Pazar pazar keyfinizi kaçırmak istemem ama bugün size kötü bir haberim var! Hipertansiyon hastaları artıyor. Bu önemli bir gelişme çünkü bu insanlarda kalp hastalıkları ve felçler sık görülüyor.
Kalp krizleri daha tehlikeli, inmeler ağır seyir ediyor. Ayrıca ileri yaştaki körlük ve görme kayıplarının çoğu hipertansiyonla ilişkili. Yetmedi! Uzmanlar ilerlemiş böbrek yetmezliğinin önemli sebeplerinden biri olarak da hipertansiyonu gösteriyor.
Hipertansiyonlu insanların neden çoğaldığı sorusunun yanıtı basit: Kilo probleminin yaygınlaşması, beslenme alışkanlıklarının değişip tuz tüketiminin artması, hiperinsülinemi ve damar sertliği gibi problemlerin eskisine oranla daha sık görülmesi başlıca etkenler. Bir nokta daha var: Yaşlandıkça hipertansiyona yakalanma ihtimali artıyor. Ortalama yaşam süresindeki uzama göz önüne alınırsa hipertansiyonluların sayısı önümüzdeki dönemde daha da çoğalacak. Benim üzerinde durmak istediğim şeyse sık yapılan bir hata. Çoğu hekim ve hasta hâlâ çözümün yalnızca ilaçlarda olduğunu sanıyor. Oysa beslenme yanlışları (tuz tüketimi) ve kilo fazlalığına bağlı hipertansiyon probleminin çözümü önce doğru beslenip fazla kiloları vermekten geçiyor. Eğer tuz tüketimi azaltılmaz, şeker, un, nişasta ve fazla kalori kazanımı düşürülmez, fazla kilolar verilmezse sorunu yalnızca ilaçlarla tedavi etmeye kalkmak ya sonuç vermiyor ya da yeterli çözümü üretemiyor. Bu durumda 3-4 ayrı ilacı birlikte de alsanız sorun sürüyor. Kısacası hayat tarzınızı değiştirmeden hipertansiyon tedavisinde başarılı olmanız mümkün değil. Eğer hipertansiyonunuz varsa (ya da bu problem için aday durumdaysanız) bazı kuralları asla unutmayın, bu kuralları yerine getirmeden problemi yalnızca ilaçlarla çözeceğinizi filan sanmayın: Fazla kilolarınızı verecek, özellikle göbek ve bel çevresi yağları eriteceksiniz. Bel çevrenizi kadınsanız 88, erkekseniz 100 santimin altına indireceksiniz. Düzenli olarak yürümeyi, haftada 2-3 gün egzersiz yapmayı alışkanlık haline getirecek, iyi uyuyacak, dinlenmeyi ihmal etmeyeceksiniz. Ruhsal durumunuzu gözden geçirecek, eğer problem varsa çözecek, en azından makul düzeylere indireceksiniz. Sofradan tuzu kaldıracak, tuz zengini besinlerden (turşu, salamuralar, mandıra ürünleri gibi) uzak duracaksınız. Daha az yağ ve karbonhidrat (şeker, un, nişasta) tüketmeyi bir rutin haline getireceksiniz. Bu önlemlerin çoğunun bireyde kan basıncını yeniden normale getirdiği, ilaç kullanımını önlediği kesin. Söz konusu önlemlerin en azından sorununuzu daha hafif bir ilaç tedavisiyle çözmenize yardımcı olabileceğini garanti ederim.
Patates kızartması neden sevilir
Çıtır çıtır kızarmış sıcacık patatesin lezzetine dayanmak zor. Bu direnç noksanlığının nedeni patates değil, yağlı yiyecek tüketmenin hedonik boyutu! Çünkü beslenme uzmanları ve gıda mühendisleri yağların aromatik moleküllere eklediği güçle o yiyeceklerin kıvamı ve tadını artırarak lezzetlerini geliştirdiğini söylüyor. Hangi yaşta olursanız olun fark etmiyor, çocuk, genç ve yaşlıların patates kızartmasını büyük bir zevkle yemelerinin nedeni bu. Ne var ki kızarmış patates içerdiği yüksek kalori ve pişirme esnasında oluşabilen bazı kimyasallar nedeniyle fazla yendiğinde kalp ve damar hastalıklarıyla bağlantılı olumsuz sonuçlar yaratabiliyor. Kısacası aslında sorun patatesten değil, o eski, bildik yöntemlerle yapılan kızartmalarda patatese eklenen aşırı yağ ve kimyasallardan kaynaklanıyor. Yoksa patates potasyum, magnezyum, demir, B ve C vitaminlerinden zengin yapısı, hazırlanmasındaki kolaylığı ve ucuzluğuyla iyi bir besin. Toplumda patates kızartmasına duyulan bu derin aşkı sağlıklı hale getirmenin yollarını araştıran gıda üreticilerinden biri (Tefal) uzun araştırmalardan sonra çok az yağ kullanarak da lezzetli bir patates kızartması pişirebilmeye imkân sağlayan yeni bir teknoloji üretti ve tüketicilerin kullanımına sundu. Bakalım sırada gıda teknolojisi üreticilerinin başka ne sürprizleri var.
