Paylaş
Başlıktaki sorunun cevabı net ve açık: Ne “zorla”, ne de hap, şurup, krem, serumla güzellik olmaz! Ama yine de doğal bazı bileşenlerin (mesela koenzim Q10, alfa lipoik asit ve likopenin) cildi genç ve diri tutma marifetleri var. Özellikle koenzimin bir değil, birçok marifeti olduğunu biliyoruz.
Koenzim Q10 pek çok besinde bulunan “her derde deva” bir doğal bileşen. Güçlü bir enerji takviyesi. Etkili bir antioksidan. Yetenekli bir kalp ve damar koruyucu. Becerikli bir cilt tamircisi.
İyi yaşlanmak ve yaşlılık sorunlarını azaltmak isteyenlerin bu destek hakkında bilgi edinmek istemeleri de normal! Ortalama yaşam süresi uzadıkça kanserlere, kalp damar hastalıkları, Parkinson, bellek problemleri, hipertansiyon veya kas güçsüzlüklerine yakalanma riski artar.
İşte tam da bu noktada devreye koenzim Q10’un marifetleri girer! Yaşlanma yolculuğunda bizi bekleyen sorunların çoğu ile mücadelede vücudumuza önemli bir destek sağlar. Kısacası sadece cilde destek olarak değil, iyi yaşlanmak için de bu bileşenden zengin besinlerden faydalanmak lazım.
CİLDE NE FAYDASI VAR?
Yaşlandıkça her cilt incelip sarkmaya kırışıp buruşmaya ve de kurumaya başlar. Bu olumsuzluklar en çok da cildin sıkılığını sağlayan kollajen ve elastin lifleri ile onları aktifleştiren koenzim Q10 miktarının yıllar içerisinde azalması ile ilgili bir sorundur.
Foto yaşlanma, yani güneş ışınlarına maruz kalma sonucu oluşan lekeler, pürüzlenme ve ince çizgiler de yaş ilerledikçe çoğalır. Ağız yoluyla alınarak veya dışarıdan kremler, losyonlar veya serumlarla uygulanarak cilde koenzim Q10 desteği vermenin cilt yaşlanmasını yavaşlattığı anlaşılınca cilt kremi üreticilerinin bu maddeye ilgisi arttı, birçok dermokozmetoloji markası esas maddesini koenzim Q10’un oluşturduğu cilt ürünlerini piyasaya verdi.
Bizim klinik gözlemlerimiz koenzim Q10 desteğinin ağızdan alınmasının da cilde faydalı olacağı yönünde.
Biz, özellikle 40 yaş sonrası programlarımıza katılanlara imkânları varsa her gün düzenli olarak koenzim Q10 desteği almalarını tavsiye ediyor, bu desteğin Alfa lipoik asit ile birlikte kullanılması halinde yararının daha da artacağına inanıyoruz.
BİR BİLGİ
Nerede bulunuyor
Sağlıklı, güçlü kalmak ve yaşlanmak isteyenler eğer imkânları varsa sabah kahvaltıdan sonra bir koenzim Q10 kapsülü almadan güne başlamıyor. Yaşlanmanın etkilerini hafifletmek isteyenler bu bileşenden zengin besinlerle beslenmeye (ıspanak, fasulye, karaciğer, yumurta) de özen gösteriyor.
Kısacası koenzim Q10 birçok besinde var. O kadar yaygın ki bu “Ubiquieuse-evrensel” özelliği onun “Ubiquinone” diye anılmasına da yol açmış.
En fazla da kırmızı ette, balık ve yumurtada bulunuyor. Yağlı tohumlar, yeşil yapraklı yiyecekler (ıspanak) ve meyvelerde de var. Bitkisel besinler içinde bu maddeyi en çok bulunduranlar listesinde portakal, çilek, karnabahar ve susam tohumu yer alıyor.
Bana göre yumurta ve ıspanak ona ulaşabilmek için en uygun besinler. Temel Reis efsanesinin ıspanaktaki demirden değil, koenzim Q10’dan kaynaklandığını düşünüyorum.
