Paylaş
Bu tehdit 20-30 yıldır var ve son 10 yılda zaten tehdit olmaktan çıkıp salgın haline dönüşmüş durumda...
Bunun birçok nedeni var. Kanserojen kimyasalların artması ve hayatımıza her gün yeni bir kimyasalın eklenmesi en önemli nedenlerden.
Suya, yiyeceklere, atmosfere karışan bu kimyasallar, ne kadar korunursanız korunun bir şekilde bedeninize girebiliyor.
Kimi doğrudan hücre DNA’sında hasar oluşturarak, kimi hücrenin yapılarını bozarak, kimi de doğrudan toksik etki yaparak zarar veriyor.
Kanser tehdidinin küresel salgın haline dönüşmesinde kilo sorununun ve tabii ki alkol, sigara kullanımının yaygınlaşmasının da
etkisi var.
Ozon tabakasının hasar görmesi, güneş ışınlarını da kanserojenler listesine soktu. Listeye solaryumu, kontrolsüz kullanılan ilaçları, kozmetikleri ve deterjanları da eklemek lazım.
ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ AMA...
Sorun biraz da kanseri önlemek yerine erken teşhis ve tedaviye odaklanmamızla ilgili. Bu konuda şimdiye kadar yeterli başarıyı gösterdiğimiz söylenemez.
Tabii ki bazı başarılar var ve bunlar kansere yakalananların yaşam sürelerini az da olsa uzattı. Bununla birlikte kat edilen mesafe bence hâlâ bir arpa boyu kadar...
Erken teşhise odaklanmakta da haklıyız. Özellikle kalın bağırsak, prostat, meme, akciğer, yumurtalık, rahim ağzı gibi kanserlerde erken teşhis mümkün olabiliyor ve hayat kurtarıyor.
Bununla birlikte çoğu kanserde, mesela lösemiler, böbrek kanseri, beyin kanseri gibi durumlarda elimizde hâlâ etkili ve güvenli erken teşhis kriterleri, araçları, tarama programları yok.
Yine de erken teşhis konusuna önem vermeye, kafa yormaya, bilinçlenmeye devam etmeliyiz.
Çünkü özellikle yukarıda saydığımız kanserlerde erken teşhis ve tarama programları neredeyse yüzde 100 etkili.
TEDAVİDE İYİ HABERLER
Tedavi konusunda son yıllarda önemli değişimler oldu. Geçen hafta NTV’de yayınlanan “Yaşam Reçetesi” programıma konuk ettiğim Dr. Süalp Tansan, kanserli tümörle savaşta yeni yöntemler peşinde olduklarını söyledi.
Dr. Tansan’ın anlattığına göre, yeni ilaçlar eskisinden tamamen farklı mantıklarla geliştiriliyor.
Hücrelerin çoğalmasını önleyen ilaçlar yerine kanserli dokuları besleyen yeni damarların oluşması yani kanserli hücrelere besin taşıyan yolların kapatılmasını sağlayan ilaçlar geliştiriliyor.
Ayrıca kanserli hücrelerin intihar etmesini (yani kendi kendini yok etmesini) sağlayacak bir yöntem üzerinde de çalışmalar yürütülüyor.
Eğer tümörlü hücreleri besleyen damarların oluşumu önlenebilirse, kanserli dokuyu kontrol altında tutmak, belki de yok etmek kolaylaşacak.
Çünkü tümörler enerji kaynaklarından mahrum bırakılırlarsa daha kolay kontrol altına alınabiliyor.
Ben özellikle beyin tümörlerinde denenen ve hücrenin intihara yol açmasına sebep olan ilacın geliştirilme sürecini son derece mantıklı ve etkileyici buldum.
Öyle görülüyor ki onkologlar yakın bir gelecekte bize oldukça güzel haberler verecekler ve buna bizim çok ama çok ihtiyacımız var.
Boyum 1.60 kilom 85 yaşım 35
Yazının başlığına benzer giriş tümceleri olan, yaşını, cinsiyetini, boyunu, kilosunu belirtip kilo verme konusunda yardım isteyenlerden çok ileti alıyorum. Bu tür isteklere sunduğum yanıt her zaman aynı oluyor:
Beden ölçümleri, laboratuvar tetkikleri ve görüntüleme raporları o kişinin sağlık durumu hakkında bilgi verir elbette.
Ancak hekimlik uygulamalarında bilinen gerçek odur ki yakınmaları olan kişiyi dinlemek, sorunlarını doğrudan onun diliyle, sözcükleriyle, jest ve mimikleriyle öğrenmek, uygun gelen soruları sorup yanıtları değerlendirmek, fizik muayenesini yaparken görmek, dokunmak, koklamak, bedene özgü sesleri dinlemek ilk basamaktır.
Hem ilk basamaktır hem de hekimle hastası arasında kurulan iletişimin temelidir. Bu iletişim ne denli güçlü, derin, saygılı ve tutarlı olursa, hekim hastanın sorunlarını gidermede o düzeyde başarılı olur, hasta da o kadar iyi ve hızlı şifa bulur.
Yaşasın Hayat! ekibi, başvuruda bulunan herkese beslenme ve kilo yönetimi konusunda rehberlik etmeye hazır. Yapmanız gereken tek şey randevu için bizimle iletişime geçmeniz.
Paylaş