Paylaş
Reflü hastalarının en önemli şikayetleri ise göğüste yanma, ağza gelen acı bir tat, ağız kokusu, şişkinlik, geğirme, gaz şikayetleri, öksürük ve çarpıntı nöbetleridir.
Reflü belki de son yıllarda en çok konuşulan sindirim sorunudur. Reflü sorunu olanlarda asitli mide içeriği yemek borusuna geri kaçar ve yemek borusuyla uzun süre temas ederek dokusunu zedeler. Reflüye yol açan en önemli sebep yemek borusuyla midenin birleşme yerindeki mekanizmanın bozulması, gevşek bir hale gelmesidir. Normalde sistem iyi çalıştığında buna müsaade etmez.
Reflü hastalarının en önemli şikayetleri göğüste yanma, ağza gelen acı bir tat, ağız kokusu, yemeklerden sonra ortaya çıkan -geceleri yatıldığında belirginleşen- şişkinlik, geğirme, gaz şikayetleri, öksürük ve çarpıntı nöbetleridir.
Reflünün ses kısıklığı, inatçı öksürük, farenjit, sinüzit gibi yakınmalara da yol açabileceği bilinmektedir.
Reflü, yemek borusunda daralma ve kanama gibi problemlere yol açabilir ama oluşturduğu hasarların en önemlisi “prekanseröz” yani kansere hazırlayıcı değişikliklerdir.
Mide ve yemek borusu kanserlerine reflü hastalarında daha sık rastlanmaktadır. Yemek borusunda herhangi bir tümör gelişiminin en önemli belirtisinin yutma güçlü olduğunu bu vesile ile hatırlatalım.
NE YAPMALI?
Reflü ile mücadelede öncelikle her hastanın hangi yiyecek ve içeceklerle reflüsünün şiddetlendiğini izleyip saptaması gerekir. İyi bir beslenme planı olamadan, belirli gıdalardan uzak kalmadan, yaşam tarzında bazı değişiklikler yapmadan reflü ile mücadele etmek zordur.
Sigaranın bırakılması, alkol, kahve ve çaydan uzaklaşılması, yağlı, baharatlı yiyeceklerin, domates ve portakal suyu gibi asidi artıran içeceklerin, çikolatanın bırakılması gerekir.
Kilo vermek, akşam yemeklerini erken saate almak ve mümkün olduğunca aç yatmak (!) faydalı önlemlerdir.
FİBROMİYALJİYİ DÜŞÜNDÜREN
15 ÖNEMLİ İŞARET
Ağrı (ağrı eşiğinde düşme)
Hava değişikliği, stres, aktivite vb. nedenlerle artan yanma hissi
Gerginlik, tedirginlik, sinirlilik
Konsantrasyon bozukluğu, bellek sorunları
Yorgunluk, bitkinlik
Baş ağrısı, migren
Gaz, şişkinlik
Bağırsak hareketlerinde değişmeler (kabızlık/ishal)
Sabahları belirgin olan kas spazmları, kaslarda sertleşme
Uyku sorunları
El, kol ve bacaklarda karıncalanma, uyuşma hissi
Sık ve/veya ağrılı idrar yapma
Göz, ağız kuruluğu
Baş dönmesi, denge sorunları
Keskin koku, parlak ışık, gürültü ve bazı ilaçlara karşı duyarlılık
CİLDİNİZİ KORUYUN
Sigara, cildin en büyük düşmanlarından biridir. Sigara kullananların solgun, gri ve çizgi dolu ciltleri kolayca fark edilebilir. Bu tipik yüz görünümü, özellikle dudak çevresindeki derin dikey çizgiler, ağız köşelerindeki belirgin çizgilenmeler ve göz çevresindeki dumana bağlı deformasyonlarla “sigara kullanıcı yüzü” olarak tanınır.
Sigara kullananlarda cildin kanlanması azalır. İyi beslenmeyen cilt solgunlaşır ve kırışır. Ayrıca sigarada bulunan toksik kimyasallar sadece akciğere değil cilde de yapışıp kalır. Sigara, uzun dönemde ciltte lekelere, siyah noktalara ve hatta cilt kanserine bile sebep olabilmektedir.
Yukarıdaki bilgilere rağmen sigara kullanmaya devam ediyorsanız E vitamini, C vitamini, Co-enzym Q10, Alfa-Lipoik-Asit veya Quarcetin içeren ürünlerden kullanmaya özen göstermelisiniz.
Sürekli ve kontrolsüz alkol kullanımı ise cildin nemini azaltır, kurumaya yol açar, erken yaşlanmasına neden olur. Pörsümüş ve soluk bir cildin geri planında çoğu kez fazla alkol kullanımı yer alır. Özellikle burun ve yanak üzerinde çatlamış damarsal oluşumlar varsa, tüketilen alkol miktarına dikkat edilmelidir.
Alkol kullanımını 1-2 bardak kırmızı şarapla sınırlamak uygun bir davranıştır.
Alkole bağlı cilt sorunlarını azaltmada Evening Primrose Oil, Bourrache Oil ve Milk Thistle’dan yararlanabilirsiniz.
Kirli hava, endüstriyel kirlenme, egzoz dumanları ve daha birçok çevresel kirlilik maddesi de cildi olumsuz etkiler. Toksik kimyasallar, boyalar, deterjanlar ve cilt ürünlerinde bulunan tanımlanmamış yapay katkı maddelerinin cildi tehdit ettiği de unutulmamalıdır.
Dr. Evren ALTINEL
Paylaş