Sağlığımız için 4 önemli uyarı

Genel toplum sağlığını etkileyen en önemli etkenlerden biri, beslenme.

Ve beslenmede yapılan şu 4 hata, fena halde problem olmaya başladı: D vitamini seviyelerimiz sürekli azalıyor, B12 ve omega?3 rezervlerimiz neredeyse tükeniyor, demir eksikliği problemi her geçen gün biraz daha önemli hale geliyor. Bu kötü gidişin nedenlerine gelince...

1- BİRÇOK hastalıkta temel nedenin beslenme hataları olduğunu bilsek de aynı hataları ısrarla tekrarlanıp duruyoruz. Oysa doğru beslenmediğimiz sürece sağlığımızı korumamız da hastalanmamız da mümkün değil. Özellikle bazı maddeler var ki onları vücudumuza düzenli olarak kazandırmak mecburiyetindeyiz.
D vitaminimiz bitiyor!

D vitamini noksanlığı sadece yetişkin ve yaşlıları değil çocuk ve gençleri de tehdit eden çok önemli bir sorun olma yolunda. D vitamini yalnızca kemik ve diş sağlığı için gerekli bir madde değil. Biz ona “vitamin” diyoruz ama o vücutta daha çok bir “hormon” gibi çalışıyor. Eksikliğinde bazı kanserler (prostat kalın bağırsak pankreas, yumurtalık kanseri) daha sık görülüyor. Kemik erimesi yaygınlaşıyor. Çocukların diyabet riski artıyor. Bağışıklık sistemi zayıflıyor. Enfeksiyonlar daha sık görülüyor. Damar sertliği, özellikle kalp damar hastalıklarını kontrol etmek güçleşiyor. Kilo problemi yaygınlaşıyor. Kas güçsüzlüğü, halsizlik, bitkinlik artıyor. D vitamini noksanlığındaki yaygınlaşmanın temel nedeni olarak güneş ışınlarından yeteri kadar yararlanmamak ve koruyucuları yoğun kullanımı gösteriliyor. D vitaminini daha ziyade süt ve süt ürünlerinden, hayvansal besinlerden karşılayabiliyoruz ama ihtiyacımızın %90’ını güneşlenerek kapatmak zorundayız. Hangi yaşta olursanız olun yıllık sağlık kontrollerini yaptırırken D vitamini seviyelerinize de baktırmayı ihmal etmeyin ve 50 ng/ml’nin üzerinde tutun.

2- Demir eksikliği yaygınlaşıyor

YAYGIN görülen vitamin-mineral eksikliklerinin ilk sıralarında demir eksikliği de var. Demir boksanlığının ilk işareti bir tür anemidir. “Hipokrom mikrositer anemi” adı verilen bu hastalık özellikle kadınlarımızda sık görülüyor. Bilhassa genç kız ve doğurganlık çağı dönemindeki kadınlarda, gebelerde çok ama çok önemli bir problem. Erken süt çocukluğu döneminde de sık görülme ihtimali var ve çoğu kez gözden kaçırılıyor. Yorgunluk, bitkinlik, saç, tırnak, cilt değişimleri, unutkanlık, dikkat dağınıklığı, öğrenme bozukluğu, çarpıntı, nefes darlığı demirden yoksunluğun en önemli işaretleri. Daha ziyade bedene ihtiyacı kadar demir kazandıramama nedeniyle oluşuyor ama kan kayıpları, sık tekrarlayan gebelikler de neden olabiliyor. Demirin en iyi kaynağı kırmızı et ve et ürünleri. Meyve, sebze ve baklagillerde de demir var ama kırmızı etteki kadar iyi emilmez. Mide asidinde azalmaya yol açan ilaçları sık ve uzun süreli kullananlarda demir eksikliğine yakalanma ihtimali artıyor. Yıllık kontrollerde (özellikle kadınlarda) demir noksanlığını da araştırmakta fayda var.

