Kolesterolü kontrol etmek yetmiyor

Kalp-damar hastalığı uzmanları sadece kolesterol kontrolünün yeterli olmadığını söylüyor ve "Kolesterolü kontrol altına almak, kalp krizlerini ve koroner arter hastalığının diğer problemlerini tümüyle ortadan kaldırmıyor.

Bu yanlış kanaatin mutlaka düzeltilmesi gerekiyor" diyorlar. LDL kolesterolü yani kötü kolesterolü düşük olmasına rağmen kalp krizi riski hálá devam eden pek çok insan var. LDL kolesterolü normal olmasına rağmen tekrar tekrar kalp krizi geçiren, stent takılan, ikinci by-pass operasyonu yapılmak zorunda kalan hastaların sayısı da az değil. Kısacası, uzmanlar kalp hastalıklarından korunma sürecinin sadece kolesterol kontrolü ile sınırlı tutulması halinde sınıfta kalınacağını belirtiyorlar.

Özellikle hafif veya orta derecede kan basıncı yüksekliği, gözden kaçmış kan şekeri fazlalığı, yüksek trigliserit seviyeleri ve düşük düzeylerde HDL kolesterolü gibi risk faktörlerini birlikte taşıyan metabolik sendromlu hastalarda LDL kolesterol normal seviyelerde olsa bile kalp krizi olasılığı yüksek olabiliyor. Bu hastalarda damar duvarında yangısal bir süreç başladığından yüksek duyarlılıklı CRP düzeylerinin de dikkatle izlenmesi gerekiyor. Bu test ile ölçülen HS-CRP düzeyleri yüksekse kalp krizi geçirme olasılığı artıyor.

ŞEKERİNİZİ TAKİP EDİN

Özellikle ailesinde erken yaşta kalp krizi geçirenlerin fazla olduğu bir genetik mirası olanlarda sadece LDL kolesterol düzeylerine bakarak koroner kalp hastalığı riski araştırmaları yapmak yeterli görülmüyor. Özellikle hafif göbekli, karın ve bel çevresi geniş ve kuşkulu da olsa kan basıncı yükselmeleri olanlarda mutlaka tokluk kan şekeri ve hemoglobin A1C testleri ile gizli bir şeker hastalığının veya gözden kaçmış bir glukoz tolerans bozukluğunun araştırılması öneriliyor. Bu hastalarda insülin direncinin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekiyor. Karaciğer yağlanması, ciddi horlama sorunu ve uykuda solunum durması atakları yaşayan göbekli ve geniş bel çevreli kişilerin kolesterolleri düşük bile olsa hipertansiyon yönünden dikkatle izlenmeleri, gizli şeker yönünden incelenmeleri, HS-CRP testlerinin belirli aralıklarla tekrarlanmaları ve iyi kolesterol HDL yönünde takip altında bulundurulmaları isteniyor.

Kısacası "Benim kolesterol sorunum yok" deyip yan gelip yatmak bazen yanlış bir tutum olabiliyor. Kolesterol yüksekliği önemli bir sorun ama normal olması kalp krizi riskini sıfırlamıyor.

Botoks yaptırmayı düşünüyorsanız

Botoks uygulanacak hastalarda bir-iki hafta önceden aspirin, E vitamini, gingko biloba, sarmısak tabletleri ve Omega-3 kapsülleri gibi kan sulandırıcı ürünlerin kesilmesi önerilmektedir. Kasları etkileyen kalsiyum kanal bloke edici ilaçları, aminoglikozid antibiyotikleri, kinin ve pensilamin içeren antibiyotikleri kullanan hastaların doktorlarından izin alması gerekiyor. Hamilelerin, emziren annelerin, kanı sulandıran ilaçlar kullananların ve pıhtılaşma sorunu olan hastaların bu uygulamadan uzak durmasında fayda var. Bu uygulamayı sadece deneyimli dermatologlar ve estetik cerrahlara yaptırmanızı öneriyoruz. Eğer dikkat etmezseniz üzücü sonuçlarla karşılaşabileceğinizi hatırlatıyoruz.

