorunlarına değil, kilo problemlerine de neden oluyor. Kısacası fazla strese bağlı insülin arttıkça, göbek yağları artıyor, bel çevresi genişliyor.

SIRADA BAŞKA SORUNLAR DA VAR

İşin kötüsü bu yağlar sadece estetik bir problem olmaktan çok daha fazlasını ifade ediyor. Karın çevresinin genişlemesi, göbeğin büyümesi, kalp krizi ve inme riskinin artması, cinsel gücün azalması, şeker hastalığına yakalanma olasılığının yükselmesi, bellek problemlerinin gelişmesi, kanser riskinin çoğalması anlamına da geliyor.

Eğer olur olmaz şeylere sinirlenen, çabuk reaksiyon veren, en sakin zamanlarında bile parlayıveren, unutkanlık sorunları, cinsel problemleri, yorgunlukları, odaklanma güçlükleri, isteksizlik ve bitkinlikleri olan biri haline geldiyseniz, olur olmaz zamanlarda kendinizi kurt gibi aç hissediyor, önünüze geleni silip süpürüyorsanız, gergin ve sinirli zamanlarınızda kendinizi buzdolabının içinde buluyorsanız, durumunuzu bir de bu bilgilerle gözden geçirmenizde fayda var.

Egzersiz tekrarlandığında daha etkili

Direnç egzersizleri de aerobik egzersizler de tekrarlandıkları zaman daha etkilidir. Aerobik egzersizlerin haftada en az üç-dört kez ve otuz dakika, direnç egzersizlerinin haftada en az iki kez yirmi dakika yapılması tavsiye ediliyor. Egzersizle ilişkili sağlık yararları ortalama iki-üç ay sonra ortaya çıkıyor. Egzersizi sürdürdüğünüz taktirde bu yararlar artarak, güçlenerek devam ediyor. "Kullan ya da kaybet" prensibi burada da geçerli. Egzersizi bıraktığınızda daha önce elde ettiğiniz kazanımlar ortalama dört-altı ay içinde azalmaya başlıyor. Kısacası "anahtar görev" egzersizi bırakmamaktır.

Doğum sonrası depresyona dikkat

Doğum sonrası depresyon yeni annelerin yaklaşık dörtte birinde rastlanan, doğumdan sonra meydana gelen kimyasal, sosyal ve psikolojik değişimlerle bağlantılı olan ciddi bir durumdur. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, doğum sonrası depresyonun "bebek hüznü" diye bilinen ve doğumdan sonraki birkaç hafta boyunca yeni annelerin kendilerini üzgün, sinirli, kızgın hissetmelerine veya nedeni olmadan ağlamalarına sebep olan anksiyete durumuyla karıştırılmamasıdır. Bebek hüznü doğumdan sonraki ilk haftada başlar ve 2 hafta içinde belirtiler tedaviye gerek kalmadan ortadan kalkar.

Uzman yardımı alın

Doğum sonrası depresyonda ise ruh halinde dalgalanmalar, ağlama nöbetleri, asabiyet, yorgunluk, suçluluk, endişe ve bebeğe bakamayacağı duygularına sık rastlanır.

Bu durum doğumdan sonra birkaç gün içinde ortaya çıkabileceği gibi aşamalı olarak bir yıl sonra dahi görülebilir. Eğer belirtileriniz 2 haftadan fazla devam ediyorsa, günlük hayatla başa çıkamıyorsanız, bebeğinize ve kendinize zarar verme düşünceniz var ve günün büyük kısmında aşırı endişeli, korkulu ve panik halindeyseniz vakit kaybetmeden bir uzmandan yardım isteyin. Psikoterapi ve antidepresan ilaçlarla bu durumu çözebilirsiniz.

ealtinel@yasasinhayat.org

Dr. Evren ALTINEL

Okul çağındaki çocuk nasıl beslenmeli

Okul çağında olan çocuklar (6-10 yaş) için besinlerde çeşit sağlanması, sağlıklı vücut ağırlığının korunması, karbonhidrattan ve liften zengin besinlerin sık tüketilmesi, yağ ve şekerin sınırlandırılması ve vitamin mineral içeren besinlerin düzenli tüketilmesi önemlidir. Okul çocuklarının standartlara uygun büyüme-gelişme gösterebilmeleri için, okul öncesi dönemdeki gibi özel besinlere gereksinimleri yoktur. Anne ve babaları ile aynı besinleri yiyebilirler. Ancak günlük alınması gereken besinlerin miktarları farklıdır.

n Tahıl grubu olan besinleri (ekmek, çorba, pirinç, bulgur, makarna...) 6-11 porsiyon tüketmeliler.

n Sebze grubu olan besinleri 2 porsiyon tüketmeliler.

n Meyve grubu olan besinleri 2-4 porsiyon tüketmeliler.

n Süt grubu olan besinleri 2 porsiyon tüketmeliler.

n Et, tavuk, balık grubu olan besinleri 2-3 porsiyon tüketmeliler.

n Katı ve sıvıyağ olan besinleri 6 tatlı kaşığı kadar yemeklerin ve salataların içerisinde tüketmeliler.

n Şeker grubu olan pekmez, bal gibi besinleri 3 tatlı kaşığı kadar tüketmeliler.

