Serdar Erener’in de kolesterol sorunu var. Türkiye’de kolesterol sorununun bu kadar yaygın olması şaşırtıcı. Akdeniz tarzı bir beslenme alışkanlığına rağmen, Türk halkının önemli bir bölümünün kolesterol profili bakımından karnesi kötüdür. Belki de bu nedenle, her hafta bu köşeden kolesterol ve sağlık ilişkisi üzerine bir şeyler yazmak zorunda kalıyorum. Bu sayfada ağırladığımız konukların neredeyse tamamında kolesterol sorunu mevcuttu.
TÜRK HALKI BİR "İYİ KOLESTEROL" FAKİRİDİR
Genetik nedenlerle Türk toplumunda yaygın bir iyi kolesterol düşüklüğü sorunu vardır. Kötü kolesterol yüksekliğinin nedeni ise geniş epidemiyolojik araştırmalar ve beslenme tarzı incelemeleri gerektirir. Gözlemlerimize göre fazla miktarda doymuş yağ tüketimi bunun ilk nedenidir. Hayvansal yağ kaynaklı doymuş yağları fazla tüketen bir toplumuz. Ve ne yazık ki bu yağlar, henüz açıklanamayan bir mekanizmayla, süratle kötü kolesterole dönüşür. Doymuş yağ zengini sucuk, pastırma ve yağlı etlerden yapılmış kebapları, lahmacun, döner ve ızgaraları seviyoruz. Ama bu sevgiyi galiba biraz abartıyoruz. Biliyorum kebap tutkunları öncelikle Sevgili Kanat Atkaya ve arkadaşları (!)- bana kızacaklar ama ne yazık ki bu önemli bir gerçek.
BEN DE BİR KEBAP SEVERİM!
İtiraf edeyim: Ben de bir kebap tutkunuyum. Pirzolayı, sucuğu, şişkebabı ben de çok seviyorum ama kolesterolümü yükselttiğinden mümkün olduğu kadar az tüketiyorum. Doymuş yağ tüketimimizi arttıran bir diğer faktör de; yoğurdu, peyniri ve ayranı tam yağlı olarak yiyip içmekten hoşlanmamızdır. Süt ürünlerinin içerdiği doymuş yağların, yağlı kırmızı etteki doymuş yağlardan sağlık yönünden hiçbir farkı yoktur. Bu yağlar da süratle kolesterole dönüşen damar tıkayıcı besinlerdir. Ayrıca en az Orta Avrupalılar kadar "tereyağı sever" bir toplumuz. Pilavın, böreğin tereyağlısına bayılıyoruz. Tüketimin miktarını hızla arttırdığımız dondurmanın da içerdiği krema nedeniyle önemli bir doymuş yağ kaynağı olduğunu hatırlatmak isterim. Bu pazar sabahında biraz keyfinizi kaçırdım ama doymuş yağ tüketiminizi kısıtlamazsanız, kolesterol yüksekliği sorununuzu çözmeniz gerçekten zordur.
DOĞRU BESLENİYOR
Serdar Erener işte bu nedenle kırmızı eti ciddi oranda sınırlıyor. Doğru da yapıyor. Çünkü kolesterol yüksekliği problemi var ve bu problemini ilaç kullanmadan çözümleyebilmesi için bu önlemleri alması gerekiyor. Serdar Bey’in beslenme planı için "bravo" diyorum ve yüksek bir not veriyorum: 8
Bunun bir başka nedeni de tuzu, şekeri kararında kullanması, kilosunu iyi yönetmesi ve öğün atlamamasıdır. Biraz fazla miktarda kahve tüketmesi dışında ciddi bir kusuru yok gibi görünüyor.
RUHU AKTİF BEDENİ TEMBEL
Serdar Erener’in bedensel aktivite alışkanlığı pek yok gibi görünüyor. Haftada bir kez yaptığı açık hava yürüyüşlerinin yararlı ama yeterli olmadığı kanaatindeyim. İyi ki hareketli bir yaşam tarzı ve bedensel aktivitesi yüksek bir mesleği var. Sanıyorum yoğun bir tempoda sürdürdüğü reklam çekimleri ve diğer aktiviteleri nedeniyle gününün önemli bir kısmını yürüyerek geçiriyor ama bize göre bunlar yeterli değil. Serdar Erener’in aktivite düzeyi ortalaması düşük, notu da bu nedenle az: 6
KULUÇKA USTALARI DAHA ÇOK ÜRETİYOR
Serdar Erener, dünyanın en riskli mesleklerinden birini yapıyor. Sürekli yeni ve dikkati çeken bir şey üretmek, farklı, konuşulan, kendinden bahsettiren ama aynı zamanda sempati yaratan fikirler -ve bunları yaşayan reklamcı- üretmek, görsel bakımdan da hayata geçirmek zorunluluğu gerektiren bir mesleği müthiş bir tempoda yürütmeye çalışıyor.
