Paylaş
Benim önerim şu: Beslenme konusuna ilginizi kesmeyin, araştırın, öğrenin. Ama radikal kararlar verirken dikkatli olun, acele etmeyin. Sağlığın her alanında olduğu gibi beslenme alanında da değişimi ‘ilk veya en son yapan’ siz olmayın!
SAĞLIK hayatın temeli. O olmadan eğer hiçbir şeyin tadı tuzu, keyfi yok! Sağlıkla beslenme arasındaki ilişki ise çok önemli. Özellikle kronik hastalıklar söz konusu olduğunda bu daha bir öne çıkıyor. Besinleri seçerken verdiğimiz kararlar şişmanlıktan kalp hastalığına, kanserden bellek bozukluğuna, diyabetten katarakta kadar pek çok sorunla bağlantılı. Ne var ki, beslenme söz konusu olduğunda neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilmek de, yazmak da, söylemek de kolay değil. Bilimin her alanında olduğu gibi burada da bilgiler hızla değişebiliyor. Bir de “diyet guruları” ve “ot-çöp tüccarları” var. Bu çakma ustaların beslenme veya sağlığın başka bir alanında doğru dürüst, ciddiye alınacak bir eğitimleri, araştırmaları, yetki ve yetenekleri filan yok ama onlar hemen her gün yanlış bilgilerle kafa karıştırmaya devam ediyor.
DR. WILLETT NE DİYOR?
Beslenme alanındaki çalışmalarıyla tanınan ünlü Harvard’lı uzman Dr. Walter Willett, şunları yazmış: “Beslenme araştırmalarında haberlere bakarak araştırmacıların ilk seferinde neden doğrusunu yapmadıklarını merak edebilirsiniz. Oysa yapamazlar, çünkü bilim çelişkiler üzerinde yürür. Beslenme araştırmacılarının karşısındaki en zorlu alanlar şunlardır:
-İnsanlar sürekli aynı şeyi yemez.
-Çoğu araştırma insanların “ne yediklerini” rapor etmelerine dayalıdır.
-Her gün yediğiniz yiyecekler farklı binlerce doğal kimyasal içerir.
-Beslenme ile ilgili kronik hastalıklar zaman içinde ortaya çıkar ve genler, fiziksel aktivite, sigara, stres gibi pek çok şeyden etkilenir.”
VE İŞTE SONUÇ
Ünlü uzmanın şu görüşleri de çok önemli: “Tek bir araştırmaya bakarak ne ve nasıl yediğiniz üzerinde büyük değişiklikler yapmamanızı öneririm. Mark Twain’in veciz görüşü bugün de sağlam duruyor: SAĞLIK KİTAPLARINI OKURKEN DİKKAT EDİNİZ.
BASKI HATASINDAN ÖLEBİLİRSİNİZ.”
Benim önerim şu: Sağlık haberlerini izleyin. Beslenme konusuna ilginizi kesmeyin. “Yiyip içtiklerinizin içinde ne var, ne ne kadar faydalı ya da zararlı, nasıl pişirilmeli, ne zaman, ne sıklıkta ve nelerle birlikte yenmeli ya da yenmemeli?” gibi konuları araştırın, öğrenin. Ama radikal kararlar verirken aman dikkatli olun, acele etmeyin. Sağlığın her alanında olduğu gibi beslenme alanında da değişimi “ilk veya en son yapan” siz olmayın! Acele etmeyin, geç de kalmayın. “MAKUL” sözcüğünün sihrini burada da koruduğunu unutmayın...
KİLO SORUNU:SUÇLU KİM?
NE kilo sorununun yaygınlaşmasına ne de göbeklerin büyüyüp bel ve kalçaların genişlemesine şaşırmayın! O kadar çok hatayı sık ve üst üste yapıyoruz ki, şaşırmamız gereken niçin kilo almadığımız olmalı! Adına ister hata, ister günah deyin, kilo aldıran yanlışlarımızın “İLK YİRMİ”si bence şunlar:
Tartılmıyoruz. Bel çevremizi izlemiyoruz. Yanlış şeyler yiyoruz. Çok yiyoruz. Porsiyonlar çok büyük. Alkolü abartıyoruz. Kahvaltı yapmıyoruz. Akşam yemeklerini fazla kaçırıyoruz. Asidik gıdalara çok yükleniyoruz. Karbonhidratları –ekmek, makarna, pilav, börek, çörek, tatlılar- çok seviyoruz. Şekeri fazla tüketiyor, çaya, kahveye çok şeker ekliyoruz. Hızlı yiyor, iyi çiğnemiyoruz. Stresliyken çok yiyoruz. Motivasyonumuzu kaybettiğimizde çözümü yiyeceklerde arıyoruz. Meyve tüketimimiz fazla. Öğün atlıyoruz. Fast food tuzağına düşüyor, ayak üstü yemeye devam ediyoruz. Meyve sularını, gazlı, kolalı, şekerli içecekleri çok içiyoruz. Az su içiyoruz. En önemlisi de hareket etmiyoruz.
‘Rafine’ ne demek
BESLENME alanında “rafine” sözcüğü “istenmeyen unsurlardan arınmış besin maddesi” olarak tanımlanabilir. Tanım güzel gibi görünse de tahıllar söz konusu olduğunda durum biraz farklıdır. Öğütme işlemi fabrikasyon hale getirildiğinde, tam buğday taneleri beyaz una dönüştürüldükçe içindeki besinsel unsurları kaybetmeye başlıyor.
MUTLAKA TAM TAHIL
Bu nedenle tam tahıllı tüketmek, çok önemli. Tam tahıllı besin tüketimi daha az kilo, daha az kalp hastalığı ve daha az diyabet riski, daha düşük oranda kabızlık problemi, divertiküloz ve divertikül iltihabı, hatta kolit anlamına da gelebiliyor. Tam tahıllardaki lif yapısı –posa zenginliği- kolesterol düzeyinin düşmesine yardımcı oluyor. Vitamin, mineral ve bitkisel antioksidanlardan zengin yapı da damarlar üzerinde koruyucu bir kalkan oluşturuyor. Özetle “buğdayı kabuğundan ayırmak” bir anneyi çocuğundan ayırmak kadar yanlış. Sonuç şu: Ekmeğin beyazını değil, tam tahıllısını tercih edin. Hamur işlerinde tam buğday unu kullanın. Bulguru daha sık kullanın, bulabilirseniz kepeklisini tüketin.
İyi yemek iyi hayat
REFİKA Birgül, takdir ettiğim mutfak ustalarından. Televizyon programlarını da, Hürriyet’teki yazılarını da dikkatle izliyorum, nedeni şu: Refika Hanım “lezzetli” yemeği, “iyi hayat”la birleştirmeyi biliyor. Geçtiğimiz cumartesi Hürriyet’te -8 Şubat 2014- yaptığı tarif de mükemmeldi: “Hayatı aşkla yaşama tarifi!”
Tarifteki şu cümlelerin altına ben de imzamı atıyorum: “Hayatta, yemeği paylaşacak insanlar bulmak sadece güzel değil aslında kutsaldır da”
Şunu lütfen hiç ama hiç unutmayalım: Her yemek tutku, keyif ve aşkla pişirildiğinde daha bir lezzetlidir ve her yemek dostlarla, sevdiklerle, aileyle daha güzel ve besleyicidir.
Paylaş