Paylaş
Obezite ile ilgili sağlık sorunlarının ne boyutlara ulaşabileceği geçen hafta yayınlanan bir raporla daha da netleşti: 30 yıl kadar önce dünyada 150 milyon civarında diyabetli vardı. Bugün rakam 350 milyonu aştı. Bu rakamın 2030’lu yıllarda 500 milyona ulaşacağından endişe ediliyor. Bu hızlı artışın birinci nedeni olarak da kilo fazlalığı sorunu ve obezite hastalığının yaygınlığı gösteriliyor.
Kısacası kilo fazlalığı ve obezite hastalığı yaratacağı (ve yarattığı) sağlık tehditleri bakımından insanlık tarihinin en büyük tehditlerinden biri sayılıyor.
TANSİYON, KANSER, DAMAR SERTLİĞİ
Obezitenin yarattığı sorunlar sadece diyabetle de sınırlı değil tabii ki. Sorunun öbür ucunda çok daha büyük bir tehdit daha var: Kanser! Özellikle bazı kanserlerin obezite ile doğrudan ilişkili olduğundan artık hiç kimse kuşku duymuyor. Obezlerde karaciğer kanserlerine, meme kanserlerine, böbrek kanserlerine ve daha pek çok tehlikeli kansere beklenenden daha yüksek oranda rastlandığı artık çok iyi biliniyor.
Kilo artışının hipertansiyona ve koroner kalp hastalığına yakalanma riskini yükselttiği de kesin. Bu dörtlü çete (diyabet, kanser, hipertansiyon ve koroner kalp hastalığı) bugün erişkin sağlık sorunlarının neredeyse yüzde 90’nı, ölüm nedenlerinin ise yüzde 95’ini oluşturuyor.
BUNLAR DA ÖNEMLİ
Canınızı sıkmak istemem ama bu dörtlü tehdide şu sorunları da eklememiz lazım: Safra kesesi taşları, kalça ve diz eklemlerinde romatizmal problemle, karaciğer yağlanmaları, Alzheimer dahil her türlü bellek sorunları, mantar ve benzeri enfeksiyonlarda sıklaşma, tüylenme bozuklukları, adet düzensizlikleri, kısırlık, karaciğer yağlanması, kan yağlarında dengesizlik, gut hastalığı bu tehditlerin ilk akla gelenleri...
NE YAPMALI?
Anlatmak istediğim şey şu: Aileler ve kilo fazlalığı veya obezite hastalığı yaşayanlar bu sorunu lütfen ve acilen en önemli sağlık tehditlerinden biri gibi kabul etsinler. Bilhassa göbek-bel-kalça bölgesinden kilo alanlar durumu daha da ciddiye alsınlar.
Özellikle çocuk obezitesini aile ve çocuğun geleceğine yönelik en ciddi tehditlerden biri sayıp süratle çözüm arasınlar.
Çözümü de yöneticilerden beklemesinler, çünkü onlardan hâlâ ciddi bir çözüm önerisi gelmedi, belki de hiç gelmeyecek!
Diyetle diyabet tedavisi mümkün mü?
BİR BİLGİ
Geçenlerde yayınlanan bir çalışma obezite ile diyabet arasındaki ilişkinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermesi açısından önemliydi. Araştırma ünlü Diabetologia dergisinde yayınlandı. Diyabetli 11 kişi günlük 600 kalori ile 8 haftalık bir diyete tabi tutulduğunda bu oldukça sert diyetin daha birinci haftadan itibaren kan şekeri seviyelerini normale döndürdüğü - hiç ilaç kullanmadan- pankreastan insülin üretimini düşürdüğünü gösterdi.
Daha da önemlisi çalışma tamamlandığında hastalarda diyabete ilişkin işaretlerin tümü kaybolmuştu. Bu çalışmanın anlamı şu: Doğru ve dengeli beslenmemek, özellikle kilo konusunda dikkatsiz davranmak, sağlıksızlığa giden yolun başlangıcı olabiliyor. Sadece beslenme önlemleri ile bile Tip II diyabet gibi ciddi bir hastalık önlenebiliyor. Hatta ilaçsız insülinsiz tedavi edilebiliyor.
Biz diyabet yanında hipertansiyonun da çoğu kişi de ilaca gerek kalmadan sadece doğal beslenme (diyet ve düzenli fiziksel aktivite [egzersiz]) ile tedavi edilebileceğini iddia ediyoruz, çoğu diyabetli ve hipertansiyonludan (hatta kolesterol hastasının) boş yere ilaç kullandığını düşünüyoruz.
Dr.Evren Altınel
Meyve faydalı ama
BİR UYARI
Meyveler, içerdikleri vitaminler nedeniyle sağlığımızın garantisidir. Posa (lif) içerikleri ile sindirim sistemini korurlar. Ama fazla tüketildiklerinde, özelikle kilo sorunu için ciddi bir problem haline gelebilirler. Özellikle genetik mirasında “insülin direnci” sorunu olanlarda aşırı meyve tüketimi ihtiyaçtan fazla “fruktoz yüklenmesi” yaparak kanda “trigliserid” ve “ürik asid” artışına, sonra da “karaciğer yağlanması” ve “göbeklenmeye” sebep olabilir. Bu özellikle fazla miktarda meyve tüketmeyi, sağlıklı bir durum sayan, karpuz, üzüm, incirle diyet yapmaya kalkan, her akşam üç beş şeftali, bir tabak kiraz, bir salkım üzüm yemeden yatmayan fazla kilolular, diyabetliler, karaciğer yağlanması ve insülin direnci olanlar için önemli bir sorundur.
Unutmayın: “Azı karar, çoğu zarar” ilkesi meyve tüketimi için de geçerlidir ve özellikle karpuz, incir ve üzümün bol olduğu yaz aylarında bu kurala dikkat edilmedilir!
Diyetisyen Nilüfer Bayram
Paylaş