Paylaş
Sağlığınızı bu bilgilerle yönetmeye de kalkmayın! Yoksa başınız fena halde belaya girebilir. Çünkü bu bilgilerin çoğu eksik, hatalı ya da çakma (!) şeyler. Önemli bir ayrıntı da şu: Bu öneriler “acil durumda yapılacaklar”dan biriyse daha da tedbirli olun. “İnternet doktoru” ile sorunlarına çare ararken, sağlık problemleri “Google Amca, Yahoo Teyze veya Yandex Bey”ile çözerken sağlığı daha da bozulan pek çok insan var. Bu gibi riskli internet önerilerinden biri bugünlerde pek gündemde. Herkesin birbirine gönderdiği o mesajda önce “Kalp krizine karşı nasıl önlem alırsınız?” diye soruluyor. Sonra da ardına ‘kısa bir hikâye’ eklenip önünüze dikkat çekici bir ‘çözüm’ konuluyor. Çözüm şu: Kalp krizine karşı öksürük! Bu mesaj Ertuğrul Özkök’e de ulaşmış. Birkaç gün önce beni aradı ve sordu: “Hocam, bu mesaj doğru mu?” Detaylar için buyurunuz…
ÖN BİLGİ
O MESAJDA NE YAZIYOR?
Önce mesajı bir gözden geçirelim…
“Diyelim ki saat 18.15 ve zorlu bir iş gününden sonra arabanızla (yalnız başınıza) eve dönüyorsunuz. Gerçekten yorulduğunuz, sıkıldığınız ve çileden çıktığınız bir gününüzdesiniz. Birden göğsünüzde başlayıp kolunuza ve çenenize doğru ilerleyen şiddetli bir ağrı. Evinize en yakın hastaneden sadece 10 km uzaklıktasınız, fakat o mesafeye bile ulaşıp ulaşamayacağınızdan emin değilsiniz. Ne yapabilirsiniz? Kalp masajı konusunda belki eğitim de almıştınız ama size öğreten şahıs, muhtemelen bu masajı kendi kendinize nasıl yapabileceğinizi öğretmedi… Son zamanlarda bir sürü insan kalp krizine yalnız başınayken yakalanmaktadır. Yardım olmaksızın, normal kalp atışı bozkardeş ve baygınlık hisseden bir insanın bilincini yitirmeden önce sadece 10 saniyesi vardır. Bu durumda kalan şahıslar kendilerine, devamlı ve şiddetli bir şekilde öksürerek yardımcı olabilirler. Her öksürükten önce derin bir nefes alınmalı ve öksürük sanki göğüs derinliğinden balgam çıkarmak istercesine derin ve uzun olmalıdır. Derin nefes alma ve öksürük, yardım gelene ya da kalp normal ritmine geri dönene kadar, durmaksızın her iki saniyede bir olacak şekilde devam etmelidir. Derin nefes alma akciğerlere oksijen ulaştırırken, öksürük hareketi kalbi sıkıştırarak kanın dolaşımını sürdürür. Kalp üzerindeki sıkıştırma hareketi aynı zamanda kalbin normal ritmine dönmesine de yardımcı olur. Bu şekilde, kalp krizine maruz kalan kişi, kendisini bir hastaneye ulaştırabilir.”
DOĞRU BİLGİ
KRİZDE ÖKSÜRMEK HAYATA DÖNDÜRÜR MÜ YOKSA ÖLDÜRÜR MÜ?
