Orucun ilk günleri biraz zor olabilir!

Oruç açlık ve susuzluğun metabolizma ve sıvı dengesinde yaptığı değişimler nedeniyle yaşlı ve hasta kişilerde bazı problemlere yol açabiliyor, çünkü bilhassa ilk günlerde bedenin bu yeni beslenme sistemine uyum sağlaması gençlerde bile kolay olmayabiliyor.

Haberin Devamı

Ortaya çıkabilecek sorunları bilip de bunları önlemenin yolunu öğrendiğinizdeyse işiniz kolaylaşıyor. İşte orucun sağlığınıza yapabileceği bazı etkiler ve onları azaltabilecek küçük öneriler...

Baş ağrısı: İlk günlerde daha sık görülüyor

İlk günlerin başlıca sorunu “baş ağrısı”dır. Ağrının sebebi açlığa bağlı “hipoglisemi”, yani kan şekerinin fazlaca düşmesidir. Eğer eski bir migren hastasıysanız hipogliseminin de tetiklemesiyle migren ataklarınızın da sıklaşabileceği aklınızda olsun.
Baş ağrısının başka nedenleri de olabilir: Sigara içiyorsanız sigaradan, kafein tutkunuysanız kahve ve çaydan uzak kalmanız, tansiyonunuzun düşmesi, susuzluğunuz da baş ağrısına yol açabiliyor.
Baş ağrısı en fazla 1-3 gün sürer ve sonra kendiliğinden geçer.

Böbreği destekleyin

Haberin Devamı

Yeteri kadar su içilmediğinden de böbrek fonksiyonları yavaşlamaktadır. Eğer sağlam bir böbreğiniz varsa bu durumda herhangi bir sorun yaratmaz. Bir böbrek yetmezliği probleminiz söz konusuysa uzun süreli susuzluk-açlık sorun çıkarabilir. Prensip olarak orucunuzu 1 bardak su ile açın.
İftardan sonra da sık sık ve abartmadan su için. Sahura kalktığınızda da su içmeyi ihmal etmeyiniz.

Uyku düzeniniz bozulabilir

Orucun uyku düzeninde geçici bazı aksamalara yol açması mümkün. Sahura kalkıp sonra uykuya dalıvermek kolay değil! Bu da ertesi günün halsiz ve sinirli geçmesine sebep olabiliyor. Uyku sorununa adaptasyonun en geç birinci haftadan sonra yeniden başlayacağını belirtelim.

Kabızlık sürpriz değil!

Oruç ilk günlerde hazımsızlık, gaz gibi yakınmalara da yol açabiliyor. Ne iyi ki, sindirim sistemi de yeni duruma kısa sürede intibak ediyor, eski düzenini yeniden sağlıyor. Oruçla ortaya çıkan sorunlardan biri de kabızlık. Eğer böyle bir sorun yaşarsanız iftar ya da sahurda kuru kayısı ya da incir gibi besinlere yer verin.

Oruç ve yüksek tansiyon

Tansiyon yüksekliği (hipertansiyon), yaşamı tehdit edebilecek hastalıkların (kalp krizi, beyin kanaması gibi) birinci basamağı olarak değerlendirebileceğimiz önemli bir sağlık sorunudur. Hipertansiyon tedavisi görenlerin aklına, ramazana girerken oruç tutup tutamayacakları ile ilgili bazı sorular gelecektir. Hastalar doğru yanıtları doktorları ile yapacakları görüşmede alabilirler. Eğer, oruç tutabileceklerine karar verilirse doktorları onların ilaç dozlarını ve saatlerini yeniden
ayarlamalıdır.
Genel olarak, uzun zamandır yüksek tansiyon tedavisi gören ve tekrarlayan ölçümlerde tansiyonu normal sınırlar içerisinde kalan kişilerin oruç tutması herhangi bir sağlık sorunu oluşturmaz. Ancak, gün boyunca bir şey yiyip içemeyeceklerinden ilaçlarının saatleri kayıp kan ilaç düzeyinde sapmalar olabilir.
Uzun açlık saatlerinde vücutta ilacın aktif maddesinin emilimi azalabilir, kan basıncı tehlikeli düzeylere çıkabilir. Bu nedenle, ramazan boyunca belirli aralıklarla tansiyon kontrolü elden bırakmamalı.