Eğer yaptığınız iş hem "iyi bir kuluçka ustası" olmayı, hem de "yüksek frekanslı bir üretkenlik sancısını" aynı anda yaşamayı gerektiriyorsa, tam bir "stres bombardımanı" altındasınız demektir. Bunu zor bir yanı da ürettiklerinizi hem tüketicinin, hem de üreticinin beğenmesi için tasarlayabilmek olsa gerek. Sadece bu nedenle değil biraz da işini fazla önemsemesinden olsa gerek, Serdar Erener’in yoğun bir stres yükü altında girdiği görülüyor. Allah’tan, o iyi bir teflon stratejisi uygulayıcısı. Buna rağmen yine de sabah yorgunlukları var ve ufak-tefek infilaklar yaşayabiliyor! Serdar Bey’in stresle mücadelede başarılı biri olduğuna ben de katılıyorum. Stres yönetim notunu bu nedenle iyi bir derecede tutuyorum: 8
GENETİK MİRASI İYİ
Serdar Erener’in genetik mirasıyla ilişkili, kolesterol yüksekliği dışında ciddi bir problemi bulunmadığı anlaşılıyor. Kolesterol yüksekliği yönetilebilir düzeyde görünüyor. Genetik miras notu bu nedenle iyi: 9
ZAMAN PASTASINI İYİ DİLİMLİYOR
Serdar Erener, kendini yaşayan, kendine zaman ayırmayı beceren, özel ve farklı hobilere sahip, olumlu düşünen ve işinden müthiş keyif alan bir iç örgütlenmeye sahip. Bu ona iyi bir beden-ruh organizasyonu oluşturma, gerektiğinde biraz yavaşlama, gerektiğinde de geri çekilme ve durma şansı veriyor. Serdar Bey’in yaşam tarzı değişimleri bakımından da sosyal ilişkileri ve dostluk, arkadaş, çevre bağları yönünden de iyi notları var.
Bütün bunlar huzuru daha kolay yakalamasını sağlıyor. "Kötümser kişilerin yıldızların sırrını keşfedemediği, ıssız topraklara yolculuk yapma cesaretini gösteremediği ve insan ruhuna yeni bir cennetin kapılarını açamadığı" fikrine ben de katılıyorum. Olumlu kişilik örgütlenmesinin, sade ve güçlü çevresinin, kitaplarla, sinema filmleri ve müzikle yakın ilişkilerinin, çalıştığı ve yaşadığı ortamı güzelleştirmek yönündeki çabalarının Serdar Bey’in de yaşamını güzelleştirdiğini, kolaylaştırdığını düşünüyorum. Kişisel alışkanlıklar ve yaşam seçimleri notu: 8
Serdar Bey’e sağlıklı, huzurlu, verimli ve keyifli bir hayat diliyorum.
NASIL
SERDAR ERENER (46)
Reklamcı
Genelde sağlık durumum iyi. Bugüne kadar ciddi denebilecek bir rahatsızlık geçirmedim. Sadece kolesterolüm yüksek. Ayrıca hazımsızlıktan mustaribim. Zaten ailemde de önemli hastalık geçiren kimse yoktu. Ama pek azı 80’inden sonra sağlıklı bir yaşam sürebildi.
Biraz da kolesterol sorunu yüzünden beslenmeme özen gösteriyorum. Örneğin kırmızı eti neredeyse hiç ağzıma koymuyorum. Hamur tatlılarından uzak duruyorum. Mutlaka sıvı yağ kullanıyorum. Öğünlerim düzenli. Kahvaltı yapmayı ihmal etmiyorum. Öğün arası sık sık atıştırıyorum. Ama öyle davetlerde yemeğin dozunu kaçıran bir kişi değilim. En çok sevdiğim üç yiyecek palamut balığı, salata ve kabak tatlısı. Tavuk, balık, peynir ve meyve soframda hep bulunuyor. Ama süt ve yoğurtla aram iyi değil. Yemeklere hiç tuz ekmiyorum. Günde 3-5 adet Türk kahvesi içiyorum. Bazen bunlara Starbucks’tan aldığım bir cafe latte ekleniyor. Sigara kullanmıyorum, günde 1-2 kadeh şarap içiyorum.
