Paylaş
Et yemeklerini ben de severim. Fırsat bulursam eğer ayda bir-iki kez Nusret’e, Günaydın’a ya da Develi’ye uğrar, tadını çıkararak ama abartmadan bir et yemeği veya kebap yerim. Beni etçi veya kebapçıda görenlerse azıcık şaşırırlar. Nedeni kırmızı etin sağlıklı olup olmadığı konusunun hâlâ karışık olmasıdır…
“Kırmızı et faydalı mı zararlı mı, sağlıklı mı sağlıksız mı” tartışmaları yıllardır sürüyor. Uzmanların bazıları “kırmızı et her derde devadır, yemeklerde 3-4 parça pirzola bedene şifadır” derken, diğerleri tam da tersini savunuyor, “aşırı kırmızı et tüketmek sağlığa zararlıdır, kansere, kalp hastalığına davetiye çıkarır” uyarısı yapıyor.
Kim haklı, kim haksız henüz bilinmediği için de Ayşe teyzenin de Ali amcanın da kafaları karışıyor.
Harvard’da yapılan yeni bir çalışma karışıklığı daha da arttırdı. Harvard’lı uzmanlara bakılırsa pek çok besin gibi etin de “azı karar, çoğu zarar!”
Kırmızı et faydalı, gerekli, hatta vazgeçilmez bir besin ama gereğinden fazla tüketildiğinde ömrü bile kısaltıyor! Dahası uzmanlar bu konuda bazı rakamlar bile veriyor, “fazladan yiyeceğiniz her 85 gr kırmızı et ömrünüzü yüzde 13 oranında kısaltır!” diyorlar. Ardından şunları eklemeyi de ihmal etmiyorlar:
“Kırmızı eti gereğinden çok yediğinizde damar tıkanıklığı riskiniz artmakta, damarlarınız daha erken sertleşip kalınlaşmakta, kalp krizi riskiniz beklenenden daha çok olmakta. Dahası aşırı kırmız et zannedildiğinin tam aksine cinselliğinizi de olumsuz yönde etkilemekte.” Kısacası tam bir “altı sakal, üstü bıyık” durumu var…
SORUN ÇOK
Sorunlar sadece kırmızı etin çok fazla yenmesi ile de sınırlı değil. Yediğiniz etin cinsi, pişirilme biçimi ve hazırlanışı da sağlığı doğrudan etki ediyor. Mesela hormon ve antibiyotiklerden daha az etkilendiği için “kuzu eti ve yaban hayvanı etleri” tavsiye ediliyor.
Kömürde pişirilen yani ateş üstünde dumanı tüttürülerek hazırlanan, yani ateşle doğrudan temas eden veya tütsülenen kırmızı etler için çok daha ciddi uyarılar var. Bu etlerde bazı kanserojen maddelerin fazlaca bulunabileceği uyarısı yapılıyor.
Harvard’lı çalışmacılardan gelen bu yeni uyarılar bana göre oldukça önemli. Fazla miktarda kırmızı et tüketiminin kalbe, tansiyona iyi gelmediği, damar sertliğini tahrik edip kanseri tetikleyebildiği, dahası vücuda fazla miktarda kimyasal girişine (hormonlar, antibiyotikler) yol açabildiği eskiden de biliniyordu ama bu son çalışma bilinenlerin üzerine kocaman bir “kırmızı tüy dikmiş” oldu.
NE YAPMALI?
Bana göre (şimdilik) yapmanız gereken şeyler şunlar olmalı: Kırmızı etten vazgeçmemek ama sosis, pastırma, sucuk ve benzeri işlenmiş kırmızı et ürünlerini, fast food kırmızı etleri mutfağa bile sokmamak.
Pek sevdiğimiz ateşte ızgara kebap şeklinde kırmızı et tüketimini mümkün olduğu kadar sınırlamalıyız. Olabildiği ölçüde “tanıdık, bildik kasaplardan, kaynağı belirli yerlerden” kırmızı et tüketmeye çalışmalıyız.
Haftada 2-3 porsiyonu geçmemekte ve porsiyonları 80-100 gr civarında tutmaya, kırmızı etin yağsız taraflarını yemeye, fırında, buharda ya da tencerede pişmiş et yemeklerini tercih etmekte kararlı olmalıyız.
BİR UYARI
Lösemi otlarla iyileşmez
Sağlığımızı bazı bitkisel desteklerle güçlendirmek ayrı, lösemi, lenfoma veya bir başka kanseri otla, çöple iyileştirmek ayrı şeylerdir. Lösemi, lenfoma, Miyolom Araştırma Derneği gazetelere bu konu ile ilgili pek güzel bir ilan vermiş ve çok da güzel bir cümle kullanmış: “Lösemi otlarla iyileşmez.”
Şunu sakın unutmayınız: Hiçbir kanseri sadece otlarla, yani ilaç haline getirilmemiş aktardan, vitaminciden, pazardan, şifacıdan devşirme çöplerle tedavi etmek mümkün değildir. Otla, çöple yapılacak tedaviler olsa olsa durumu daha da güçleştirecektir. Lösemi, lonfoma, miyolom hastaları ve araştırma, eğitim birliği derneğinin uyarılarına ben de gönülden katılıyorum.
Paylaş