Haberin Devamı

Hipertansiyonu olanlar ramazanda ne yapmalı?

- Oruç açarken tüketilen iftariyeliklerin, örneğin peynirin ve zeytinin tuzsuz olanı tercih edilmelidir.
- İftar sofralarında sıklıkla yer alan turşu ve benzeri salamura edilmiş gıdaların tüketilmemesi uygundur.
Ev yapımı olmayan yüksek oranda tuz içerdiği unutulmamalıdır.
- Kavurma, pastırma, sucuk gibi şarküteri ürünlerinin tuz içeriği yüksek olduğundan bu besinlerin hepsinin birden ya da çok miktarda tüketmesi sakıncalıdır. Mümkünse hiç tüketilmemelidir.
- Yeşil yapraklı salata ve sebzelerin tansiyonu düşürmede yararlı olduğu unutulmamalı, iftar sofralarında mutlaka bulunmalı ve bolca yenmelidir.
- Potasyum içeriği yüksek olan besinlerin (kurutulmuş meyve ve sebzeler, kavun ve kayısı gibi meyveler, ıspanak, maydanoz gibi koyu yeşil yapraklı bitkiler, kuru baklagiller) tansiyonun düzenlenmesine yardımcı olduğu bilinerek sıkça tüketilmelidir.
- Tuzlu kuruyemişlerden uzak durulmalıdır.
- Ekmeği tuzsuz tüketmesi gerekenlerin, tuzlu pideler ve fırın ürünlerinden uzak durması gerekir.
- Çaya, kahveye düşkün olanlarda, oruçluyken bu içeceklerin tüketilmemesi koruyucu bir durumdur. Ancak, iftardan sonra yoğunlaşan çay ve kahve içimi hem idrar söktürücü etkileri nedeni ile hem de kafein alımının dönemsel artışı yüzünden tansiyon üzerinde olumsuz etkiler yapıp tansiyonu yükseltebilir.
- Hazır tüketilen tatlı, pasta, kek, kurabiye türü ürünlerin içerisinde bulunan kabartma tozunun tansiyonu etkileyeceği bilinmelidir.
- Gün boyu susuz kalan vücudun sıvı gereksinimi iftardan sahura kadar geçen sürede mutlaka karşılanmalıdır. Dr. Evren ALTINEL

Haberin Devamı

Kazalara dikkat edin!

Orucun ilk haftalarında aç kalmanın yol açtığı halsizlik, yorgunluk, çarpıntı, baş dönmesi, takatsizlik gibi şikâyetler de sıktır ve bunların da nedeni (çoğu zaman) hipoglisemidir. Ne iyi ki kompanse edici mekanizmaların devreye girmesi ile bunlar da kısa bir süre sonra azalmaya başlar ve bir hafta sonra neredeyse tamamen yok olur.
Hipogliseminin aşırı sinirlilik, dikkat dağınıklığı gibi nedenlere yol açabileceği özellikle sahura kalkıp bir şeyler yemediğiniz günlerde bunların sık sık tekrarlayabileceği aklınızda olsun. Kan şekerinin düşmesine bağlı olarak, dikkat dağınıklığının trafik ve iş kazaları olasılığını artıracağı, hatta ev kazalarını sıklaştırabileceğini de bir kenara not edin.
Bu iki sorunu önlemenin yolu mutlaka “sahur”a kalkıp bir şeyler yemek, sadece “iftardan-iftara” yiyerek oruç tutmak yanlışına düşmemektir.

Yazarın Tüm Yazıları