Yememe takıntısının belirtilerini öğrenin

n Kısa sürede çok fazla kilo verme ve buna rağmen, kilo kaybetmekte hálá ısrarcı bir tutumu sürdürme

n Gereğinden fazla şişmanlık veya fazla kilo korkusu ya da takıntısı içinde olma

n Çok az miktarda besin tüketimini takiben bile aşırı şişkinlik ve bulantı hissetme

n Yemek sonrasında kendiliğinden ya da parmakla yiyecekleri çıkarma ihtiyacı

n Sürekli olarak bağırsak boşaltıcı (laksatif) ya da idrar söktürücü (diüretik) kullanma

n Adet bozuklukları, cinsel güç azalması, cinsel ilgi kaybı

n Kabızlık

n Vücutta tüylenme eğilimi

n Zaman zaman bilinçsiz ve aşırı yemek yeme dönemleri

n İlerleyici bir halsizlik, yorgunluk, huysuzluk ve güvensizlik hali

n Aşırı aktivite ya da depresyon işaretleri

n Sürekli olarak ağır egzersiz yapma eğilimi

(HAFİFLEYİN GENÇLEŞİN’den alınmıştır.)

Candida’nın aşırı üremesi hasta eder mi

Bağırsaklarda "Candida Albicans" isimli mantarın artması eğer bağırsağın biyolojik dengesini bozacak düzeye varmışsa belki hafif bir ishale yol açabilir ama spastik kolon hastalığında olduğu gibi karında şişme, gaz, kabızlık, ishal ataklarına veya kronik yorgunluk sendromunda olduğu gibi halsizlik, güçsüzlük gibi şikayetlere ya da odaklanma güçlüğü, unutkanlık, depresyon, kas ağrıları gibi yakınmalara neden olmaz. Alternatif tıp ile meşgul olanlar şu veya bu nedenle meydana gelen ve çoğu kez de ruhsal olan, yukarıdakine benzer belirtileri bağırsakta Candida Albicans dengesi bozukluğuna bağlama eğilimindedirler.

Daha önce de yazdığımız gibi güvenilir hiçbir çalışmada söz konusu belirtilerin Candida enfeksiyonu sonucu ya da bağırsakta aşırı miktarda Candida üremesi sonucu oluştuğu gösterilmemiştir. İşte bu nedenle herhangi bir bitkisel desteğin Candida’nın aşırı üremesi yönünden bağırsak florasını etkilemesi ve/veya şişkinlik, gaz, denge bozukluğu, konsantrasyon eksikliği ya da yorgunluk sorununu çözmesi mümkün görülmemektedir.


İnsülin direncini kırabilir misiniz

İnsülin direncinin en sık görülen sonucu şişmanlıktır. İnsülin fazlalığı ve insülin direnci oluşmuşsa, yağ depolanması, ve şişmanlık ortaya çıkar. İnsülin direncinin ikinci sonucu ise, Tip-2 diyabet, yani erişkin tipi şeker hastalığıdır. Buna "insüline bağımlı olmayan diyabet" diyoruz. Şeker hastalığı olmayan şişmanlarda da artmış insülin ve artmış kan şekeri hücreleri bulunur.

Tekrarlayalım: İnsülin glikozun, yani karbonhidratların, amino asitlerin, yani proteinlerin, trigliseritin, yani yağların depolanması işlemini aynı anda yürütmektedir. Bu depolanmış besinler normal metabolik süreçler işlediğinde daha sonra açlık veya yoğun egzersiz ile yedek enerjiye ihtiyaç duyulduğu dönemlerde enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla kullanılmaktadır. Açlık sırasında düşen insülin düzeyleri, depolanmış olan bu yağ ve şekerin yıkımına herhangi bir engel göstermemekte, yani açlıkla azalan insülin düzeyi bu depo yağların kolayca kullanılmasına izin vermektedir.

Dr. Evren ALTINEL

Çok düşük kalorili diyetler sağlığa zararlıdır

Diyetin karbonhidrat miktarının aşırı kısıtlanması (günlük 50 g’ın altında) kanda keton cisimciklerinin artmasına yani ketozis’e neden olur. Normalde keton cisimcikleri kanda çok az miktarlarda bulunurken, yükselmeleri durumunda hastalık tablosu ortaya çıkar.

