Paylaş
Ortalama ömür hemen her ülkede uzuyor. Özellikle altmışlı yaşlarını sağlıkla yolcu edebilenlerin çoğu seksenlere hatta doksanlara rahatlıkla ulaşabiliyor. Bunda refah artışı kadar hijyenik koşulların iyileşmesi, sağlık hizmetlerinin yaygınlaşıp ulaşılabilir hale gelmesi, çevre koşullarının düzeltilip eğitimin yaygınlaşmasının da rolü var. Hayatımızdaki iyileşmeler sadece ömrümüzü uzatmadı, akut hastalıklara –mesela mikrobik hastalıklara- bağlı ölümleri de azalttı. Öncelikli sorun akut değil, kronik sağlık problemleri oldu. Özellikle ellisinden sonra ortaya çıkan obezite, diyabet, hipertansiyon, artrit, kanser gibi sorunlar ön plana çıktı. Kalp ve beyin damar hastalıkları, bellek sorunları, uyku problemleri, ağrılar, yorgunluklar, işitme ve görme kayıpları bilhassa yaşı altmışı-yetmişi geçen herkesin öncelikli gündemi haline geldi.
BENİM GÖRÜŞÜM FARKLI
Yaşlanma yolculuğuna çıkan yüzlerce insanla görüştüm. Çoğu hem daha uzun yaşamak istiyor, hem de bu sorunlardan korkuyor. “Uzun yaşayayım ama kalbim beni yolda bırakabilir mi? Uzun yaşayayım ama ya kansere yakalanırsam? Yetmişimden sonra da dizlerim tutacak, gözlerim iyi görecek mi? Belleğim sekseni geçtiğimde de tıkır tıkır çalışacak, dengem yerinde olacak mı?” gibi sorulara cevap arıyor. Hatta aralarında “bana yetmiş yeter arkadaş, ondan sonrası biraz sıkıntılı, ben almayayım kalsın!” diyenler de oluyor. Serdar Turgut birkaç hafta önce Habertürk’teki köşesinde, Amerikalı bir uzmanın makalesinden yola çıkarak bu konuyu yeniden gündeme getirdi. Amerikalı uzman diyor ki: “Bana yetmiş beş yıl yeter. Yaşım yetmiş beşi geçince ne sağlık kontrolü yaptıracağım, ne de ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarına çözümler arayacağım. Problemlerimi basit ağrı kesicilerle, yatıştırıcılarla, uyku ilaçları vs. ile geçiştireceğim. Biliyorum ki bu yaştan sonra yapılacak hiçbir bakım beni kötü yaşlanmaktan, özellikle de bellek sorunlarından koruyamayacak. Belleğim beni yarı yolda bırakacak, dizlerim beni taşımayacak, işitmem de görmem de eskisi kadar mükemmel olamayacak!” O uzmanla aynı fikirde değilim. Nedeni şu...
KENDİNİZE İYİ BAKIN
Ömrün ne zaman ve nasıl sonlanacağını bilemeyiz ve ona sadece biz karar veremeyiz. Bize düşen, son nefesimize kadar kendimize iyi bakmak olmalı. Tabiî ki yaşlanmanın getireceği bazı “eksilmeleri” hoş karşılamalıyız ama ortaya çıkabilecek sorunları “önlenemez, hafifletilemez veya iyileştirilemez” sanmayalım. Yaşımız ne olursa olsun kendimize iyi bakmaya, yiyip içtiklerimize, aktivitemize, uykumuza özen göstermeye devam edip sağlığımızı iyi izleyelim. Hastalanınca da süratle tedavi olmanın yollarını arayalım. Çünkü “sağlığın takibi ve sağlık sorunlarına doğru zamanda, doğru müdahalelerin yapılması” her yaşta önemlidir ve uzun bir ömür sürmek ya da hayata erken veda etmek ne “seçilmiş olma” veya “şansa” ne de sadece “sağlıklı kalmaya” bağlıdır ve istatistiklere göre kendine iyi bakan insanların daha uzun ve daha kaliteli bir hayat sürme şansları kesinlikle daha yüksektir.
UZUN, KALİTELİ YAŞAYIN
Amacınız sadece ömrünüzü uzatmak olmasın. Hayatın kalitesi de mühim bir noktadır. Ayrıca uzun ömrün içinin nasıl doldurulduğu da çok önemlidir. Ne ürettiğimiz, geriye ne bıraktığımız ve “hayat”ın içine ne kadar huzur, haz, keyif, mutluluk, hoşgörü, başarı, sevgi, sevinç eklediğimiz de unutulmaması gereken ayrıntılardır. Bunlar eksik kalırsa uzun ömür sadece “uzun bir yalnızlık” ve “derin bir ıskalama” durumudur ve böyle bir ömür kimsenin işine gelmez, kimseye tat vermez.
