Bütün dünyada olduğu gibi bizde de şeker hastaları çoğalıyor. Bu durum özellikle Tip 2 diyabet olarak da bilinen (ve daha çok orta ve ileri yaşlarda görülen) şeker hastalığında belirgin.
Bunun birçok nedeni var. En önemli neden olarak kilo alma ve şişmanlama gösteriliyor. Özellikle çocuk ve ergenlik yaşlarda ortaya çıkan şişmanlama probleminin, "diyabet patlaması"nın temel nedeni olduğu biliniyor. Özellikle hayatın ilk 10 yılı içinde ortaya çıkan obezite probleminin mutlaka engellenmesi gerekiyor.
Bundan 15-20 yıl öncesine göre neredeyse 2 kat daha fazla şeker hastamız var! Şişman ve kiloluların sayısı arttıkça bu insanlarında sayıları artıyor. İşin kötü yanı aslında bir orta ve ileri yaş hastalığı olan bu hastalık son yıllarda gençlerde de sık görülüyor. Daha 15 yaşına varmadan erişkin tipi şeker hastalığına yakalanan birçok çocuk ve genç var.
TEHLİKE BÜYÜYOR
Bu tip diyabetin yaygınlaşması gelecekte daha fazla kalp, göz, böbrek sorunu, daha çok hipertansiyon olgusu anlamına geliyor. Çünkü şeker hastalarının sayısı arttıkça doğal olarak kalp damar hastalarının, göz problemi olanların, böbrek yetmezliği yaşayanların sayısının da artması anlamına geliyor.
Eğer 20-25 yıl önce yüzde 3-4 civarında olan şeker hastası oranının, bugün yüzde 8 gibi korkutucu bir rakama neden ulaştığını merak ediyorsanız, cevabını her şeyden önce fazla kilolu ve şişman insanların sayısının artmasında aramalısınız. Kilo sorunu yaygınlaştıkça insülin direnci sendromu yani metabolik sendroma yakalananların da sayısı artacaktır.
Modern insanın en büyük sorunlarından biri olan hareketsizlik ve kötü beslenme şeker hastalarının sayısını yakın bir gelecekte yüzde 10’lara çıkarırsa sakın şaşırmayın.
BU BELİRTİLERE DİKKAT
Şeker hastalığının birçok belirtisi var. Özellikle üç tanesi herkes tarafından çok iyi biliniyor: Çok su içmek-sık idrara çıkmak, çok yemek yemek ve ağız kuruluğu. Ama ne var ki bu belirtiler çoğu zaman hastalığın yerleştiği ilerlediği dönemde ortaya çıkıyor. Oysa bulanık görmeden halsizliğe, yaraların geç iyileşmesinden adet düzensizliklerine, kuru ve kaşıntılı bir deriden beklenmedik kilo kaybına kadar bu hastalığın daha pek çok belirtisi var. Özellikle vücudunuzun kıvrım yerlerinde meydana gelen mantar enfeksiyonlarının, sık sık tekrarlayan iltihaplı sivilcelerin arkasında da dikkatten kaçmış bir şeker hastalığının bulunabileceğini hatırlatalım.
Şeker hastalığı önlenebilir, yönetilebilir, kontrol altına alınabilir bir sağlık sorunudur. Körlükten böbrek yetmezliğine, kalp krizinden felce kadar değişebilen, oluşturduğu ayak kangrenleriyle uzuv kayıplarına, nöropati problemleriyle hayat kalitesinde dayanılmaz bozukluklara sebep olabilen bu önemli hastalık hakkında bilgili olmakta yarar var.
Reaktif hipoglisemi ne anlama geliyor
Hipoglisemi kan şekerinin çok fazla düştüğü durumda kullanılan bir tanımdır. Kan şekeri yüzde 60 mg’ın altına düştüğünde hipoglisemi belirtileri ortaya çıkar. Hipoglisemi bazen ilaçlarla, alkolle, bazen de yanlış yapılan diyetler, karaciğer hastalıkları, pankreas hastalıkları nedeniyle, seyrek olarak da genetik faktörler olarak ortaya çıkabiliyor.
Reaktif hipoglisemi ise daha çok genç ve orta yaşlı hanımlarda görülen şeker düşmelerinde kullanılan bir deyimdir. Bu hastaların çoğu duygusal atakları olan, ruhsal olarak hızlı gelgitler yaşayan insanlardır ve bu insanlarda özellikle karbonhidrattan zengin (şekeri, nişastası bol yiyecekler) yiyecekleri takiben ataklar ortaya çıkmaktadır. En önemli belirtiler çarpıntı, fenalık hissi, baş ağrısı ve açlık duygusudur.
Bazılarında tatlı krizleri de görülebilir. Bu hastaların bir kısmının ailelerinde diyabet mirası da bulunabiliyor. Bazılarında bu tür hipoglisemi atakları bir süre sonra ortaya çıkabilecek olan diyabetin başlangıç belirtisi işaret fişeği de olabiliyor. Araştırmalar bu insanların çoğunda aşırı bir insülin cevabının mevcudiyetini ortaya koyuyor. İşte bu nedenle sadece tokluk şekerine bakmak ya da sadece şeker yüklemesi yapmak yeterli olmuyor. Şekerle birlikte aynı kan örneklerinde insülin tayinleri de yapmak gerekiyor. Biz bu kişilere sık ve az yemesini, tatlı, unlu, karbonhidratlı besinlerden, özellikle rafine şekerlerden uzak durmasını, lifli posa zengini besinleri tercih etmesini öneriyoruz. Meyve suyu yerine meyve yemelerini, karbonhidrat ihtiyaçlarını öncelikle bakliyat grubu yiyeceklerle karşılamalarını tavsiye ediyoruz. Reaktif hipogliseminin kontrol altına alınmasını gerektiriyor.
