Paylaş
SORUN 1: İNSÜLİN DİRENCİ
Kilo direncinin birçok nedeni var. “İnsülin direnci” daha doğrusu “insülin fazlalığı” sorunu bunların ilki. İnsülin direnci seviyesi varmasa bile insülinin fazlalığı kilo kaybına az ya da çok ama mutlaka bir direnç yaratıyor. Çünkü insülin bir taraftan “yağ depolarken” diğer taraftan “yağ depolarının kapısında bekleyen bir güvenlik görevlisi” gibi çalışıyor ve kazanılmış yağların eritilmesi sürecine inanılmaz engeller gösteriyor.
Kısacası insülin direnci seviyesine varmış olmasa bile insülin fazlalığı hemen herkeste kilo direncinin önemli bir nedeni. Eğer açlık insülininiz 5’in, tokluk insülininiz 20’nin üzerindeyse, hele bu rakamlar açlıkta 8’i, toklukta 40’ı geçiyorsa neden kilo veremiyorum gibi bir soru aklınıza bile gelmesin, çünkü sebep çok açık ve net olarak insülin fazlalığı yani hiperinsülinemidir.
SORUN 2: HİPOTİROİDİ
Kilo vermeyi engelleyen önemli faktörlerden biri de “tiroid yetmezliği”, yani hipotiroididir. Hipotiroidi metabolizma üzerindeki olumsuz etkileriyle kilo kaybını durdurmasa da yavaşlatır. Bu nedenle kilo direnci problemi yaşayanların hemen ve mutlaka TSH seviyelerini de kontrol ettirmeleri lazım.
Direnç TSH 2,5’u geçtikten sonra başlıyor, 3,5’u geçtikten sonra net ve açık hale geliyor. Zaten bu nedenle de çoğu uzman TSH 3’ü geçti mi sorunu bir tiroid yetmezliği olarak kabul edip stratejisini ona göre planlıyor.
SORUN 3: KORTİZON DEŞARJI
Böbrek üstü bezinin fazla miktarda kortizol imal ettiği durumlarda da insülin direnciyle sık karşılaşıyoruz. Bunun için ille de kuşing hastalığına yakalanmak gerekmiyor. Tabiî ki gizli veya açık bir “Kuşing hastalığı” önemli kilo direnci nedenlerinden biri ama bu sorunla öyle pek sık karşılaşmıyoruz. Kortizol fazlalığı bize göre özellikle stres faktörü ile birebir ilişkili. Kilo verme stresinin yoğunlaştığı kişilerde yani bu işi ciddi bir stres kaynağı haline çevirenlerde böbreküstü bezleri fazla miktarda kortizol üretmeye başlıyor, kortizol artışı da bir süre sonra kilo vermeyi engelliyor.
Bunun anlamı şu: Kilo vermeniz zorlaştığında sakın strese girip kortizol salgınızı daha da arttırmayın! İşinizin daha da zorlaşacağını unutmayın ve işi oluruna bırakın.
SORUN 4: EGZERSİZİ UNUTMAK
Kilo direncinin çoğu zaman fark edilmeyen bir nedeni daha var: Kilo verme sürecini sadece diyetle çözümleme yanlışlığına düşmek! Tabiî ki diyetler –ister doğru ister yanlış planlansınlar- hemen tamamı kalori kısıtlamasına dayandığından başlangıçta bir süre kilo kaybı sağlıyorlar ama bir noktadan sonra tiroid bezi fonksiyonlarını azaltarak yani tiroid bezi üretimini azaltarak duruma el koyuyor, neticede beden kendisi çakma bir hipotiroidi defansı oluşturarak kendini kilo kaybından korumaya başlıyor. Ama eğer süreç doğru yönetilir ve bir ayağı eksik bırakılmazsa yani diyete aktivite artışı da eklenirse kilo direnci ihtimali neredeyse sıfırlanıyor.