3- B12’miz hızla azalıyor

ÖNEMİNİ iyi anlayamadığımız maddelerden biri de B12 vitamini. Bu vitaminin de işe yaramadığı yer neredeyse yok gibi bir şey! B12 seviyesinin azalması da birçok hastalığa davetiye çıkarıyor. Bunlardan en önemlisi B12 eksikliğine bağlı bir tür kansızlık. Zamanında tedavi edilmediği takdirde önemli komplikasyonlara yol açan bir kansızlık türü bu. Ayrıca, yeteri kadar B12 vitaminine sahip değilseniz bundan etkilenenlerin başında sinir sistemi geliyor. Unutkanlık, el ve ayaklarda yanma, uyuşma, karıncalanmalar, kramplar ortaya çıkıyor. B12 noksanlığının önemli bir yorgunluk hazırlayıcısı olduğu da kesin.

Et ve balığı eksik etmeyin

B12 vitamini eksikliğinin kulak çınlaması, depresyonu da kolaylaştırması gibi olumsuz daha pek çok neticesi var. Bu vitaminin noksanlığına mide asidini azaltan ilaçları kullananlarda (antiasitler, proton bombası baskılayıcılar), mide ameliyatı geçirenler ve vejetaryen beslenenlerde sık rastlanıyor. B12 vitaminin başlıca kaynakları et, balık, peynir, yoğurt, süt, yumurta gibi hayvansal yiyecekler. Özellikle et ve balık güvenilir kaynaklar. Hangi yaşta olursanız olun B12 seviyenizi 500 pikogramın üzerinde tutmaya çalışın. B12 noksanlığı ülkemizde, özellikle yetişkin ve yaşlı nüfusta zannettiğimizden daha sık görülen bir problem ve bunu da ciddiye almak gerekiyor.

4- OMEGA 3 rezervlerimiz tükeniyor

OMEGA?3 yağları (EFA/EPA) sağlığımızı sürdürmede çok ama çok önemliler. Hangi yaşta olursanız olun yeteri kadar “omega?3 rezervi”ne sahip olmak zorundasınız. Çünkü bu “elzem yağlar” koroner kalp hastalığı riskini azaltıyor. Kan basıncını dengelemeyi, sağlıklı kilo korumayı kolaylaştırıyor. Omega?3 yağları sağlam bellek için de çok önemli. Çocuklarda öğrenmeyi destekliyor, ruhsal gelişime yardımcı oluyor. Yaşlıları bunamadan, Alzheimer’dan koruyor. Depresyon ve lupus, romatiod artrit gibi bazı bağışıklık sistemi hastalıklarından korunmada da işe yaradığı biliniyor. Dahası var! Bu yağlar güneşin retina üzerindeki olumsuz etkilerini azaltıyor. Çocukların görme yeteneklerini -retina gelişimini destekleyerek- arttırıyor.
Kalp için adeta bir ritim düzenleyici fonksiyonları var. Bu kadar önemli görevleri üstlenen omega?3 yağlarını ne yazık ki artık eskisi kadar kazanamıyoruz. Yani rezervlerimiz bitmek üzere!

Kapsüllerin hepsine güvenmeyin

Çünkü yediğimiz etlerde, süt ürünleri ve yumurtada -hayvanlar ahırlarda ve kümeslerde yetiştirildikleri için- yeteri kadar omega-3 yok. Hatta balıklarda bile -özellikle çiftlik balıkları- yeteri kadar omega-3 yok. Omega?3 için kan analizleri maalesef henüz yaygın değil ve oldukça pahalı. Ama sorun o kadar yaygın ki, ne yapıp edip daha fazla omega?3 almaya çalışmamız lazım. Bunun için omega?3 katkılı yumurtalar tüketilebilir. Daha sık ceviz, semizotu yenebilir. Yağlı, soğuk sularda yetişen balıklar tercih edilebilir. Keten tohumundan daha sık faydalanmak da bir çözümdür. Salatalara keten tohumu eklenebilir. Ayrıca omega?3 kapsüllerinden de faydalanmak mümkün ama bu kapsüllerin bazılarının güvenli olmadığı da aklınızda olsun.
Yazarın Tüm Yazıları