Ayak mantarından kurtulmanın çaresi yok mu
Ayağın mantar enfeksiyonu (Tinea Pedis) en sık görülen mantar hastalığıdır. Nedeni de ayağın terlemesinden kaynaklanan nemli ortamın mantarların parmaklar arasında çoğalıp büyümesini kolaylaştırmasıdır. Aynı neden (yani nem faktörü) tedaviyi de güçleştirir. Hastalığın sık nüksetmesinin nedeni de yine aynı sorun. Bu enfeksiyonların tedavisinde yapılan temel hatalar ayak hijyeninin iyileştirilmemesi, nem azaltıcı önlemlerin alınmaması ve tedavinin kısa bir süre sonra sonlandırılmasıdır. Aslında bu basit enfeksiyonları tedavi edebilecek çok güçlü ilaçlara sahibiz. Önemli olan bu ilaçların bir uzman tarafından düzenlenmesi ve tekrarların sıklığı göz önüne alınarak tedavinin vaktinden önce kesilmemesidir. Ayrıca ayaklardaki ve ayakkabıdaki nem oranının azaltılması da ihmal edilmemesi gereken bir faktör.
Plastik eşyalardaki tehlike: Bisfenol-A
Fransa’da yapılan yeni bir çalışmada bir kimyasalla ilgili önemli bulgulara ulaşıldı. Bisfenol-A diye bilinen bu kimyasalın en çok kullanıldığı malzemeler su damacanaları ve sert plastik bardaklar. Daha da önemlisi aynı madde bebekleri beslemede kullandığımız plastik biberonlarda da var. Son yapılan araştırmada Bisfenol-A’nın yalnızca bize değil, bağırsaklarımızda yaşayan faydalı bakterilere, yani probiyotik mikroorganizmalara da zarar verebileceği anlaşıldı. Bu araştırmaların insanlarda değil, farelerde yapıldığını hatırlatalım. Bununla birlikte çoğu zararlı kimyasalın etkilerinin önce hayvan deneyleri sayesinde anlaşıldığını da unutmayalım. Bisfenol-A BPA kısa adıyla da tanınıyor. Bisfenol-A/BPA içeren ürünleri kullanmamakta yarar var.
Stres hipertansiyon yapar mı
Gergin, öfkeli, çabuk parlayan ve işine fazla zaman ayıran “işkolik” kişilerde hipertansiyona yakalanma olasılığının beklenenden yüksek olduğu kabul ediliyor. Bu kişilerde “sempatik uyarılma veya hiperaktivite” kan basıncını yükseltiyor. Bu kişilerde adrenalin salgısı yüksek de olabiliyor. Başlangıçta sadece yoğun stres yaşanan dönemlerde ortaya çıkan kısa süreli hipertansiyon atakları zamanla kalıcı bir hipertansiyona dönüşebiliyor. Eğer bir kişide “endişe, kızgınlık veya öfkeyle taşikardi atakları ortaya çıkıyorsa” (yani dinlenme sırasındaki normal nabız sayısı stres dönemindeki sempatik sinir sistemi hiperaktivitesi sebebiyle çok fazla artıyorsa) bu o kişide daha sonra hipertansiyonun gelişebileceğine işaret edebiliyor. Kısacası stresle hipertansiyon arasında yakın bir ilişki var ve stres yönetimi hipertansiyonla mücadelenin köşe taşlarından biri. İşkolikler ve öfke severlere duyurulur...
LÜTFEN NOT ALIN
Yeni internet sayfamız hizmetinize sunuldu. İnternet adresimiz de değişti: Bize www.osmanmuftuoglu.net’ten her an ulaşabileceksiniz. Sorularınızı bu sayfaya gönderebilecek ve yanıtlarını yine en kısa zamanda bu sayfada bulabileceksiniz.