Okul döneminde çocuklar yavaş ancak sürekli büyüme gösteririler. Büyümenin standartlara uygun olarak gerçekleştirilebilmesi için, günlük alınması gereken enerji ve besin öğelerinin uygun düzeyde sağlanması gerekir.

Diyetisyen

Tuğçe ALTAN

BAHÇE


Dudak çatlakları için en iyi tedavi

Sonbahara girdiğimiz bugünlerde en sık karşılaşılan sorunlardan biri de dudak çatlaklarıdır. Güneş, rüzgar, soğuk, kuru hava veya su-mineral kayıpları dudaklarınızı çatlatabilir. Alerjik rinit gibi durumlarda burun tıkanmasına bağlı ağızdan nefes alırken bu sorun oluşabilir. Bazı kimyasalların, akne ilaçlarının ve dudakları sık sık yalamanın da dudakları çatlatabildiği biliniyor. Eğer siz de bu sorundan yakınıyorsanız, öncelikle dudaklarınızı yalamayı bırakın. Tükürük çabuk buharlaşacağından dudaklarınız daha da kuru hale gelecektir.

Yağ bazlı, güneş koruma faktörü bulunan, nemlendiricili bir dudak kremi veya ruju tercih edin. Petroleum Jeli, vitamin E, badem yağı, yeşil çay özütleri, aloe vera içeren dudak kremleri, nemlendirici özelliği bulunan rujlara yönelin. Bu ürünleri dışarı çıkmadan önce sürün ve dışarda tekrarlayın. Bol su içerek vücudunuzu içten nemlendirmeyi de ihmal etmeyin. Eğer dudak çatlaklarınız tüm bu önlemlere rağmen düzelmiyorsa o zaman altta yatan bir cilt sorunu olup olmadığını anlamak için cilt doktorunuza başvurmayı unutmayın.

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için: Tel: (0212) 236 73 00

Dışarda iftar menüsü nasıl olmalı

Ev dışında iftar yapmak, özellikle de açık büfe bir mekan seçmek iradenizi zorlayabilir. Fakat yapacağınız seçimleri akıllı besinlerden yana kullanırsanız yavaş yavaş yükselen kan şekeri sizi doğru yönlendirecektir. İşte size bir örnek:

AÇILIŞ TABAĞI

2-3 adet hurma

1 kase çorba

1/8 adet pide (1 avuç içi kadar)

1 ince dilim peynir

ANA YEMEK

Bol salata (az zeytinyağı)

Hünkar beğendi (etli bir ana yemek)

3-4 kaşık pilav + 1/8 adet pide

Ayran veya yoğurt veya cacık

3-4 kaşık tek çeşit zeytinyağlı sebze yemeği (Tabağınızı çeşitlendirirken 3-4 çeşit zeytinyağlı tüketmeniz kalori alımınızı artırır, dikkat.)

PEKİ, YA TATLI

1 porsiyon sütlü tatlı (2-3 çeşit tatlılardan oluşan -az az da olsa- tatlı tabağı hazırlamaktan uzak durun.)

niluferinceis@yasasinhayat.org

Tatlı gününüz ne zaman

Ramazanda kilo alıyorum diyenlerin yaptığı en büyük yanlışlar iftarda yağ ve karbonhidrat bakımından zengin besleniyor olmaları ve iftardan sonra gelen lezzetli ve kalorili tatlılardır. Tabii ki "Hiç tatlı yemeyin, aman baklavaya dokunmayın, pideden uzak durun" demeyeceğiz ama ramazan ayında kilo almak istemiyorsanız bunları ne sıklıkta yemeniz gerektiği konusunda biraz düşünmenizde fayda var. Gün içinde çok hareketli değilseniz, akşam iftardan sonra yürüyüş yapmıyorsanız iftarda tabağınıza birkaç kaşık daha az yemek koyacaksınız demektir.

Kendinize bir gün seçin, o gün iftar yemeğini biraz daha hafif tutup üzerine güzel bir tatlı yiyin. Ramazanda amacınız kilo vermek değil kilonuzu korumaktır. Bu hedef doğrultusunda listenize eğer kalorisi yüksek olan bir yiyecek ekleyeceksiniz bunun haftada 1-2 günü geçmemesini sağlayın. Eğer dışarıda iftara davetliyseniz tatlı günü hakkınızı evde kullanmayın, nasıl olsa dışarıda iftardan sonra hep birlikte tatlı yenecektir. Tatlıyı küçük porsiyonlarda ve mutlaka yemekten 1 saat sonra yemeye çalışın.

gunes@yasasinhayat.org
Yazarın Tüm Yazıları