İdrar söktürücüler kan potasyumunu düşürebilir
Tüm ilaçların olduğu gibi tüm tansiyon ilaçlarının ve idrar söktürücülerin (diüretik) de yan etkileri vardır.
En çok kullanılan tansiyon ilaçlarından:
ACE inhibitörleri (enalapril, ramipril, lisinopril vb.): kuru ve inatçı bir öksürük, baş ağrısı, ishal, kan potasyum düzeyinde yükselme;
Kalsiyum kanal blokerleri (amlodipine, nicardipine, felodipine vb...): sersemlik, nefes alma sorunları, kalp atım bozukluğu, ayak bileklerinde şişme;
Beta blokerler (atenolol, propranolol, pindolol vb...): baş dönmesi, sersemlik, cinsel güç azalması, kalp atımında yavaşlama, uyuşukluk;
Diüretikler: baş ağrısı, halsizlik, güçsüzlük, eklem veya kas ağrıları, kan potasyum düzeyinde azalmaya neden olabilir.
Diüretikler, vücuttan su ve sodyumu uzaklaştırarak kan basıncını düşürmeye çalışır. Çok fazla sıvı atıldığında beraberinde potasyum kaybı da kaçınılmaz olur yani "hipopotasemi" gelişir.
"Potasyum tutucu" diüretikler kullanıldığında bu sorun yaşanmaz. Gerekirse tedaviye "aldosteron antagonisti" olan spironolactone veya eplerenone ya da triamterene veya amiloride eklenebilir.
Beslenme planındaki potasyum miktarı artırılarak, potasyum destekleri alınarak ya da hipertansiyon tedavisi yeniden düzenlenerek hipopotasemi sorunu çözümlenebilir.
DİYET GÜNLÜĞÜ
Sorularınız için: Tel: (0212) 236 73 00
Akşam işten geç saatlerde dönüyorum. Ve yalnız yaşadığım için eve gelince yemek yapmaya üşeniyorum. Bu durum başladığım diyetleri hep yarım bıraktırıyor. Eve gelince kalorisi yüksek olmayan ama hızlı ne çeşit yemekler pişirebilirim?
Akşam öğünü
nasıl olsun
Diyet yapanlara ait bir bahane gibi görünse de bu durum gerçekten uygulanan diyeti zora sokmaktadır. Akşam mönüleri hızla tüketilen, kalorisi yüksek atıştırmalıklar (bisküvi, börek, fındık, leblebi, ceviz gibi) haline gelmektedir. Bu durum akşam almanız gereken kaloriyi farkında olmadan epeyce artırmaktadır. İşte size basit bir tarif; ana malzemeyi ton balığı, peynir, yumurta veya köfte olarak da çeşitlendirebilirsiniz.
Tavuklu sandviç
60 gr. (1 avuç içi büyüklüğü) tavuk göğüs (teflon tavada pişirilmiş)
Öğünün enerjisi; 350 kalori (hazırlama süresi 10 dakika)
Bu öğünün ardından yatmadan 2 saat önce meyve değişiminizi de kullanmayı unutmayın. 1 küçük boy elma veya 1 büyük boy mandalina veya 1 orta boy portakal...
Şeker hastalığından
korunmak için
Kilo almayın, sağlıklı bir kiloda kalmaya gayret edin.
Hareketli olun. Düzenli bir egzersiz çalışması planınız olsun.
Fazla karbonhidrat tüketmeyin. Özellikle beyaz unlu, şekerli, nişastalı, yiyeceklerin fazlasından uzak durun.
Öğün atlamayın, aç kalmayın.
Kahvaltıyı ihmal etmeyin.
Çocuklarınızı kilo probleminden uzak tutun. Varsa süratle düzelmeleri için çaba gösterin.
Moda diyetlerden bilinçsiz kilo vermelerden uzak durun.
Egzersiz yaparken
kalp hızınız ne olmalı
Bu soruyu aslında kişiye özel yanıtlamak daha doğru ama genel bir cevap vermek gerekirse şu formülden faydalanmanız mümkün olabiliyor. Eğer egzersize yeni başlayan biriyseniz 220’den yaşınızı çıkarın ve bulduğunuz rakamı 0,5 ile çarpın. Diyelim ki 60 yaşındasınız: 220-60=160 160x0,5=80 Dakikada nabız hızınız 80 civarında olmalı.
Nabız hızınızı zaman içinde yavaş yavaş artırmanız gerekiyor. Örneğin her 2-3 haftada bir 0,5 çarpanını 0,6-0,7 şeklinde değiştirmeniz mümkün olabiliyor. Burada çok önemli bir noktayı yeniden hatırlamakta fayda var. Yaşı 50’nin üzerinde olanlar hipertansiyonu, kalp damar hastalığı olanların, şeker hastalarının egzersize başlamadan önce mutlaka tıbbı bir denetimden geçmeleri, egzersiz yapmak için doktorlarından izin almaları ve hangi tür egzersizleri yapacakları konusunda daha fazla bilgilenmeleri gerekiyor.