Escherichia coli aslında bildik bir mikrop! Yaz ishallerinin, idrar yolu enfeksiyonlarının çoğundan sorumlu olan bu bakteri yani kolibasili, son günlerde yine gündemde. Almanya’da salgına sebep olan Enterohemorrhagic Escherichia coli (EHEC) ise oldukça yeni bir kolibasili tipi
EHEC vücuda özellikle iyi temizlenmemiş sebze ve meyveler ve çiğ tüketilen süt ve süt ürünleriyle giriyor. Kan hücrelerinin parçalanmasına, böbrek süzme sitemlerinin bozulup tıkanmasına, sinir sisteminde bazı komplikasyonlara ve tıpta ‘Hemolitik Üremik Sendrom’ (HÜS) adı verilen ciddi, tehlikeli, ağır bir sağlık sorununa yol açıyor. Sendromun çok önemli komplikasyonları var ve bazen ölümle bile sonuçlanabiliyor. EHEC salgını 3-4 hafta evvel Almanya’da başladı. Sonra da Danimarka, İsveç, İngiltere gibi ülkelere sıçradı. Son vaka, komşumuz Yunanistan’da görüldü. Bundan sonraki vakaların hangi ülkede çıkacağı bilinmiyor ama Allah korusun Türkiye’de ortaya çıkmayacağının hiçbir garantisi yok. Bu nedenle bilgilenmek, önlem almak şart. Bana göre ilk temel önlemler şunlar olmalı...
Ne yapmalıyız
* Mikrop daha ziyade sebze, meyvelerle bulaştığına göre ilk işimiz evimize giren her türlü meyve ve sebzeyi iyice yıkamadan, temizlemeden, temiz olduğundan iyice emin olmadan yememek olmalı. * Salata ve benzeri çiğ yiyecekleri ev dışında özellikle ayaküstü gıda tüketilen yerlerde yememeli, yiyeceklerin yanına eklenen garnitür çiğ sebze ve meyvelerden uzak durmalıyız. * Sebze ve meyvelerin çiğ olarak kullanıldığı hazır paketlenmiş yiyeceklerin (meyve salataları, hazır salatalar gibi) ikinci bir uyarıya kadar tüketmemeliyiz. * Et ve süt ürünlerinde bulaşmada etkili olabildiği için et ve sütle yapılan ürünlerin çiğ tüketilmemesine dikkat etmeliyiz. * Özellikle etle yapılan çiğ köfte ve sebzeler önemli bir risk oluşturabileceğini unutmamalıyız. * Ve tabii ki el temizliğiyle mutfak hijyenini azami düzeye çıkarmak da önemli noktalar. * Ellerimizi yıkamadan sofraya oturmamalı, el yıkama işini de usule uygun ve dikkatle yapmaya özen göstermeliyiz.
Tedavisi zor
EHEC salgınına neden olan koli basilinin en güçlü antibiyotiklerle bile tedavisi zor, yani bildik antibiyotiklere dirençli bir mikropla karşı karşıyayız. Bu bakteri nedeniyle ortaya çıkan HÜS’nin tedavisi için de net ve açık bir yöntem bulunmuş değil. Şimdilik önerilen bir ilaç var (Eculizumab) ama hali hazırda çok nadir görülen başka bir bağışıklık hastalığının tedavisinde kullanılan bu ilaç çok ama çok pahalı. İlaç şimdiye kadar üç HÜS vakasında kullanılmış ve mükemmel sonu vermiş. Ama yukarıda da belirttiğim gibi oldukça pahalı ve bu hastalıkta kullanımı henüz onaylanmamış bir molekül olduğu için çekinceli davrandırıyor. Almanya’da da salgın sonrasında sekiz HÜS hastası bu ilaçla tedavi edilmiş ve uzun dönemli sonuçları bilinmediği için Alman doktorlar da Eculizumab’a temkinli yaklaşıyor.
Zencefil nasıl kullanılmalı
Bir süre önce yayınlanan zencefilin sağlık yararlarıyla ilgili yazım pek çok okurun bu tarihi baharata yeniden ilgi göstermesine sebep oldu. Bence iyi de oldu. Çünkü zencefilin tıbbi yararları saymakla bitmez. Bu bitkinin özellikle sindirim sistemi sağlığı için mükemmel bir doğal destek olduğu kesin. Zencefilde, ‘zingibain’ adı verilen bir madde var! Bu madde Papaya’da bulunan ‘papain’ isimli sindirici enzimle neredeyse aynı işi görüyor. Zingibain’in iltihabi süreçleri yatıştırdığı özellikle romatizmal problemi olan kişilerde nerdeyse antiromatizmal ilaç gibi çalıştığı da biliniyor. Ayrıca güçlü bir antioksidan olduğu da kanıtlanmış durumda. Kötü kolesterol seviyelerini azalttığı, kötü kolesterolün oksidasyonunu yavaşlattığı, damar duvarındaki iltihabi süreçleri yavaşlattığı anlaşılıyor. Kan basıncını düşürebileceği, kanı inceltebileceği de belirtiliyor. Kısacası zencefil aynı zamanda ‘damar dostu’ bir baharat. Ama yine de usulüne uygun kullanmak ve mümkünse doğal biçimiyle faydalanmak lazım. Taze zencefil kurusundan daha faydalı. Zencefil özlerinden hap olarak faydalanmak da mümkün, tazesini bulamıyorsanız bu zencefil özü tabletlerinden de yararlanabilirsiniz.
Tereyağı faydalı mı zararlı mı
Eğer kolesterol yüksekliği sorununuz yoksa özellikle kanıtlanmış bir kalp damar hastalığınız mevcut değilse yani kalp krizi geçirmemiş, bypass ameliyatı olmamış, stent taktırmamışsanız kolesterolünüzü düşürmek için kolesterol hapı kullanmıyorsanız yemeklerinizi tereyağıyla pişirmenizde herhangi bir tıbbi engel olmadığını söyleyebilirim. Bana göre, eğer belirttiğim sorunlar söz konusu değilse aşırıya kaçmamak ve günlük toplam kalori ihtiyacının yüzde 10’unu geçmemek şartıyla yağ tercihlerinizde zeytinyağı yanında tereyağına da rahatlıkla yer verebilirsiniz. Özellikle margarinle kıyaslandığında ki böyle bir kıyaslamayı yapmak bile hatadır, tercihinizi tereyağından yana kullanabilirsiniz. Çünkü tereyağı doğal. Besin değeri daha yüksek bir yağ (A vitamini, E vitamini, lesitin, selenyum, iyot içeriği fazladır). Ayrıca bol miktarda Konjuge-Linolenik asit (CLA) içerdiği için de daha değerli. Tereyağının margarinlerden daha fazla omega-3, magnezyum, demir B vitamini içerdiği, kolin ve benzeri lipotropik faktörlerden zengin olduğu da kesin. Unutmayın: Zeytinyağı ilk tercihiniz olacak, ikinci tercih ise tereyağı olabilir.