Hipertansiyon yaygın bir sağlık sorunu, neredeyse her üç kişiden birinde var. Uzmanlar, hasta sayısının artmasını farklı nedenlere bağlıyor:
Fazla kilolu ve obezlerin artması, tuz tüketiminin çoğalması, stres yükümüzün fazlalaşması, uyku sorunlarının yaygınlaşması, alkol tüketiminin artması bunlardan bazıları. Yaş ilerledikçe hipertansiyonlu olma ihtimali daha da artıyor. 65 yaşını geçen her üç kişiden ikisinde hipertansiyon saptanması da bunun delili. Kısacası, hipertansiyon önemi giderek artan bir “halk sağlığı” sorunu ve önemli bir sağlık problemi. Önemli, çünkü hipertansiyonlularda felçlere, koroner arter hastalığına, kronik böbrek yetmezliğine ve körlüğe çok sık rastlanıyor. Bu nedenle de bizde ve dünyanın her yerinde hipertansiyonlu kişileri daha erken belirleyip tedavi etmek için sürekli yeni kampanyalar düzenleniyor. SORUN NE? Hipertansiyon hastalarını ilgilendiren en önemli sorun şu: Tansiyonun yükselmesi çoğu zaman herhangi bir belirti vermez. Öyle ki bazı kişilerde yüksek sistolik basınç 20’leri, diastolik basınç 11’leri geçse de hastaların bu durumdan haberleri bile olmaz. Yani birçok hipertansiyonlu aslında tansiyonu olduğunun farkında olmadan yaşar. Hatta bazıları “Madem herhangi bir şikâyetim yok, bu değerler benim için normal olmalı!” diye düşünüp doktora gitmeye gerek bile görmez. Hipertansiyon ancak önemli problemlere yol açtığında belirti verebiliyor ve ilk belirtisi felç (vücudunuzun bir tarafının tutması, şuur kaybı, konuşma bozukluğu...) kalp yetersizliği (yorgunluk, nefes darlığı, çarpıntı, ayaklarda şişme), göz kanamaları (görme bozukluğu) ya da böbrek yetmezliği (üremi) olabiliyor. Bazı hipertansiyonlularda boyunda, ensede ve başın tepesinde çember şeklinde ağrılar, çarpıntı, halsizlik, kulak çınlaması-uğultusu, gözlerde sinek uçuşmaları gibi şikâyetler olsa da bunlar tipik belirtiler değil. Aynı belirtiler, tansiyon çok düşünce de olabiliyor! Bu nedenle orta yaştan itibaren herkesin yılda en az üç kez tansiyonunu ölçtürmesi lazım. Bu, farkına varılmamış bir hipertansiyonu erkenden belirleme bakımından son derece önemli bir tedbir. Özellikle karın-göbek-bel bölgesinden yağlanan biriyseniz, şeker hastasıysanız, gut hastasıysanız, kolesterolünüz yüksekse, ailenizde hipertansiyon hikâyesi varsa tansiyonunuzu ölçtürmeyi ihmal etmeyin.
Sinirsel tansiyon var mı?
Herhangi bir nedenle bulunduğumuz ortamda gerginlik artınca tansiyonlarımızın da artabileceğinden endişe ederiz. Bu düşünce hatalı da değildir. Çünkü beyindeki hipotalamus adı verilen yapı, kan basıncının ayarlanmasında fevkalade etkilidir. Bu merkez, tansiyon ayarını sağlayan diğer sistemlerle birlikte hareket eder. Aslında kan basıncını ayarlayan sistem son derece karmaşık bir organizasyon içinde çalışır. Damar duvarında bulunan özel basınç algılayıcıları, böbrekler, böbrek üstü bezleri, beyindeki söz konusu yapılanma ve daha pek çok faktör tansiyonunuzu ayarlar. Ancak birdenbire ortaya çıkan her türlü stres, hiddet, öfke ve korkuda denge kısa sürede altüst olur ve kan basıncı birden yükseliverir. Bu tür ani ve geçici yükselmelerin sağlık üzerinde zannedildiği kadar ciddi bir etkisi de olmaz. Sistem o kadar mükemmeldir ki kısa bir sürede kendini yeniden ayarlar ve kan basıncını normal seviyelere çeker. Sinirsel tansiyon açısından esas tehlike uzun süreli, yani kronik streslerdir. Bu tür stresler tansiyonu ayarlayan sistemde aşırı yüklenmeye yol açar. Hatta bazen tansiyon yüksekliği adaylarında birden ortaya çıkan ve yönetilemeyen stres durumu hipertansiyonun nedeni olabilir.