Orta yaşlı biriyim hangi vitamini içmeliyim

Vitamin veya benzeri bir destek kullanmak moda haline geldi. İmkanı olan herkes bir şeyler içiyor!

Kimi vitamin ve mineraller, kimi bitkisel desteklerle sağlığına yardımcı olmaya çalışıyor. Ne var ki, bu yaklaşım her zaman doğru olmayabiliyor. Bazen ya paralar boşuna harcanıyor, ya da vücuda gereksiz yere yükleniliyor. Bazen de kaş yapayım derken göz çıkarılıp böbreğe, karaciğere, mideye zarar veriliyor. Kısacası, bilinçsiz kullanıldıklarında bu destekler iki ucu keskin bir bıçak haline gelebiliyor.

BEKLENTİNİZİ BÜYÜTMEYİN

Okurlarımızdan bize yöneltilen sorular arasında "Hangi vitamin ve mineralleri kullanalım" diye başlayanlar daima ilk sıralarda yer alıyor. Hemen belirtmemiz gereken önemli bir nokta var: Çoklu vitamin-mineral karışımları hiçbir şekilde sağlıklı beslenmenin yerini tutmaz. Besinlerde bulunan doğal karışımları bu destekler asla sağlayamaz. Bu ürünlerde bulunan maddeler genellikle besinlerdeki kadar vücudunuza girmez. Girseler bile vücudunuz bunları besinlerdeki gibi iyi kullanamaz. Ayrıca bu haplar yiyeceklerden daha pahalıdır. Ek olarak yiyeceklerdeki lezzet, koku, tat, keyif bunlarda yoktur! Yiyeceklerle birlikte kazandığınız protein, karbonhidrat, yağ gibi temel besin unsurları ile çoğu antioksidan maddeyi bu desteklerle vücudunuza dahil edemezsiniz.

HANGİLERİNE İHTİYACIMIZ VAR

Bu durumda çoklu-vitamin-mineral desteği almamız faydasız bir çaba mıdır? Biz bu çabanın bazen faydalı hatta zorunlu bile olabileceğini, bazen de faydasız kalabileceğini düşünüyoruz. Araştırmalar, özellikle orta ve ileri yaşlarda bazı vitamin ve minerallerin vücuda yeteri kadar girmediğini gösteriyor. Pek çok insan özellikle şu beş vitamini vücutlarına yeteri kadar kazandıramıyor:

D vitamini, B6, B12 vitaminleri, folik asit ve E vitamini. Minerallere gelince çok özel durumlar dışında ek mineral desteği almak gerekmiyor. Menopoz döneminde ve sonrasında kalsiyum desteği alınabiliyor. Kan analizlerinde eksiklik belirlendiğinde magnezyum, çinko, selenyum desteğinden faydalanılabiliyor. Bu mineralleri günlük ihtiyaç duyulan dozları aşmamak koşuluyla çoklu vitamin karışımları ile alınması da herhangi bir zarara yol açmıyor

İDEAL KARIŞIM HANGİSİ

Bizim gözlemlerimize göre herkes için uygun olan ideal bir vitamin-mineral karışımı yok. Kullanılacak miktarlar o insanın sağlık geçmişi, yaşı, kilosu, mesleği, yaşadığı yer, genetik riskleri ve beslenme tarzına göre değişebiliyor.

Eğer vitamin-mineral desteği kullanacaksanız bu kararınızı doktorunuzla konuşun. Kendiniz karar verecekseniz makul dozlarda olanları tercih edin. Süper, ultra, mega dozlar içerenlerden uzak durun. Ve iki-üç ay kullanıp birkaç ay ara verin. Böyle bir yaklaşım sağlığınıza da, ekonomik durumunuza da zarar vermeyecektir. Önemli bir hatırlatmayı yine yapalım. Bu ürünlerin bazıları gereksiz yere pahalı. Ürünleri alırken fiyat mukayesesi yapmayı ihmal etmeyin!

