Salgında ‘korku, inkâr ve öfke’ bitti - ‘Kabullenme’ başladı

Net, açık ve önemli bir nokta, araştırma kurumu İPSOS tarafından gerçekleştirilen yeni bir çalışmada bir kez daha ortaya çıktı.

Haberin Devamı

İPSOS’un yayımladığı o son araştırmanın verilerine bakılırsa, salgının muhtemelen en tehlikeli aşamalarından birine, “KABULLENME AŞAMASI”na geçmiş durumdayız. İPSOS rakamlarına göre, gidişatımız bakımından durum gerçekten can sıkıcı bir noktada: Her 4 kişiden 3’ü “COVID-19 salgınının 2022 yılında da devam edeceğini”, daha da önemlisi her 3 kişiden 2’si de “hayatlarının geri kalanında başka salgınlar ile de karşılaşacaklarını” düşünüyor. Kısacası vaziyeti umumiye son derece ciddi bir noktaya geldiğimizi işaret ediyor: Geçtiğimiz günlerde altını önemle çizdiğimiz “KABULLENİLMİŞ/ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK” meselesi salgın gündemimizin bir numaralı haline gelmiş ve toplumumuzu fena halde kıskaca almış durumda.

Salgında ‘korku, inkâr ve öfke’ bitti - ‘Kabullenme’ başladı

Haberin Devamı

KISA BİLGİ
İPSOS VERİLERİ BAKIN NE DİYOR

1)Bireylerin yarısı diğer kişilerin “sosyal mesafe” kuralına uymadığını söylüyor. Yüzde 26’sı ise bu kurala kendilerinin de nadiren uyduklarını (!) belirtiyor.

2)Toplumun yüzde 46’sı “Maske takıyor musunuz?” sorusuna ya “Hiç” ya da “Nadiren” yanıtını veriyor.

3)Salgında gidişata gelince... Burada da neredeyse “karpuz gibi ortadan yarılma durumu” var. Toplumun yüzde 33’ü “İşler iyi gidiyor, mücadelede başarılıyız” diye düşünürken, yüzde 48’i ise “Bu gidiş, kötü gidiş, mücadele başarısız” algısı içinde yaşıyor.

4)Aynı araştırmada bireylerin yüzde 74’ü salgının 2022’de de devam edeceğini daha şimdiden zaten kabullenmiş durumda. Bitmedi! Daha kötüsü de var. Toplumun yüzde 66’sı COVID-19 salgınını yeni/başka salgınların da izleyeceğine inanıyor.

5)Her 10 kişiden 7’si “hayatının bu salgın yüzünden tekdüzeleştiğini” belirtirken, toplumun yüzde 62’si de salgın nedeniyle “sosyal çevresini kaybetme duygusu” yaşıyor.

Salgında ‘korku, inkâr ve öfke’ bitti - ‘Kabullenme’ başladı

UNUTMAYIN
10 BÜYÜK BESLENME GÜNAHI

BİR:Şeker”i abarttık.

Haberin Devamı

İKİ:Beyaz un”u çoğalttık.

ÜÇ:Yağ”ları çok “kızart”tık.

DÖRT: Gıdaları ateşte, kömürde, tavada “fazlaca yaktık”.

BEŞ:Probiyotik” kazanımını azalttık (kefir, yoğurt, turşu).

ALTI: Eti kemiğinden ayırıp “tencere yemekleri”ni bıraktık.

YEDİ:Sakatat grubu”nu fazlaca azalttık (kolajen kaybı).

SEKİZ:Omega-3/6 oranı”nı bozduk, çok az omega-3, çok fazla omega-6 depoladık.

DOKUZ:Sodyum/potasyum oranı”nı bozduk, potasyumu azaltıp sodyuma (tuza) abandık.

ON:Fast food kültürü”ne paçayı fena halde kaptırdık.

Salgında ‘korku, inkâr ve öfke’ bitti - ‘Kabullenme’ başladı

‘KİMYA’DAN DA SINIFTA KALDIK

BİLELİM ki sadece “fizikten” değil, “kimyadan” da sınıfta kaldık. Hayatımıza giren binlerce kimyasalı bazen dikkatsizliğimiz, bilgisizliğimiz, imkânsızlığımız, bazen de oburluğumuz nedeniyle bedenlerimize doldurduk. Bizi en çok “kirleten” bedenlerimizi birer toksin çukuruna çeviren kimyasalların sayısı, uzmanlara göre neredeyse 50 bini geçiyor. O kimyasalların listesi oldukça uzun ama ilk sırada alttaki kutuda özetlediğim kimyasallar yer alıyor.

Haberin Devamı

KESİP SAKLAYIN 1
BİZİ EN ÇOK BUNLAR KİRLETİYOR

Kırmızı etlerin içine karışan büyüme hormonu kalıntıları ve antibiyotikler.

Tavuk etlerinin içinde kalan antibiyotik ve diğer kimyasallar.Bazı balıkların taşıyabildiği ağır metaller (cıva, kurşun, kadmiyum).

Plastik ambalajlarda satılan içeceklere karışan fitalatlar.

Meyve ve sebzelerin içine kadar giren böcek öldürücüler ve hormonlar.

Deterjanların yapısındaki ağır toksik kimyasallar.

Pek çok eşyaya/malzemeye eklenen nonil fenol ve benzeri zehirler.

Tuvalet temizleyicilerine konulan onlarca toksik madde.

Deodorantlara eklenen bazı zararlılar (paraben/dioksin).

Saç boyalarındaki renk verici moleküller.

Şampuanlarda bulunan sodyum lauril sülfat.

Haberin Devamı

Salgında ‘korku, inkâr ve öfke’ bitti - ‘Kabullenme’ başladı

KESİP SAKLAYIN 2
3 ÖNLEM, 5 AVANTAJ...

GELİN, beni dinleyin, yaşınız 50’yi geçtiyse yeme-içme işinde hafifçe frene basın. 60’ı geçince de o frene daha fazla yüklenin. Kısacası yaşlandıkça:

BİR: Az ve öz yiyin,

İKİ: Yediklerinizde yüzde 10-20 civarında bir “küçültme” yani “azaltma” yapın.

ÜÇ: Lokmaları azaltıp adımları çoğaltın.

Bu 3 önlem, size 5 avantaj sağlar.

O avantajları alttaki kutuda bulacaksınız.

KESİP SAKLAYIN 3
AZ YİYEN NEDEN DAHA UZUN YAŞAR

YAŞLANDIKÇA daha az gıda tüketmek, “yemek için yaşamak” yerine “yaşamak için yemek” size 5 mühim avantaj sağlar. İşte o avantajlar...

Daha az serbest radikal üretir, daha az paslanırsınız.

Daha az insülin salgılar, daha az yağlanırsınız.

Haberin Devamı

Daha az trigliserid üretir, damarlarınızı korumaya alırsınız.

Daha çok antioksidan kazanır, paslarınızı azaltırsınız.

Daha az kilolu, daha düşük tansiyonlu, daha güzel uyuyup daha dinç uyanan fit ve formda biri olursunuz.

NETİCE ŞUDUR: Daha sağlıklı ve keyifli, huzurlu, formda ve fit muhtemelen de daha uzun yaşayan biri olma şansı yakalarsınız.

Yazarın Tüm Yazıları