ÖMRÜNÜZÜN YETTİĞİNCE
Size tavsiyem şudur: Eğer bir gün, Alaaddin’in sihirli lambasından fırlayan bir cin size “Kaç yıl yaşamayı dilersin?” diye sorarsa, “Allah uzun, huzurlu, keyifli ve üretken bir ömür nasip etsin” diye cevaplayın ve Amerikalı uzman gibi “Yaş yetmiş iş bitmiş” demek yerine ömrünüz yettiği sürece “kendinize iyi bakın!”. Bu bizim kendimize ve bizi var edene verilmiş sözümüz ve de vazgeçilmez yükümlülüğümüzdür.
Kaliteli yaşlanmak için 20 önemli öneri
1. Sağlığınızı dikkatle izleyin.
2. Problemlerinizi sağlık profesyonelleriyle paylaşmayı ihmal etmeyin.
3. Düzenli sağlık kontrollerinden taviz vermeyin.
4. Tıbbi önerileri eksiksiz yerine getirin.
5. Uzun süreli sağlık problemlerinde “ikinci fikir” almaktan çekinmeyin.
6. Beslenmeniz, aktiviteniz, uykunuz, ruh beden dengeniz/eğlence ve keyif seviyenizin çok ama çok önemli olduğunu unutmayın.
7. Aidiyet duygunuzu geliştirip güçlendirin.
8. Sahip olduğunuz şeylerin kıymetini bilin.
9. Anı yaşamaya bakın.
10. Şansınızdan şikâyetçi olmayın.
11. Çalışmayı bırakmayın.
12. Değişime ayak uydurun.
13. Yaşlandıkça basitleşip yalınlaşın.
14. Sadece kendinizi değil, yaşadığınız çevreyi de iyileştirmeye çalışın.
15. Olumsuz düşüncelerden uzak kalın.
16. Yıkıcı/opstrüktif değil, yapıcı biri olun.
17. Affetmeyi ve hoş görmeyi kural haline getirin.
18. Yargılamayın.
19. Paylaşın.
20. Hoş görün ve affedin.
Bellek kaybı kaderiniz mi?
Yaşlılığa bağlı zihinsel güçsüzlük önlenemez veya hafifletilemez bir sorun değildir. Pek çok yaşlı önceden aldığı tedbirlerle ileri yaşına rağmen yaşamını berrak bir zihinle sürdürebiliyor, Düzenli aktivite alışkanlığı olan yaşlılarda bellek sorunlarına az rastlandığı biliniyor.
MUTLAKA İYİ UYUYUN
Uyku sorunu olmayan, stres yönetiminde başarılı yaşlılarda da bellek güçlü kalıyor. Depresyondan korunmak da çok ama çok önemli. Yaşlanma uzmanları (Geriatristler) hayatı “ti”ye alabilmenin, eğlenip gülebilmenin, olabildiğince sık kahkaha atıp olan biteni hoş görmeyi başarabilmenin, özetle “hayatı daha eğlenceli kalabilmenin” de belleği koruduğu düşüncesindeler. Şeker hastası olmasına rağmen kan şekerini iyi kontrol edebilenler, hipertansiyonu olmasına rağmen kan basıncını iyi ayarlayanlar, kan-yağ dengesini düzgün tutanlar, kilolarına özellikle bel çevresindeki genişlemelere müsaade etmeyenlerde de bellek güçlü kalıyor.
Yaşlıları korkutan 5 sorun
Yaşlanan insanların ilk korkusu bellek problemidir. Gerek damar sertliğine –ateroskleroza-, gerekse Alzheimer hastalığına bağlı bellek kaybı veya bunamaya yaş ilerledikçe daha sık rastlanır. Korkutan bir diğer sorun ise kanserdir. Seksenini geçen bir erkek için prostat kanserine yakalanmamak neredeyse bir özel şanstır.
TIBBİ TAKİP ŞART
Can sıkıcı sorun da diz ve kalça eklemlerinin hastalanması (artrit), yürümenin, hatta ayakta durabilmenin neredeyse imkânsız hale gelmesi ve ağrılardır. Özellikle diz eklemlerinde ortaya çıkan problemler yaşlı insanların günlük ihtiyaçlarını bile görmelerini zorlaştırabiliyor. Hareket güçlüğü yaratan sorunlardan biri de beyin damar hastalığına bağlı felçler olmalı. Ve tabiî ki, “kalp krizleri”ni ya da kalp yetmezliğini de unutmamalı. Kısacası “uzun yaşam” kulağa hoş da gelse bazı sorunları beraberinde getiren bir süreçtir ve bu süreçlerde de tıbbi takip gerekli ve vazgeçilmezdir.
Paylaş