Balık yiyemiyorum diye üzülmeyin

Özellikle ceviz, keten tohumu gibi yiyeceklerde bulunan doğal Omega-3 yağlarının vücutta süratle EPA ve DHA’ya dönüştüğü biliniyor. Bu yiyeceklerde bulunan Alfa Linolenik Acid (Bitkisel Omega-3) vücut tarafından süratle doğal Omega-3’lere çevriliyor. Eğer vücudunuza daha fazla Omega-3 kazandırmak istiyorsanız, daha sık ceviz, fındık, keten tohumu veya bunların yağlarını tüketmeyi deneyin. Haftada ortalama 7 gram civarında bitkisel Omega-3 kazabilirseniz bu ihtiyacınızı önemli ölçüde giderdiğiniz anlamına geliyor.

Bitkisel Omega-3 kaynakları içinde en güçlü olanı keten tohumudur. Keten tohumunda bulunan östrojen benzeri maddeler nedeniyle erkekler daha çok cevizi tercih ediyor! Bitkisel Omega-3’lerden faydalanırken yeşil yapraklı sebzelerdeki Omega-3’leri de unutmayın. Ne kadar çok sebze ve meyve tüketirseniz, vücudunuz o kadar çok bitkisel Omega-3 kazanır. Özellikle semizotunun güçlü bir Omega-3 kaynağı sebze olduğunu hatırlatalım. Öğütülmüş keten tohumu, rendelenmiş ceviz ve yeşil mercimekle hazırlanmış, ceviz veya fındık yağı eklenmiş bazemik soslu bir semziotu salatası mükemmel bir Omega-3 bombasıdır!

Östrojen eksikliği ve vajinal incelme

Kadınların bütün dokularında etkili olan östrojen, özellikle menopoz sonrasında eksilince, vajinada kuruluk ve vajen duvarlarında incelme oluşur. Menopoz sonrası kadınların yarısından çoğunda bu durum sorun oluşturur. Emzirme ve uzun süreli östrojen düşmelerinde de vajen elastikiyetini kaybeder. İlişkide acıma, sık vajinal ve idrar yolu enfeksiyonları, sık idrara gitme ve idrarda yanma, idrar kaçırma durumları çoğunlukla östrojenin azalması sonucu ortaya çıkar. Kadınlar cinsel ilişki sırasında vajenin daraldığı ve küçüldüğünü hissedebilir, bu da acı ve sonunda ilişkiden soğumayı getirebilir. Düzenli ilişkide bulunanlarda vajinal kan dolaşımı artacağından bu durum daha az hissedilmektedir.

En etkili tedavi vajinaya lokal olarak krem veya tablet şeklinde östrojen uygulamakla olur. Doktor gerekli görürse uygulanan sistemik östrojen tedavileri de yardımcı olur. Ayrıca vajinal nemlendiriciler ve ilişkide kayganlaştırıcı jel kullanılması fayda sağlar.

Baş ağrısı deyip geçmeyin

Gerçekten de baş ağrısı deyip geçmemekte fayda var. Baş ağrısı deyince aklınıza hemen migrene, sinüzite, ruhsal gerginliğe bağlı ağrılar gelmesin. Beyin tümörlerinde damar yırtılmaları ve kanamalara, beyin iltihaplarından apselerine, uykusuzluktan hipoglisemi nöbetlerine kadar onlarca sebep başınızı ağrıtabiliyor. Baş ağrısının iki yüzden fazla çeşidi olduğu belirtiliyor. Baş ağrısı birinci planda nörolojik bir uzmanlık alanına girmektedir. Bu problemi yaşayanların her şeyden önce bir nöroloji uzmanının denetiminden geçmeleri gerekiyor.

