Paylaş
Bunun üç nedeni var. En önemlisi kilo sorununun yaygınlaşması. Kilo problemi olanlarda özellikle insülin direnci sonucu gelişen karın ve bel çevresindeki yağlanmalarda bedendeki aşırı yağ birikiminden karaciğer de nasibini alıyor!
İkinci neden alkol kullanımının yaygınlaşması. Özellikle gençler arasında şimdiye kadar hiç rastlamadığımız sıklıkta yağlı karaciğer teşhis ediyoruz. Rakam orta yaşlarda daha da yükseliyor. Üçüncü neden şeker hastalarının çoğalması.
Özellikle kan şekeri ayarı bozuk olan diyabetlilerin çoğunda karaciğer de yağlanıyor. Karaciğer yağlanmasına tıp dilinde “fatty liver” veya “hepatik steatoz” adı veriliyor. Yağlanma arttığı ileri boyutlara ulaştığı zaman karaciğerde iltihabi problemlere yol açıyor. Yani yağlanmaya bağlı bir karaciğer iltihaplanması tablosu ortaya çıkıyor. Sorun bu noktalara ulaştığında da bir sağlık problemi haline geliyor.
YAĞLANMA HEPATİT DE YAPIYOR
Yağlanmaya bağlı karaciğer iltihaplanmasının tıp dilindeki adı “steatohepatit”tir. Yağlanmaya bağlı karaciğer iltihaplanması genellikle sessiz ve derinden seyir ediyor, herhangi bir şikâyete yol açmıyor, belirti ortaya çıkmıyor.
Seyrek olarak bazı hastalar sağ kaburga yayı altında “ağrı, gerginlik, dolgunluk” gibi müphem duygulardan, sık tekrarlayan halsizlik, yorgunluk ataklarından ya da yalnızca “çabuk yorulmaktan” şikâyet ediyor. Teşhis genellikle şişmanlık, diyabet ya da başka bir nedenle yapılan değerlendirme esnasında tesadüfen konuluyor. Kesin teşhis için ultrasonografik inceleme ve karaciğer fonksiyonlarının biyokimyasal tetkiklerinden (SGOT, SGPT, GGT gibi) yararlanılıyor.
NE YAPMALI?
Fazla kiloları verip sağlıklı bir kilo aralığına inmek, insülin direnci sorununu çözmek, alkol kullanımını bırakmak, kan şekerini yeniden dengelemek sorunun tedavisinde en etkili yöntemler olarak gösteriliyor.
Karaciğer enzimi yüksek olan ve normal değerlere indirilemeyen hastalarda bitkisel bir molekül olan “silimarin”den faydalanılabiliyor. “Ursodeoksikolik asit” de tedavide kullanılan bir madde. Ne maydanoz, limon ne de lavanta kürlerinin (!) karaciğer yağlanmasına yararı yoktur.
Benim önerim şu: Karaciğerinizin yağlandığını öğrendiğinizde lütfen telaşlanmayın. Konunun çözümü için bir iç hastalıkları ya da kardiyoloji uzmanından yardım isteyin.
BİR BİLGİ
Kalın barsak yani kolon divertikülleri, kalın barsağın duvarında meydana gelen küçük ceplerdir. Bunlar kolonun içini örten tabakanın dışarıya doğru keselenmesiyle oluşurlar ve batı toplumlarında sık görülürler.
Batı tipi diyet şeklinde tanımlanan, posadan fakir diyetle beslenen toplumlarda dışkı sertleşir ve barsak hareketleri zorlaşır. Bunun divertiküler hastalığa zemin hazırladığı düşünülmektedir. 40 yaşındakilerde yüzde 5 oranında görülen bu durum, 60 yaş grubunda yüzde 30, 85 yaş grubunda yüzde 65’e ulaşır.Divertikülozu olan hastaların bir kısmı gaz, şişkinlik, düzensiz dışkılama alışkanlıkları gibi yakınmalarla doktora başvurabilir. Ancak bu bulguların ne kadarının divertiküler hastalığa ne kadarının da eşlik eden hassas barsak sendromuna atfedileceği halen tartışma konusudur.
Divertiküler hastalık divertikülit adı verilen iltihaplanma veya kanama gibi komplikasyonlar ortaya çıkmadığı sürece genellikle kolonoskopilerde rastlantısal olarak tanı alan bir durumdur. Divertiküllerde dışkı artıklarının birikmesi ile divertikül ağzının kapanması durumunda zamanla iltihaplanma başlar.