İşim gereği günüm çok hareketli geçiyor. Ama bunun dışında egzersize çok vakit ayıramıyorum. Haftada bir gün açık havada yürüyüş yapabiliyorum. Zaman sorunu nedeniyle stresli bir işim var. Bunun tek etkisini sabah yorgunluğu olarak gördüm. Yine de stresle mücadelem başarılı. Bunun için antioksidan katkılardan faydalanıyorum. Belki de biraz da yaşama olumlu bakmamın etkisi var. Çünkü kendine değer veren bir kişiyim. Duygularımı her zaman özgürce dışa vurabiliyorum. Sıklıkla pozitif düşüncedeyim. Belki de en önemlisi işimden büyük keyif alıyorum.
BİR ÖNERİ
EGZERSİZ, EGZERSİZ, EGZERSİZ
Vücudunuz bir günde aldığınız toplam kalorinin yüzde 60’ını temel metabolik ihtiyaçlarını karşılamada, yüzde 10’unu besinlerin sindirimi ve emiliminde, yüzde 30’unu ise yaptığınız fiziksel aktivitelerde kullanmaktadır. Eğer kilo vermek veya kilonuzu korumak istiyorsanız fiziksel aktiviteyle harcadığınız enerji miktarını artırmalısınız. Bunun için düzenli ve etkili aerobik egzersizleri yapmanız gerekli. Hiçbir ilaç veya sihirli iksirin ve hiçbir besinin (greyfrut, limon, maydanoz) aldığınız kalorileri siz otururken yakacağını düşünmeyin.
Besinlerle aldığınız fazla enerjiyi sadece ek bir bedensel aktiviteyle harcayabilirsiniz. Gün boyunca daha aktif olarak, yüzde 30 civarındaki normal fiziksel aktivite payınızı yüzde 40-45’lere çıkarmanız sandığınızdan daha kolaydır. İdeal kilonuzu korumak istiyorsanız sadece besinlerle aldığınız kalorileri saymanız ve sınırlamanız yeterli değildir. İlave aktiviteler oluşturarak fazla kalorileri yakmalısınız: Yürüyün, tenis oynayın, parklarda dolaşın, merdiven çıkın... Kilonuz olsun olmasın, aktif biri olmakla yetinmeyin, egzersiz yapmaya bakın.
Uzmanlar ne diyor?
Prof.Dr.Bülent Tıraş, Jinekoloji ve Obstetrik Der.Bşk.
TIBBİ VE ETİK AÇIDAN TARTIŞMALI
Koruyucu yumurtalık ameliyatı bir dönem çok tartışıldı, çünkü yumurtalığın alınması kanseri tam olarak engellemiyor. Mutasyona uğramış gen varsa, aynı kanser türü bu kez kadının karın zarında meydana gelebiliyor. Bu konu tıbbi ve dolayısıyla etik açıdan tartışmalı. Bizim tavrımız şudur: Eğer doktor menopoza girmemiş kadının yumurtalıklarını aldıysa hatalı iş yapmıştır. Menopoz sonrası hormon dengesini, üreme faaliyetini etkilemeyeceği için hatalı değildir.
Prof. Dr. Teksen Çamlıbel, JİNEMED Tıbbi Direktörü
KANSER FOBİSİ OLAN HASTA
DOKTORDA FOBİ YARATIYOR
Bugün artık kan tahliliyle kesin olmasa da hastaların kanser olma ihtimalini görebiliyoruz. Kanser fobili hastalara karşı biz doktorların da fobisi vardır. Risk taşıyan hastaya "Almayalım " dediğinizde siz de riske girersiniz, kanser geliştiğinde meme veya rahmi almadığınız için sorumlu olursunuz. Bu nedenle hasta isteğine saygı gösteririz. Meme ya da yumurtalıklarını aldırmak istediğinde elimizdeki bulgulara göre, gerek olmadığını söyleyebiliriz. Hasta ısrar ederse alınır.
Gencay Gürsoy, Türk Tabipleri Birliği Başkanı
Bu tür ameliyatlarla ilgili belirlenmiş bir duruşumuz yok. Biz tıbbi endikasyonlar konusunda fikir beyan etmeyiz. Şikayet geldiğinde ilgili derneklerden bilirkişi raporu isteriz. Eğer bu tür ameliyatlar Türkiye ’de yaygınlaşırsa bir tutum oluşturulabilir.