Emzirilen bebeklere vitamin ve mineral desteklerine gerek var

Kızımız Merve, Aleyna bebeği büyütürken eşim Mihriban ve ben de bebek beslenmesine kafayı taktık! Soruyor soruşturuyor kliniğimizin beslenme uzmanlarından da yararlanarak işi biz de öğrenmeye çalışıyoruz. İşte edindiğimiz bilgilerden bazıları: 4 aydan önce bebeklere katı besinler verilmiyor. Özellikle ilk 4-5 ayda anne sütünün yerini hiçbir şey tutmuyor. Yani anne sütü tam bir beslenme kaynağı. Bu dönemde bazı çocuklarda demir, D vitamini ve flor kullanmak gerekebiliyor. Ancak bu kararı doktorun vermesi gerekiyor. Hangi bebeklerde ve ne miktarda demir, D vitamini kullanılacağına doktor karar veriyor. Flor desteğine 6 aydan önce başlanmıyor. Anne sütü en güvenli süt ve her zaman mutlaka emzirilerek verilmesi de gerekmiyor. Gerektiği zaman kullanılmak üzere anne sütü memeden sağılıp uygun ve hijyenik şartlarda saklanarak kullanılabiliyor. Bu konularda daha doğru bilgilenmek için çocuk sağlığı uzmanlarıyla görüşmeniz doğru olacaktır.

Öğünler için altın kural:

-100 kalori (Öğle öğünü)


Öğle yemeklerinizi dışarıda yeme zorunluluğu diyetinizi bozan bir unsur olmamalı. Tercihlerinizi yaparken -100 kalori için önerilerimize kulak verin.

1. En önemli kural: Ara öğününüzü atlamış bir şekilde ana öğününüze başlamamaya özen gösterin.

2. Öğününüzde makarna tüketme hakkınız var ise yanından salatayı eksik etmeyin. Böylece makarna porsiyonunuz küçülecektir. Bununla birlikte makarnanızı sebzeli (mantar, yeşil biber, domates...) ile süslemek, kremalı sostan vazgeçmek sizin elinizde.

3. Hazır hızlı bir öğle yemeği yemek zorunda olabilirisiniz. Hamburgerinizin içinden peyniri çıkartın ve domates ile yeşillik ilave edin.

4. Etli salatalar (tavuklu, ton balıklı, peynirli...) zaman zaman öğün kurtarıcınız olabilir. Bu masum salataları mayonezli ve yağlı soslara boğmayın. Ve mutlaka yanında kepekli ekmeğinizi tüketin.

5. Çorba seçimlerinizi kremalı (kremalı tavuk, kremalı sebze) olanlardan yana kullanmayın. Başka şansınız olmadığı durumlarda o öğüne ait salatayı yağsız tüketin.

6. Sos ilavesi yapılabilecek herhangi bir yemeği (ızgara etler, makarna, salata gibi) sipariş verdikten sonra masanıza gelen tereyağ, mayonezli yoğurt ve benzeri seçimleri kullanmayın.

Hipoglisemide zayıflama

27 yaşında bir bayanım. Kilom 60 boyum 168 cm. Hipoglisemi teşhisi kondu. Diyet yaparken özellikle dikkat etmem gereken neler vardır?

Boyunuz ve kilonuza göre beden kütle indeksiniz (BKI değeriniz) hesaplandığında 18.5-25 aralığında yani sağlıklı aralıkta olduğunu görüyorum. Bölgesel şikayetler nedeniyle kilo vermek istiyorsanız, kaloriyle oynamak yerine güzel bir egzersiz programına başlayın. Kilo kaybı hipoglisemi hastalarında daha zor olabilir. Normalde sıklıkla bizden duyduğunuz "az az sık sık yemek yemelisiniz" önerisi hipoglisemi hastalarında tedavinin ilk adımını oluşturur.

2 -3 saatte bir öğün ve öğünlerde aldığınız besinlerin içeriği ve glisemik indeksi çok önemlidir. Öğünlerde glisemik indeksi düşük besinler tercih etmek toplam diyetinizin glisemik yükünü düşürür ve rahat kilo vermenizi, kendinizi daha iyi hissetmeniz sağlar. Başlıca dikkat etmeniz gerekenler:

n 2-3 saatte bir öğünden oluşan bir beslenme programı olmasına özen gösterin.

n Aç kalmayın.

n Aralarda bol sıvı tüketin.

n Öğünlerin protein-yağ ve karbonhidrat bakımından dengeli olmasına özen gösterin.

n Tek besine dayalı diyetler yapmayın.

n Egzersiz programınıza göre yemeğinizi ayarlayın ve aç karnına egzersiz yapmayın.

n Glisemik indeksi yüksek olan üzüm,incir,kavun, karpuz, muz, havuç,mısır,patates.. vb besinleri daha az tüketmeye çalışın.
Yazarın Tüm Yazıları