Paylaş
Edindiğim net ve açık izlenim şu: Sağlık Bakanı’mız ipin ucunu sıkı tutuyor. Bırakmaya da hiç niyeti yok. Tabii ki o da hepimiz gibi elindeki ipin iki uçlu olduğunun farkında. Ve tabii ki o da karşı uç, yani “ekonomik uç”un da ihmal edilemeyeceğini çok iyi biliyor. Kişisel intibam o ki mevcut tablodan benim gibi o da pek memnun değil. Hatta biraz endişeli olduğunu bile söyleyebilirim. Nedenine gelince...
ÖNEMLİ
VİRÜS ‘BEN GİTMEM’ DİYOR
SAĞLIK Bakanımız da benimle aynı düşüncede: Bu virüsü def etmek öyle pek kolay başarabilecek bir iş gibi görünmüyor. Sadece bizde değil, hemen her ülkede virüs, alınan önlemlere direnmeye devam ediyor. Örneğin, daha bir hafta öncesine kadar 500’lü rakamların altını test eden İspanya’da günde 3000, İtalya’da 1000’e yakın günlük yeni vaka tespit ediliyor. Süreci kontrol altına aldığını düşünen Çin, Kore ve Japonya’dan da iç açıcı olmayan haberler geliyor. Kısacası hemen her ülke ya bir dip dalga ya da ikinci dalga endişesi yaşıyor. Diğer taraftan sorun sadece vaka sayılarının artışıyla da sınırlı değil. Başlangıçta genelde yaşlıları hasta eden COVID-19 enfeksiyonu şimdilerde orta yaşlılar hatta gençler için de bir kâbusa dönüşme yolunda. Mesela İtalya’da son 1 ayda COVID-19 vakalarında, yaş ortalaması 41’e kadar indi. Sayın Bakan’la mutabık kaldığımız nokta net ve açık: Eğer tedbirlere harfiyen uymaz, ipin ucunu gevşetip işin ciddiyetini sulandıracak olursak zaten her an tetikte olan virüs yeni bir atak yapmaya çoktan hazır.
KISA NOTLAR
SAĞLIK BAKANI BAKIN NELER ANLATTI
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca ile yaptığım sohbette tuttuğum notlar oldukça uzun. O notlardan bazılarını aşağıda özetlemeye çalışacağım. Kısacası Sayın Bakan diyor ki...
VARAN 1: TEST SAYISI AZALMAYACAK
Test sayısını düşürme niyetimiz yok. Elimizden geldiği ölçüde çok test yapacak, vakaları daha erken dönemde yakalayarak hem yayılmayı önleyecek, hem de tedaviyi kolaylaştıracağız.
VARAN 2: FİLYASYON ÇALIŞMALARI DEVAM EDECEK
Filyasyonda da tedavide de ciddi tecrübeler edindik. Filyasyon ekiplerimiz hâlâ sahada, 7/24 çalışmaya devam ediyor. Hastanelerimizde de oldukça tecrübeli ekiplerimiz oluştu. Tedavide başlangıca oranla şimdi çok daha başarılıyız.
VARAN 3: FAVİPİRAVİR’İ BİZ ÜRETECEĞİZ
Elimizdeki ilaçları ne zaman, ne dozda, ne süreyle kullanacağımız konusunda da ciddi tecrübeler edindik. Ayrıca güçlü bir ilaç stokuna da sahibiz. Etkili olduğunu gördüğümüz Favipiravir’i üretmek için 4 ayrı yerli ilaç firmamıza ruhsat verdik. Halen başka ülkelerden ithal ettiğimiz Favipiravir’de de yerli ve milli bir hamle içerisindeyiz. Kendi ihtiyacımızı kendimiz karşılayabileceğiz, dahası ihracat şansı bile yakalamamız mümkün.
VARAN 4: HASTALIĞIN BELİRTİLERİNDE DEĞİŞMELER VAR
Son haftalarda teşhis konulan vakalardaki belirtiler, ilk günlerdekine göre biraz farklı. Mesela ishal ve kas ağrıları çok sık karşılaşılan belirtiler haline geldi. Bu değişimleri de dikkatle takip ediyoruz. Ayrıca kaybettiğimiz vakalarda esas problemlerden birinin de “pıhtılaşma bozukluğu” olduğu kesinleşti. Şimdi bu konuda da yeni stratejiler hazırladık.
VARAN 5: VİRÜS GÜCÜNÜ KAYBETMİŞ GİBİ GÖRÜNMÜYOR
Hastalığın eskiye oranla daha hafif seyrettiğini veya virüsün gücünün azaldığını gösteren herhangi bir bilimsel veriye ya da klinik gözleme sahip olduğumuzu söylemek güç. Bana göre, virüs hâlâ eski gücünü koruyor. Dolayısıyla onun eskiye oranla daha az etkili olduğunu düşünmek büyük bir hata. İpin ucunu bırakmamalı, korunmada da teşhiste de tedavide de ilk hızımızdan taviz vermemeliyiz.
ÖNEMLİ
PROF. DR. MEHMET CEYHAN’DAN BİR BODRUM GÖZLEMİ
MASKE meselesi önemli. Ne var ki herkes işin ciddiyetini yeterince fark etmiş değil. Pazar günü sohbet ettiğim Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Bodrum’daki bir gözlemini aktarırken de aynı noktaya temas etti. Mehmet Hoca ne sokakta yürüyenlerin, ne de kapısının önünde müşteri bekleyenlerin maske takmadıklarını görünce karşı kaldırımdaki polise durumu iletmeyi düşünmüş. Ama polisin de maske takmadığını görünce üzülmüş ve vazgeçip evine geri dönmüş. Oysa İsviçreli bilim insanlarının yaptığı “yeni bir araştırma”, süper bulaştırıcıların yaydığı yoğun koronavirüs saldırısından bile maskeler sayesinde korunabileceğimizi gösteriyor. Kısacası maske takmak ve maskesiz dolaşanlara müdahale etmek, bu işi bir alışkanlık, bir zaruret, bir yaşam tarzı haline getirmek zorundayız.
Paylaş