Prof. Dr. Özdemir Aktan, Marmara Üniv. Hast. Genel Cerrahi Bölümü
RİSKİ TESTLE KANITLANMIŞ
HASTALARA TAVSİYE EDİYORUM
Riskli hastanın sağlam memesini aldırması Türkiye’de tuhaf karşılanabilir ama ABD’de de çok sık rastlanan bir durum. Bir zamanlar çalıştığım Cleveland Clinic’te annesini, halasını meme kanserinden kaybeden 39-40 yaşlarındaki kadınlar geldiğinde test yapılırdı. Risk taşıyorsa sık sık mamografi testi yaptırmaları ya da memelerini aldırmaları önerilirdi. Bu durumdakiler genellikle hemen hastaneye yatar, memelerini aldırır. Çünkü ne kadar sık test yaptırsanız da kanserli hücreler gözden kaçabilir. Başlangıçta riskten kaçınmak için sağlıklı memenin alınması bana da garip geliyordu. Sonra kişinin rahat etmesinin her şeyden önemli olduğunu anladım. Kanser endişesiyle yaşamak büyük eziyet. Ben de artık riski testle kanıtlanmış hastalara memelerini aldırmasını tavsiye ediyorum. Yumurtalık ve rahimde ise sadece BRCA-1 ve BRCA-2 testi pozitif çıktığında ameliyat öneririm. Elimde kanıtım yoksa "rahmimi, safra kesemi al" diyeni ameliyat etmem. Aksi durumda ameliyat yaparsam suçlu bile sayılabilirim.
Prof. Dr. Haluk Özen Hacettepe Üniv. Üroloji Anabilim Dalı Bşk.
PROSTATIMI AL KURTULAYIM DİYEN ÇOK
Prostat kontrollerine gelen birçok hasta "Rahat olmak istiyorum, kanser olmamak için prostatımı al" diyor. Ancak bu ameliyat sadece kanser gerekçesiyle yapılabilir. Aksi malpractice, yani mesleğimi kötüye kullanmak olur. Bu durumlarda kayıp-kazanç analizi yapmak lazım. Kanser riskli kadının memesini aldırmasıyla, kanser riskli erkeğin prostatını aldırması aynı şey değil. Prostat ameliyatından sonra o erkek ereksiyonunu kaybedebilir, idrarını kaçırabilir. Kanserden korkan hastalarıma bunları anlatarak ikna etmeye çalışıyorum.
Prof. Dr. İskender Sayek Hacettepe Üniv. Gen. Cerrahi Anabilim Dalı Bşk.
Meme risk faktörü değerlendirilerek kanseri önleyici ameliyatla alınır. Bu hastayla hekimin arasındaki anlaşma sonucu gerçekleşir. Hastalarıma riski anlatırım, göze almak istemeyene memelerini aldırmalarını tavsiye ederim. Risk kanıtlanmamışsa hasta izlemeye alınmalı, organ alınmasını etik bulmuyorum.
Dr. Hakan Berkil
Florance Nightingale Genetik Bölümü Direktörü
ANKSİYETE YARATACAĞI İÇİN
GENETİK TESTİ HERKESE ÖNERMİYORUZ
Kişinin ailesinde 3-4 kişide meme ya da barsak kanseri görülmüşse genetik test yaptırmasını öneriyoruz. Daha az fertte görülmüşse önermiyoruz. Çünkü bu testlerin kişide anksiyete ve korku yaratma ihtimali var. Genetik risk grubundakilere daha sık mamografi çektirmeleri önerilir. ABD ve Avrupa’da meme, rahmin alınması gibi radikal çözümler öneriliyor. Bu ameliyatlara oralarda sık rastlanmasının nedeni, daha çok kişinin testten geçmesi.
Prof. Dr. Macit Arvas Cerrahpaşa Fak. Jinekolojik Onkoloji Böl. Bşk.
KANSER OLMADAN YUMURTALIKLARINI
ALDIĞIM BİRÇOK HASTAM VAR
Bu tür önleyici ameliyatlar tüm dünyada tartışılıyor. Ben genetik testi pozitif çıkan hastaların yumurtalıklarını aldırmalarını tavsiye ediyorum. Üç kızkardeşi yumurtalık kanserinden ölmüş, genetik testi pozitif çıkmış kadının yumurtalığını alırım. Böyle bir çok hastanın ameliyatını yaptım. Fakat meme konusunda sıkı takipten yanayım. Çünkü hastanın psikolojisini etkiliyor. Teknoloji çok gelişti, sıkı takiple erken yakalanabilir, gerektiğinde alınır. Genetik testleri pozitif çıkmayan hasta, ısrar da etse memesini, yumurtalığını almam. Çünkü etik olmaz.