Karın ağrısı, üşüme ve titremenin eşlik ettiği ateş, barsak alışkanlıklarında değişiklik şeklinde bulguların ortaya çıkmasını takiben erken dönemde tedaviye başlanmaması durumunda ince divertikül duvarı iltihap nedeniyle yırtılabilir ve iltihap karın içine yayılabilir. Divertikül kesecikleri barsak duvarının en zayıf olduğu damarlara komşu kısımlarda oluşurlar. Bu nedenle zaman zaman çok ciddi kanamalara yol açabilirler. Bu durumda derhal tıbbi yardım alınabilecek bir sağlık merkezine başvurulmalıdır.
En önemli önlem diyetteki posa miktarının arttırılması ve bol su tüketimi ile divertikül gelişiminden korunmaktır. Kurubaklagiller, arpa, yulaf, bezelye, incir, erik, gibi meyveler, yeşil yapraklı sebzeler, kereviz, brokoli, kepek, çavdar, tahıl ürünleri gibi posa içeren gıdaların diyetteki ağırlığının arttırılması ve günlük 2-2,5 litre su ve sıvı alınması, öğün aralıklarının düzenli olması önerilmektedir.
UZMAN GÖRÜŞÜ
Amniosentezin riskleri nelerdir?
Düşük riski: 2. trimester (4-4,5 ay arası) amniosentezi 300-500’de 1 gibi düşük riski taşır. Eğer amniosentez 15’inci gebelik haftasından önce yapılmışsa bu risk artmaktadır. O nedenle önerilmemektedir.
Kramp ve vajinal kanama: Amniosentez sonrası hafif kramp ve az miktarda kanama görülebilir, çoğunlukla istirahat ile geçer.
Amnios sıvısı kaçağı: Nadiren, amniosentez sonrası bir miktar sıvı vajenden akabilir. Eğer kaçak yeri kapanırsa, gebelik normal seyreder ama sıvı kaçağı devamlı olursa düşükle veya sıvı azlığı nedeniyle bebekte ortopedik sorunlarla sonuçlanabilir.
Enfeksiyon: Sessiz rahim enfeksiyonları düşüğü tetikler.
Enfeksiyon geçişi: Eğer amniosentez yapılan gebede hepatit c, toxoplasma veya HIV gibi bir enfeksiyon varsa, bebeğe geçme ihtimali olabilir.
BİR UYARI
İştahınızı dizginleyin!
Açlıkla susuzluğu karıştırmayın. Açlık hissettiğinizde önce 1-2 bardak su içip bekleyin. Belki de ağzınızda oluşan kuruluk, bir önceki öğünden kalan sıvı gereksiniminin yarattığı ve size “acıkmış olabilir miyim?” dedirten bir histir.
Alkol tüketiminize dikkat edin. Aşırıya kaçmayın. Alkol ile hem fazladan kalori alıyorsunuz hem de leptin hormonunuz baskılandığından tokluk hissiniz oluşmuyor. Yediklerimizin toplam kalorisinin yüzde 10’unu onları sindirirken harcadığımızı, alkol aldığımızda bu harcamayı yapmayıp “damardan” kalori yüklendiğimizi de anımsatmak isterim.
Karbonhidratlara dikkat edin. Bilim adamları, karbonhidratların, Neuropeptide Y düzeyini yükselttiğini söylüyorlar. NPY, metabolizmayı yavaşlatıp iştahı artıran bir proteindir. Besinlerinizi karbonhidratlara ait bölümü yüzde 50’yi geçmesin ve karmaşık yapıda, bol lif içeren karbonhidratlardan oluşsun.
Düzenli bir cinsel yaşamınız olsun. Cinsel istek de açlık da beyinde, NPY tarafından yönetilir. Düzenli ve tatminkâr bir cinsel yaşamı olanlar tükettikleri gıdalardan daha çok verim alırlar. Kısacası, bir merkez doyuma ulaşınca diğeri de doymuş olur! Bir taşla iki kuş!
Hormonal dalgalan-malarınızı yönetmeye çalışın. Özellikle hanımlar, ayda iki kez, yumurtlama ve adet öncesi dönemlerinde farklı gıda gruplarına yönelirler!
Atıştırmalar yapın ama sağlıklı ve ölçülü olsun.
Paylaş