Paylaş
Yorgun düşen tarafımızın bedenimiz mi ruhumuz mu olduğu çoğu zaman net ve açık değilse de yorgunluğun hayatlarımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmeye başladığı kesin. Bir taraftan hızlanan hayat temposu, karmaşıklaşan ilişkiler ve yaşam tarzı değişimleri, dozunu giderek arttıran stres, uykusuzluk meselesi, beslenme yanlışları, hareketsizlik nedeniyle hantallaşan bedenlerimiz bizi yorarken, diğer taraftan geçmişteki pişmanlıklar, gelecekteki belirsizliklerin yarattığı kaygılar, bazen savaş, bazen deprem, bazen de ekonomiden kaynaklanan korkular doğal olarak ruhlarımızı da yormaya başladı. Diğer taraftan kronik hastalıkların, tansiyonlarımızdaki, şekerlerimizdeki, kilolarımızdaki, kalp ritmimizdeki dalgalanmaların, vitamin ve minerallerimizdeki azalmaların da bizi yorabileceğini çok iyi biliyoruz. Ama yine de bilelim ki yorgunluk her zaman yukarıda saydığım masum nedenlerden kaynaklanmayabiliyor. Kendisi bir hastalık olmasa da önemli bazı hastalıkların -uzunca bir süre- ilk ve tek işareti de olabiliyor. Bazen bir kalp, akciğer, karaciğer ya da böbrek yetmezliği, bazen sinsi bir kanser, bazen de gizli bir tiroit ya da böbrek üstü tembelliği de başlangıçta kendisini, bizi yorarak ifade etmeye çalışabiliyor. İşte bu nedenle 2-3 haftayı geçen inatçı yorgunlukları ciddiye almamızda, nedenlerini araştırıp çaresini aramamızda fayda var.
AKLINIZDA OLSUN
MASUM YORGUNLUKLAR DA VAR
Yorgunluk her zaman hastalıklardan, eksikliklerden ya da fazlalıklardan kaynaklanmaz. Güncel hayattaki basit hatalar da bizi yorgun düşürebilir. Mesela mı?
1. SUSUZLUK: Eğer yeteri kadar su içmezseniz bedeniniz kısa sürede yorgun düşecektir.
2. AÇLIK: Gıda tüketiminin aksaması, açlığın uzaması kan şekerinin düşmesine ve yorgunluğun tetiklenmesine yol açar.
3. OBURLUK: Özellikle fazla kilolu, göbekli, insülin direnci olan biriyseniz bir oturuşta çok fazla yemek yemek, bir öğünde alınan toplam kalori miktarını abartmak, öğünlerde “şeker, un, nişasta üçlüsüne” fazlaca yüklenmek de yemek sonrası yorgunluklara, bitkinliklere yol açabilir.
4. AŞIRI EGZERSİZ: İyi planlanmamış düzensiz ve ağır egzersizlerin yorgunluk ve ağrılara yol açabileceğini hepimiz çok iyi biliriz.
5. TEMBELLİK: Abartılmış bedensel aktiviteler bizi nasıl yoruyorsa gereğinden fazla hareketsizlik ve tembellik de yorgunluk hissini tetikleyebiliyor.
6. UYKUSUZLUK: Çoğu zaman gözden kaçan önemli bir yorgunluk nedeni de uykunun süresi ya da kalitesindeki eksikliklerdir.
7. İLAÇLAR: Bazı ilaçların özellikle de antidepresanların, antihistaminiklerin, bazı tansiyon ilaçlarının, idrar söktürücülerin de yorgunluk yapabileceği aklımızda olmalı.
OKUR SORUSU 1
VİRAL ENFEKSİYONLAR NEDEN ÇOK ARTTI
Özellikle son 2 haftada önceki zaman dilimlerine oranla üst solunum yolu enfeksiyonlarında ciddi bir artışın olduğu kesin. Bunda ağırlaşan kış şartlarından ziyade yeni yıl programları nedeniyle artan seyahatlerin, alışveriş merkezleri ve başka kalabalık ortamlarda birlikte olma sıklığında ve yoğunluğundaki artışının öncelikli ve önemli rol oynadığı anlaşılıyor. Görünen o ki özellikle nezle/soğuk algınlığı, grip/inflüenza, RSV gibi viral enfeksiyonlarda beklenenden daha fazla hatta ciddi bir artış var. Kanaatime göre, bunun nedenleri de önceki yıllardan pek farklı değil. Bağışıklık sisteminin zayıflaması, maske kullanımının azalması, sosyal mesafe kurallarının gevşemesi, muhakkak ki yine öncelikli nedenler. Tedbirli olmamızda fayda var.
OKUR SORUSU 2
VİRÜSLERE KARŞI ÇİNKO MU C VİTAMİNİ Mİ
Düzenli ve yeterli C vitamini rezervine sahip olanlarda bağışıklığın daha güçlü ve daha dirençli olduğu kesin. Diğer taraftan çinkonun, özellikle çinko asetat pastillerinin virüslere karşı bağışıklığı güçlendirmede işe yarayabileceğini gösteren güçlü kanıtlar var. Ama unutmayalım ki demir, magnezyum gibi minerallerden; D, B12, folik asit gibi vitaminlerden fakir bir beden de mikroplara karşı yeterince direnemez.
KISA BİLGİ
DEMİR NEDEN ÇOK ÖNEMLİ
Besinlerle her gün düzenli olarak demir kazanmak ve bedenimizdeki demir rezervlerini makul seviyelerde tutmak zorundayız. Ve bu zorunluluk sağlıklı bir yaşamın köşe taşlarından biridir. Zira...
1. Demir olmadan alyuvarlarımız hücre, doku ve organlarımıza oksijeni taşıyamıyor, hücrelerimiz enerji üretemiyor.
2. Neredeyse 100’den fazla enzim demir rezervleri yetersizse görevlerini yapamıyor.
3. Demirden fakir bir beyin ne yeni şeyler öğrenebiliyor ne de eski bildiklerini yeterince hatırlayabiliyor.
4. Yeteri kadar demir olmadığında bağ dokusunun hatta kemiklerin, kasların yapısı altüst oluyor.
5. Demir rezervlerimiz azaldıkça saçlarımız dökülüyor, tırnaklarımız kırılıyor, dilimizde, ağzımızda yaralar çıkıyor.
Paylaş