Ertuğrul Özkök’ten gelen mesajı alınca önce Kardiyolog Dr. Murat Kınıkoğlu’nu aradım. Dr. Kınıkoğlu özetle şunları anlattı: “Öksürürken göğüs boşluğu içindeki basınç artar, bu da beyne giden kanın bir-iki saniye süreyle artmasına neden olur. Aynı şekilde hastada bir ritim bozukluğu varsa (fibrilasyon veya taşikardi) öksürmek –küçük bir ihtimalle- ritmi düzeltebilir. Ancak öksürmenin olumsuz etkileri olumlu etkisinden fazladır. Bir kere “öksürük senkopu” dediğimiz bir şey vardır, öksürmek bizatihi kendisi bayılmaya neden olabilir. Kalp krizi nedeniyle tansiyonu zaten düşme eğiliminde olan bir kişiyi daha da riske sokmak demektir. Daha önemlisi öksürme çabası bir efor gerektirir. Kalp krizi geçiren bir kişide kalbin yükünü azaltmak gerekirken gereksiz yere öksürmeye zorlamak yangına benzin dökmek olur. Bu tip konularda internette ahkâm kesmeden önce saygın bilimsel kuruluşların ne dediğine bakmak gerekir. Amerikan Kalp Birliği’nin “kalp krizi geçiren hastaları öksürmeye teşvik etmenin hiçbir faydası olmadığını, hatta zararlı olabileceği” yolunda açıklaması vardır. Bu yüzden göğsünde ağrı hisseden bir kişinin öksürmeye çalışmasını tasvip etmiyoruz.”
KALP KRİZİNDE YAPMANIZ GEREKEN İLK 5 ŞEY
SÜRATLE istirahat haline geçiniz. Şekerli su vs gibi şeyler içmeyiniz, herhangi bir şey yemeyiniz.
En yakın ve en donanımlı hastaneye nasıl ulaşabilirim?” sorusuna cevap arayınız. Hastaneye ulaşma süreniz uzadıkça tedavi şansınız azalacaktır. Uzmanlar “Her 30 dakikalık gecikme ölüm riskini %8 artırıyor” diye uyarıyor. Kesinlikle öksürmeye, hapşırmaya veya başka bir manevra yapmaya kalkmayınız. Hatta kriz siz yürürken veya merdiven çıkarken, yani hareket halindeyken gelmişse hemen olduğunuz yerde yarı oturur pozisyonda uzanarak istirahate geçiniz. Cep telefonunuzdan 112’yi arayıp en yakın sağlık kuruluşuna ulaştırılmanızı isteyiniz.
Bu arada –eğer yalnızsanız- yapabileceğiniz bazı şeyler var: Bayılacak gibi hissetmeniz halinde uzandığınız yerde ayaklarınızı kalp seviyesinin üzerine kaldırıp kalbinize daha çok kan akışı sağlamaya çalışınız. Boynunuzdaki sıkı kravatı, düğmeleri gevşetin ve beklemeye geçiniz.
Eğer yanınızda varsa bir adet 325-500 mg’lık asetil salisilik asit tabletini ağzınızda çiğneyip emmeyi deneyiniz. tmayınız, çiğneyiniz.)
ÖKSÜRMEK NE ZAMAN FAYDALI OLABİLİR?
Kalp krizi geçiren birinde kalp ritim bozukluğu veya kalp durması gibi bir durum söz konusu olursa öksürme atakları denenebilir ama bu işin sadece doktor gözetiminde ve yoğun bakımda izlenen bir hastaya uygulanabilmesi mümkün. Ayrıca öksürmenin kalp krizine bağlı her ritim bozukluğunu düzeltebileceğini söylemek de mümkün değil. Tersine mevcut bir ritim bozukluğunu daha da ciddileştirme, kötüleştirme ihtimali bile var.