SORUN 5: VİTAMİN NOKSANLIKLARI
Demir ve omega-3 yağlarının eksikliği, B12 vitamini eksikliği, D vitamini eksikliği gibi sorunların da kilo direnci yaratabileceği aklınızda olsun. Unutmayın! Kilo direnci ciddi bir iştir ve bir defa oluştu mu kolay kolay ortadan kaldırılamaz. Hiçbir kilo sorunu “diyet+aktivite” ikilisi bir arada kullanılıp süreç kalıcı hale getirilemeden kalıcı olarak çözümlenemez.
İYİ HABER
Diyabetlilerde prostat kanser riski daha az
Şeker hastalığı da, kanser de yaygınlığı hızlı artan sağlık sorunları. Peki, bu ikili arasında nasıl bir ilişki var? Şeker hastalarında kanser görülme riski diyabeti olmayanlara oranla daha yüksek. Diyabetlilerde safra yolları, kalınbağırsak, pankreas, karaciğer gibi sindirim sistemi, böbrek ve üriner sistem kanserleri ve diyabetli kadınlarda da rahim, rahim ağzı, yumurtalık kanserlerine daha sık rastlanıyor. Buna karşılık diyabetli erkeklerde prostat kanseri riski diyabeti olmayanlardan daha düşük bulunuyor.
Yani şeker hastası olan erkeklerde diğer kanserlerin tersine prostat kanserine yakalanma ihtimali daha az. Bu durumun diyabetli erkeklerde erkeklik hormonlarının düzeyinin azalması ile bağlantılı olduğu düşünülüyor.
Şeker hastalarında en sık görülen kanserler ise karaciğer, pankreas ve mesane kanserleri. Bu da vücutta farklı salgılar üreten organlarda kanser ihtimalinin arttığının bir göstergesi.
BİR ÖNERİ
Depresyonlulara öneriler
Tedavi planını dikkatlice uygulayın: Doktorunuza düzenli olarak kontrole gidin ve verdiği tedaviyi önerdiği şekilde uygulayın
Küçük adımları önemseyin: Tedavideki küçük ama olumlu değişiklikleri memnuniyetle karşılayın.
Kendinizi suçlamayın: Depresyon tıbbi bir hastalıktır, onu siz oluşturmadınız.
Cesaretinizi kırmayın:Normale dönmek için bazen uzunca bir süre geçecektir, kendinize daha iyi olacağınızı söyleyin.
Yaşamınızı basitleştirin: Gerçekçi hedefler ve makul planlar yapın, çok büyük beklentiler içine girmeyin.
Yaşamınız hakkında önemli kararlar vermekten kaçının: Depresyonunuz kontrol altına alınana kadar evlilik, boşanma, iş değişikliği kararları vermeyin.
Katılımcı olun: Kendinizi iyi hissettiğiniz, sevdiğiniz faaliyetlere katılın, aile ve arkadaşlarınızla daha fazla birlikte olun.
Ailenizin ve arkadaşlarınızın size yardım etme istekleriniz geri çevirmeyin: Onlara daha fazla şans tanıyın.
Yaşamınıza hareket katın: Düzenli egzersiz yapın, iyi beslenmeye önem verin ve yeterli uykunuz olsun.
(*): Keith Kramlinger, 2004, Mayo Clinic/Depresyon, Güneş Kitabevi
BİR SORU/BİR CEVAP
Testesteron kadınlarda işe yarar mı?
Cinsel isteksizlik erkekler kadar kadınlar için de önemli bir problemdir ve kadınlardaki yaygınlığı sanıldığından daha yüksektir. Testesteron erkekler kadar kadınlarda da sağlıklı bir seks için temel hormondur. Testosteron seviyesi düşen kadınlarda seks yapma isteğinde ciddi bir azalma görülür.
Bazı çalışmalarda testosteronun vajinal uyarılma üzerinde etkili olabileceği gösterilmiştir. Testosteron eksikliği düzeltilen kadınlarda cinsel hassasiyetin arttığı ve cinsel uyarılardan etkilenmenin çoğaldığı belirlenmiştir. Eğer cinsel isteksizliğinizin bir probleme dönüşmekte olduğunu hissediyorsanız doktorunuzla testosteron eksikliği hakkında konuşmanızda yarar var.
Paylaş