Düşük enerjili ve çok düşük enerjili ketojenik diyetler vardır. Düşük enerjili ketojenik diyetlerin karbonhidrat miktarları çok kısıtlanmıştır, enerjinin yaklaşık yüzde 5’i kadardır. Diyetin protein ve yağ miktarları ise yüksektir. Düşük enerjili diyetler, açlık ve çok düşük enerjili diyetler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Tam açlık diyeti 200 kal / gün’den daha az enerji içerirken çok düşük enerjili diyetler 200-800 kal / gün arasında enerji içermektedir.

Ketojenik diyetlerin yaratabileceği sağlık sorunları neler:

n Vücudun sıvı ve elektrolit dengesi bozulur.

n Osteoporoz riski artar.

n Kanda ürik asit yükselebilir, böylece gut hastalığına benzer bir durum ortaya çıkabilir.

n Kanda lipit (yağ) ve kolesterol yükselebilir, böylece kalp-damar hastalığı riski ortaya çıkabilir.

n Kalpte ritm bozuklukları görülebilir, böylece ölüm riski artabilir.

taltan@yasasinhayat.org

Diyetisyen

Tuğçe ALTAN

BAHÇE
DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için: Tel: (0212) 236 73 00

Diyet yaparken alınması gereken enerji azalıyor; kalp sağlığını korumaya yardımcı besinleri yeterince alabiliyor muyuz? Hangi besinleri özellikle tüketmemiz gerekmektedir. Önerileriniz var mı?

Kalp sağlığını korumaya

yardımcı diyet listesi

Amerikan Diyetisyenler Derneği’nin yaptığı son açıklamalara göre kalp sağlığını korumaya yardımcı besinler beslenme planınızda ana ve ara öğünlerde mutlaka yer almaktadır. İşte size kalp sağlığınızı korumaya yardımcı bir liste, hangileri menünüzde? Bu yiyeceklerin, bilinçli bir biçimde çeşitlendirilmiş beslenme planınızda size uygun porsiyonlarda bulunmasına özen gösterin.

1) Omega-3 zengini balık; pişirme yöntemine dikkat! Izgara tercih etmeyi unutmayın.

2) Başka bir Omega-3 kaynağı daha keten tohumu; salatalarınıza ve yoğurtlarınıza ilave edebilirsiniz.

3) Yulaf kepeği; kahvaltılarınızda yeni bir tercih.

4) Sofralarımızın vazgeçilmezi kuru baklagiller; nohut, mercimek, kuru fasulye salatalara da çok yakışıyor.

5) Badem, ceviz gibi yağlı tohumlar; avuç avuç değil tane tane.

6) Renkli mucizeler; karoten zengini havuç, ıspanak, brokoli, taze kırmızıbiber, enginar, domates, kabak...

7) Kateşin zengini çay.

Fitoöstrojenlerden, fitosterollerden, karotenoidlerden, polifeneollerden, flavonoidler ve Omega-3 yağ asidinden, B grubu vitaminler, C ve E vitamini, magnezyum, potasyum, kalsiyum ve posadan zengin tüm bu besinler sağlıklı bir kalp için size rehber.

Kilo aldıran

lezzetli tarifler (2)

Öğünleri zenginleştirmek için;

Çorba ile yemeğe başlamayı seviyorsanız; örneğin bir mercimek çorbası sadece mercimek ile hazırlanırsa 1 kase çorba içtiğiniz zaman 70 kalori civarında kalori alırken, pişirirken içine sıvıyağ, patates, havuç, soğan ve hatta eğer seviyorsanız biraz kereviz, kabak ekler ve bol sebzeli bir çorba hazırlarsanız aynı miktarla 70 yerine 250-300 kaloriye ulaşabilirsiniz.

Sebze yemekleriniz mümkünse etli-kıymalı-tavuklu olsun. Yemeklerin içine biraz bulgur ilave edebilirsiniz. Kaloriyi en rahat artırabileceğiniz yemeklerden biri de salatadır. Adı çok basit gibi gözükse de salatadan çok ciddi kaloriler alabilirsiniz. Ama kilo alamayanların en sık karşılaşılan sorunu bir öğünde çok yemek yiyememektir. Yani bir öğünde hem çorba hem sebze hem salata hem pilav yemek onlara zor gelebilir. O yüzden ara sıra özellikle iştahınızın azaldığı sıcak havalarda güzel ve yoğun bir salata ile de öğünü zenginleştirebilirsiniz. (Devam edecek...)
Yazarın Tüm Yazıları