BELLEK KAYBININ BELLEK KAYBININ GÖZDEN KAÇAN 5 SEBEBİ
Belleğimiz en mühim sağlık hazinelerimizden biri. Onu kollayıp korumamız, iyi sahip olmamız lazım. Her hazine gibi o da ‘sahip olması zor, kaybı kolay’ bir varlık. Kaybederken de çoğu zaman neyin neden olup bittiğinin sebebini –suçlunun- ne olduğunun farkına bile varmıyorsunuz. “Canavar gibi” bir belleğiniz olduğunu düşünürken günün birinde içi boşalmış ve koflaşmış bir beyne de sahip olabiliyorsunuz. “Peki, neler, hangi şeyler, hatalar, eksiklikler sebep oluyor bu kayba?” diyorsanız buyurun…
1- KAN ŞEKERİNİN OYNAMASI
Kan şekerinin yüksekliği de düşüklüğü de belleği etkiliyor. Uzun süre yüksek seyreden kan şekeri damar yapısını bozarak (ateroskleroz) demansı davet ediyor. Ama daha da önemlisi farkına varılmayan gizli hipoglisemiler beynin adeta içini oyuyor. Kısacası bilhassa hipoglisemi mühim bir bellek kaybı nedeni. Özellikle ileri yaşlarda fark edilmeyen hipoglisemiler yalnızca depresyona, kronik yorgunluğa, bitkinliğe, halsizliğe, sersemliğe sebep olmuyor, belleğin de adeta içini oyuyor.
2- VİTAMİNLERİN EKSİLMESİ
Özellikle B12 vitamini en mühim bellek belirleyicilerinden biridir ve bu nedenle de size “B12’ye ‘belleğinizin sütü’ muamelesi yapın” diyorum. D vitamini de önemli bir bellek belirleyicisi. Unutmayın, ideali D vitamininizi 50-70, B12 vitamininizi 500-800 aralığında tutmanızdır.
3- MİNERAL NOKSANLIĞI
Belleği etkileyen en mühim mineral demirdir. Özellikle adet gören kadınlar ve çocuklarda ortaya çıkan odaklanma sorunları veya bellek zayıflamalarında demir seviyelerini kontrol etmekte fayda var. Demirin azlığı belleği zayıflatıyor.
4- YAĞLARIN DENGESİZLİĞİ
Belleği etkileyen en önemli yağ asitleri omega-3 ve omega-6’lardır. Biliyorsunuz, beyin zaten müthiş yağlı bir doku. % 60’ından fazlasını yağlar oluşturuyor. % 20’ye yakınını omega-3 (özellikle de dokozahegzoenoikasit, yani DHA), % 10 kadarını da omega-6 yağ asitleri (araşidonikasit) meydana getiriyor. Tabii ki en önemlisi DHA. Beyin ve sinir sistemi DHA kaybına dayanamıyor, DHA takviyesi yapıldığında ise adeta bayram ediyor. Beyin dostu DHA kaynaklarının en önemlileri havyar yağı ve Krill canlısı yağı.
5- HORMONLARIN AZLIĞI
Beynin belleğe ilişkin fonksiyonlarını sürdürebilmesinde farklı hormonların farklı etkileri olsa da belleğin hormonal orkestrasının şefi tiroit hormonudur. Tiroit hormonu beynin yapısını da metabolik süreçlerini etkileyen enzimlerini de doğrudan etkiler. Zaten böyle olduğu için de deneyimli her hekim bellek sorunu belirlediği her hastasını mutlaka hipotiroidi yönünden inceler.
BENİM TAVSİYEM
BELLEK İÇİN DOĞAL DESTEKLER
Omega-3 takviyelerinden, özellikle de DHA yönünden güçlü olanlarından istifade edebilirsiniz. D vitamini ve B12 seviyelerinizi araştırıp bu iki vitaminden ihtiyacınız oranında takviye alabilirsiniz. Zerdeçal mühim bir bellek desteği. Farklı kullanım şekilleri var. İşe yaradığını gösteren çok sayıda araştırma neticesine sahibiz.
Üzüm çekirdeği de tavsiye edilen doğal destekler arasında.
BENİM ÖNERİM: Bir tatlı kaşığı toz zerdeçalla bir çay kaşığı öğütülmüş üzüm çekirdeğini bir çay kaşığı kadar sızma zeytinyağı ile karıştırarak oluşturacağınız basit ‘ev yapımı sos’u kullanmanızdır. Bu sosu salatalarınıza, cacık ve çorbalarınıza, hatta yoğurdunuza ekleyebilirsiniz.
Paylaş