Plazalar şişmanlatıyor

Kolay kilo alıyor, zor veriyoruz. Bu, özellikle 30’lu yaşlardan sonra hiç değişmeyen bir kural sanki.

Haberin Devamı

İstisnalar yok değil ama “bedenimiz yağ depolamaya programlı” gibi. Madem ki bedenlerimiz yağlanma ve yağ depolarını korumakta bu kadar ısrarlı, o zaman bu programı destekleyen her şeyden uzaklaşmamız lazım.
Şu nokta kesindir: Genetik planlarımız bizi “hayatta tutmak”, yani “yaşamımızı sürdürebilmek” üzere programlanmıştır. Vücudun yağ deposunu korumak da bu programlarda yazılıdır.
Genetik kodlarımız daima azıcık yağlı olmamızı ister. Yani gözümüzü açmaz, dikkat etmezsek “genomik organizasyonlar” bizi yağlanmaya yöneltir. Bu nedenle tedbiri elden bırakmamak, kalori kazanımında kıskanç, harcamadaysa cömert olmakta fayda var.
SEBEBİ NE?
Plazada çalışanlar yağ depolayıp kilo aldıran genetik kodların eline iki nedenle daha kolay düşüyor: Birincisi daha az hareket etmek zorunda kalıyor, ikincisi beslenme yanlışlarını daha çok yapıyorlar.
Plaza teknolojileri sizin “telefon ahizesini kaldırmanıza” bile gerek kalmayacak şekilde planlandığı için kalori harcamanıza müsaade etmezler. Ayrıca plazaların çevresinde bırakın parkı, bahçeyi çıkıp yürüyebilecek kaldırım bile yoktur. Kalori harcama imkânı sınırlı ama fast food dükkânları istemediğiniz kadar çoktur. Hem de en kızarmış, en yağlı, en tuzlu, en şekerli, yani en şişmanlatıcı unsurlarıyla her an emrinize hazırdır.
Bir taraftan “dayatılmış hareketsizlik”, diğer taraftan “zorunlu hale getirilmiş beslenme yanlışları” bir araya gelince plaza şişmanlarının sayısı her gün artıyor. Biraz sinir bozucu, keyif kaçırıcı, cesaret kırıcı olsa da durum maalesef bu...
Ben son zamanlarda çözüm için Yaşasın Hayat Kliniği’ne müracaat eden fazla kilolu veya obezlerin -özellikle genç ya da orta yaşlı iseler- çoğunun plaza mağduru olduğunu (!) görüyorum. Plaza şişmanlığının en yaygın olduğu bölgeye gelince...
İstanbul’da “Maslak plazaları” bu konuda birinciliği kimseye kaptırmazlar diye düşünüyorum. İsterseniz bir öğle vakti Maslak plazalarının çevresindeki ara yolları şöyle bir dolaşın. Gördüğünüz yeme içme kültürü karşısında küçük dilinizi yutabilirsiniz.

Ne Yapmalı

Haberin Devamı

Şurası muhakkak ki kimse kilolu ya da şişman olmak istemez. Kilo probleminin suçlusu çoğu zaman kişiler değil, şartlardır. Giriş bölümünde de belirttiğim gibi kilo almaya programlanmış vücudunuz uygun şartları nerede, ne zaman ve hangi yaşta bulursa bulsun büyür, gelişir, besilenip şişmanlar. Burada sizin dikkat etmeniz gereken şey ya şartları düzeltmek ya da o şartlara uygun stratejiler geliştirmektir.
Plaza şişmanlarına tavsiyem şu: Ne yapıp etsinler, öğle tatillerinin yarım saatini bir şekilde yürümeye ayırsınlar. Ne kadar yorgun olurlarsa olsunlar, akşam çıkınca en az 30-40 dakika süre ya yürüsünler ya da egzersiz yapmaya çalışsınlar. Ayrıca ya işyerlerinde yemek sistemlerinin düzeltilmesine çalışsınlar ya da evlerinden çıkarken öğle için kendilerine küçük ama sağlıklı yemek paketleri hazırlasınlar.

Haberin Devamı

Köpekler en iyi dostumuz değil mi?

Ekinokokkal hastalık veya diğer adıyla hidatik kist hastalığı, bir parazit hastalığıdır.
Hastalığın etkeni olan parazit, yassı kurtlardan olan Echinococcus ailesine mensuptur.
Parazitler köpek ve kurt gibi etobur konakların sindirim sistemine yerleşir, konağın dışkısıyla yumurtalarını etrafa saçarlar.
Yumurtaların içinde bulunan kistler koyun, keçi, at gibi otoburların veya kazara insanların dışkıyla bulaşık yeşillikleri yemesiyle ara konağa geçer.
Yumurtalar barsakta açıldıktan sonra dolaşım yoluyla karaciğere gelir ve yerleşir. Burada tipik bir kist oluşturlar.
Ülkemizde yaygın olarak görülen bu hastalığa Akdeniz, Uzak Doğu ve Orta Doğu ülkelerinde, özellikle de köpeklerin enfekte hayvanların organlarıyla temas edebildiği kırsal kesimlerde daha sık rastlanır.

BELİRTİLERİ NELER?

Çoğu hidatik kist semptom vermez ve rastlantısal olarak görüntülemeler sırasında bulunur.
Karın ağrısı, bulantı, bazen kusma gibi hastalığa özgü olmayan yakınmaların yanı sıra, kistin safra yollarını tıkaması sonucu sarılık ve safra yolu iltihabı gelişebilir.
Kistlerin kendiliğinden yırtılmasıyla anafilaksi adı verilen çok ciddi alerjik reaksiyonlar ve karın zarı iltihabı gelişebilir.
Bazen de kistlere başka bakterilerin yerleşmesiyle karaciğer apselerine dönüşebilirler.
Ultrason, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme yöntemleriyle kistin saptanması durumunda kan tahlilleri ile hastalığın tanısı konulabilir.
Açık ameliyat, laparoskopik ameliyat, iğneyle kistin boşaltılması gibi tedavi seçenekleri mevcuttur. Hastaların yaklaşık beşte birinde cerrahiden sonraki üç yıl içinde nüksler oluşabilir.
Hayvanlara temas ettikten sonra ellerin yıkanması, köpek ve kedilerin ölü hayvanların iç organlarını yemesinin engellenmesi gibi basit önlemlerle, hastalığın önüne geçmek mümkündür.

Yazarın Tüm Yazıları