Paylaş
Neden her gün “yeme-içme” konusunu gündeme getiriyoruz? Neden her gün size bir besinin faydalarını anlatmaya çalışıyoruz?
Nedeni açık: Yiyip içtiklerimiz sadece karnımızı doyurmuyor. Protein, yağ ve karbonhidrat ihtiyaçlarımızı karşılamakla da kalmıyor.
Besinler içlerindeki yüzlerce, hatta binlerce doğal mucize sayesinde adeta doğal bir şifa, reçeteli bir ilaç işlevi de görebiliyor. Besinlerin içinde yer alan vitamin, mineral, antioksidan karotenoid ve flavonoid yapısındaki maddeler, hatta glukozit ve alkaloit yapısındaki bileşiklerin her birinin önemli faydaları var.
Bu doğal mucizeler doğadaki halleriyle yani doğal yapılarının içinden ayrılmadan ve doğal şekilleriyle vücuda kazandırılabilirlerse bağışıklığınızı güçlendirmekten damar duvarınızı korumaya, şekerinizi, kolesterolünüzü, tansiyonunuzu dengelemekten belleğinizi takviye etmeye kadar birbirinden son derece farklı alanlarda işe yarayabiliyor.
Ama bunun için C vitaminini portakal, limonla, likopeni domates ve salçayla, kuvarsetini elma ve soğanla, rezveratrolü üzüm ve kirazla kazanmak en doğru yol gibi görünüyor.
Bu doğal doktorları, üretildikleri doğal besinlerin içinden ayırıp da yutmaya kalktığınızda faydaları hiçbir zaman yukarıdaki anlattığım sistemdeki kadar olmuyor.
Hatta bazıları hiçbir işe yarayamayabiliyor, bir kısmı fayda yerine zarar bile verebiliyor. İşte bu nedenle her doğal mucizeyi kendi kaynağı ile bedene kazandırmak öncelikli hedef haline geliyor. Özeti şudur: “Yeme-içme” meselesi önemli, şansa bırakmamak gerekiyor.
Zerdeçal karabibersiz olmaz!
Zerdeçala karabiber eklemek biyolojik yararını ciddi ölçüde yükseltiyor. Salata ya da yemeğinize koyduğunuz zerdeçala çeyrek kaşık kadar karabiber eklediğinizdeki zerdeçalın kan seviyesi pik yapıyor, yüzde 2 bine fırlayıveriyor.
Zerdeçalın etkisini artıran bir diğer doğal mucize de yağ. Yağ eklenince faydası 7 kat artıyor. Köri sosunun mucizesi içindeki yüzde 30 zerdeçala ek olarak karabiber, karanfil, kakule gibi ek baharatlar içermesi, sıcak yemeklerde yağ ile birlikte kullanılması.
Trans yağı yüksek besinler hangileri?
Trans yağ son derece tehlikeli bir yağ türü. Bunlar damar sertliğinden kansere, obeziteden bunamaya birçok sorunun başlıca nedeni.
Bu tür yağlar özellikle hazır besinlerde daha fazla bulunuyor. Bu nedenle besin etiketlerini dikkatle okumak, trans yağ oranı düşük olanları ve tercihen bir porsiyonunda 1 gramdan daha az trans yağ içerenleri kullanmak gerekiyor.
Sert margarinlerde trans yağ bulunması olasılığı artıyor. İçinde pamuk çekirdeği yağı, hindistancevizi yağı, palmiye çekirdeği yağı bulunan fırın ve pastane ürünlerinden, kızartma ve panelerden de uzak durmak gerekiyor.
Bu yağlar trans yağ değil ama en az trans yağlar kadar sağlıksız doymuş yağlar.
Bisküvi, çörek, kraker, cips, kızartılmış ve pane edilmiş tavuk, balık ve benzeri ürünler (tavuk kanadı kızartması, tavuk budu kızartması, kızartılmış ve pane edilmiş parça balıklar) trans yağdan zengin olabiliyor. Pizzalarda da yüksek miktarda trans yağ bulunabiliyor.
Fırında ve buharda pişirilmiş yiyeceklerde, haşlama besinlerde trans yağ oranı düşüyor. Kızartılmış yiyeceklerde özellikle yağda pane edilerek kızartıldıkları zaman trans yağ oranları artıyor.
Suya ihtiyacınız var mı?
Yeterli su içtiğinizi anlamanın en kolay yolu, tuvalete gittiğinizde idrarınızın rengini ve miktarını kontrol etmenizdir.
Az miktarda ve koyu renk bir idrar yapıyorsanız, bu yeterli sıvı almadığınızın işaretidir. Berrak ve bol miktarda bir idrar ise sıvı ihtiyacınızın olmadığını gösteriyor.
Eğer sık sık idrara çıkıyorsanız, bu durumun bir sağlık sorununa, örneğin şeker hastalığına işaret edebileceği aklınızda olsun.
7 etkili ve kolay aktivite tavsiyesi
- Asansöre “hayır”, merdivene “evet” deyin.
- Yürüyebileceğiniz hiçbir yere arabayla gitmeyin. Otobüsten ya da metrodan bir-iki durak önce inin.
- Köpeğinizi evdeki yardımcı ya da apartman görevlisine gezdirmeyin, bizzat siz gezdirin.
Süreyi de olabildiğince uzatın; merak etmeyin köpeğiniz kolay kolay yorulmaz!
- Balkon-bahçe-teras dekorasyonunuzu kendiniz yapın. Bahçıvanlık hem bedeninize hem de ruhunuza iyi gelir.
- Alışverişe yürüyerek gidin! Listeniz kabarıksa dönüşte bir araca binersiniz.
- Uzun süre oturur pozisyonda kalmamaya özen gösterin. Televizyon ya da bilgisayar başından arada bir kalkın ve gezinin.
İşyerinizdeki toplantılara ara verdiğinizde oturmaya devam etmeyin, kalkıp dolaşın.
- Hafta sonlarına mutlaka ailece ya da arkadaşlarla yapacağınız bir doğa yürüyüşü, bisiklet turu vb. koyun.
Alkol mü şeker mi daha tehlikeli?
Alkol ile şekerin metabolik etkileri arasında ciddi bir benzerlik var.
Yani şeker muhtemelen alkol kadar toksik bir madde. Mesela mı?
- İkisi de mitokondri toksini. İkisi de mitokondrilerimizi zehirliyor, felç ediyor, yoruyor, yaralıyor.
- İkisi de karaciğer toksini. İkisi de karaciğeri önce yağlandırıp sonra da iltihaplandırıyor.
- İkisi de kilo aldırıyor. Zira ikisi de insülin direncini tetikliyor.
- İkisi de bağımlılık yapıyor.
Keyif yükleyerek tüketimini özendiriyor.
- İkisi de beyin bellek toksini. Beyin bellek gücünü adeta dinamitliyor.
Paylaş