ÖNEMLİ
Yaşlanmayı yavaşlatır mı
Yaşlanmanın önemli nedenlerinden biri de hücrelerin yaşlandıkça daha az enerji üretebilir hale gelmeleri. Bunun ilk sebebi ise hücrelerin enerji üretim merkezleri olan mitokondri’lerin de yaşlanıp güçten düşmeleri. Bu sürece “mitokondrial yaşlanma” deniyor. Bu yaşlanmadan çok bir yorgunluk aslında. Mikokondri yorgunluğu; yaşlılık yorgunluğunun da, yaşlılığa bağlı kırışma, hareketlerde yavaşlama, fiziksel kapasite kaybetme sorunlarının en önemli nedeni. İşte tam da bu noktada CoQ10 önem kazanıyor.
Zira bu doğal bileşen mitokondrilerin daha bol ve hızlı enerji üretmesini teşvik eden bir süper yakıt, bir oktan yükseltici gibi iş görüyor. Bedene giren koenzim Q10 miktarı arttıkça mitokondrilerin enerji üretim yetenekleri de artıyor. Ayrıca mitokondri DNA’sının yıpranma süreçleri yavaşladığından hücre yaşlanması da yavaşlayabiliyor.
HATIRLATMA
Antioksidan gücü yüksek
Koenzim Q10’nun antioksidan becerileri de var. Bu yeteneği de bir hayli fazla. Hücreleri paslandıran, yıpratıp yaşlandıran oksitleyici serbest radikallerin zararlarını azaltıyor. Eğer vücudunuzun antioksidan savunmasını güçlendirmek, yani oksidatif hasarları zararı biraz olsun azaltmak istiyorsanız bunun kolay ve etkili yolu onu koenzim Q10 ile desteklemekten ve beslenmekten geçiyor.
Tabiî ki koenzim Q10 tek başına yeterli olmuyor. Folik asit, C vitamini ve B grubu vitaminler, selenyum, çinko ve daha birçok farklı mineral ve daha pek çok faktörle işbirliği yapıyor. Bu işbirliğinin düzenli işlemesi yaşlanmayı yavaşlatıyor, yaşlılık süresinde ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarını azaltıyor. Bu işbirliğinin düzgün işlemesinin de yolu “takviye hapı” yutmaktan ziyade “dengeli ve çeşitli” beslenmekten geçiyor.
AKLINIZDA OLSUN
Alfa lipoik asit ve cildiniz
Alfa lipoik asit cilt hücrelerinin bir numaralı yangı giderici (anti-inflamatuvar) ve yaşlanmayı geciktirici (anti-aging) dostudur. Cilt hücrelerinin enerji üretimini destekliyor, kollajen üretimini artırıyor ve serbest radikallere karşı koruyor. Hem suda hem de yağda eriyebilme özelliği ALA’in her ortamda emilimini ve dolayısıyla becerilerini artırıyor.
ALA tek başına, C ve E vitaminlerinin bir arada başardıkları antioksidan etkinin 400 katını gösterebiliyor. Serbest radikallerin en çok saldırıp etkisiz hale getirdiği yararlı maddelerden olan çoklu doymamış yağ asitlerini ALA koruyor ve oksitlenmeyi engelliyor. Cildin üzerini kaplayan ölü hücrelerin atılmasını sağlayarak cildi yeniliyor. Yağ hücrelerinin üretimini düzenliyor.
Ciltteki sivilce izlerini, kırışıklıkları ve lekeleri gidermeye destek oluyor. Çalışmalar, ALA’in hafiften ortaya doğru olan kırışıklıkları neredeyse yüzde 50 oranında azalttığını göstermiştir. Göz çevresinde kullanımı daha uygundur. Cildin gereğince nemli ve yumuşak olmasını, ışıltılı ve pürüzsüz görünmesini sağlayan ALA cilde doğrudan uygulandığında kolaylıkla emilebilse de, uygulandıktan çok kısa bir süre sonra oksitlenir.
Bu nedenle serbest radikallerin ciltte oluşturduğu zararları engellemek, foto yaşlanmayı (güneş ışığına bağlı cilt yaşlanması) azaltmak için sadece dışarıdan ALA kullanımıyla yetinmemeli, ağız yoluyla da ALA desteği alınmalıdır.
Paylaş