Paylaş
Geçtiğimiz haftanın en mühim sağlık haberi Türk Gastroenteroloji Derneği’nin yayınladığı bir araştırma raporuydu. Ne var ki sağlıkla ilgili pek çok konu gibi o da hak ettiği ilgiyi görmedi. Habere göre Ulusal Gastroenteroloji Derneği’nin yaptığı bir araştırmanın sonuçları ülkemizde her 10 erişkinden birinin karaciğerinin yağlı olduğunu gösteriyor. Teknoloji bazlı geniş bir incelemeye dayanan bu raporun sonuçları çok ama çok mühimdir. Toplumumuzu yakın bir gelecekte daha fazla safra kesesi taşı daha çok karaciğer iltihabı, daha yoğun siroz tehdidi yanında, karaciğer yetmezliği ve kanserinin tehdit edeceğinin habercisidir. Peki sebep ne? Ne oldu da rakam bu boyutlara ulaştı? Merak ediyorsanız yandaki kutuya daha bir dikkatle göz atıp karaciğer yağlanması tehdidine karşı lütfen uyanık olun.
Karaciğerlerimizi yağlandıran 10 mühim faktör
Karaciğeri yağlandıran farklı nedenler var ama bana göre sıralamada şunlar ön plandadır:
◊ Yanlış besleniyor; şekere ve nişasta bazlı besinlere (ekmek, fırın-pastane ürünleri, cipsler, bisküvi, gofret ve benzerleri, eve servis pizzalar, şekerli gazlı kolalı içecekler) fazla yükleniyoruz.
◊ Fast food besinleri aşırı tüketmeye başladık.
◊ Sağlıklı besinleri bile aşırı tüketiyor, sağlıklı beslenmek yerine sağlıklı besileniyoruz.
◊ Alkol tüketimindeki artış da önemli bir neden.
◊ Çok fazla ilaç, özellikle de çok fazla parasetamol içerikli ağrı kesici yutuyoruz.
◊ Tembellik ve miskinlikte ısrar ediyoruz.
◊ İnsülin direnci probleminin önemini ve yönetimini hâlâ yeterince anlayamadık.
◊ Obezite problemini hâlâ estetik bir problem zannediyoruz.
◊ Ağır metal (cıva, arsenik, kurşun) tehdidini nedense pek ciddiye almıyoruz.
◊ Fruktoz zengini besinleri (meyveler) ve fruktoz bulunan içecekleri (meyve suları) çok, sık ve fazla tüketiyoruz.
Çay nasıl içilecek?
Siyahı, yeşili, beyazı fark etmiyor, çayın her türlüsü faydalı. Her yudumu bedene de ruha da şifa veriyor. Ama o şifanın cefaya dönüşmemesi için her yudumunu şekersiz ya da çooook az şekerle ağızı, boğazı, yemek borusunu yakmayacak sıcaklıkta ve de miktarını abartmadan keyfini çıkara çıkara, mümkünse de gün içine yayarak içmek gerekiyor.
Alzheimer’in 11 uyarısı
◊ Önemli eşyaları yitirme ve kolay kolay bulamama
◊ Ruhsal durumda ve davranışlarda önemli değişiklikler
◊ Karar verme yeteneğinin zayıflaması
◊ Zaman ve yer bilincinin bozulması
◊ Konuşmada güçlüklerin başlaması
◊ Sıradan, basit işleri yaparken bile zorlanmaların ortaya çıkması
◊ Çalışma ve iş becerilerini etkileyen bellek kaybı işaretleri
◊ Soyut düşünme konusunda sorunların oluşması
◊ Kişilik değişikliklerinin başlaması (suçlamalar, korkular, şüpheler, kaygılar)
◊ Ruhsal durum ya da davranışlarda değişmeler (özellikle depresif işaretler)
◊ Girişkenliğin yitirilmesi ve “geri çekilme” halleri
Stres, sigara kadar tehlikeli
Sigara ve stres birbiriyle yarışan iki sağlık zararlısı. İkisi de başta damarlar ve kalp olmak üzere sağlığımızın canına okuyor. Sigaranın içinde sadece katran yok, yani o yalnızca hava yollarımızı tıkamıyor. İçindeki karbonmonoksit nedeniyle kalp ritmimizi bozup tek nefeste bile kalbi durdurabiliyor. Ayrıca içinde binden fazla farklı serbest radikal var.
Yani bizi beklenenden de hızlı yaşlandırıyor. Kanser riskine hiç girmiyorum onu zaten hepiniz biliyorsunuz.
Strese gelince o da bir başka baş belası. Ömür ve telomer törpüsü. Depresyon ve uykusuzluk davetçisi. Bellek düşmanı, tansiyon ve şeker dostu. Kısacası o da en az sigara kadar etkili bir zararlı. Yani, al birini vur ötekine durumu var. Ne yardan ne serden vazgeçerim demeyin, sigarayı terk edin, strese dur deyin.
Paylaş