Birkaç hafta önce "yaşlanma yolculuğuna çıkanların genç kalma çabalarında aşırılığa kaçmaları halinde hastalanabilecekleri, hatta hayata veda bile edebileceklerini" gösteren bir çalışma yayınlandı.
Bazı insanlar sakin ve huzurlu yaşlanmak yerine anlamsız bir gençlik telaşına giriyor. Bu telaş abartıldığı zaman ciddi sağlık problemleri ortaya çıkabiliyor. Aslında yaşlanmayı yavaşlatmak, sağlıklı, dinç, formda biri olmak için gayret göstermek çok güzel bir şey. Ne var ki bazıları bu gayreti bilerek ya da bilmeyerek, bazen de dolduruşa gelerek veya yanlış bilgilenerek abartabiliyor.
Oysa her yaşın bir "bedeni kullanma şartnamesi" var. Hareket alanınız o şartnameyle sınırlı. Aşırısı fayda yerine zarar veriyor. Bedeni de ruhu da daha hızlı yıpratıyor.
HGH: MUCİZE Mİ, TEHLİKE Mİ?
1990’lı yılların sonlarından itibaren Amerika’da müthiş bir büyüme hormonu (HGH-İnsan Büyüme Hormonu-) çılgınlığı başladı. Bir zamanların efsane aktörü, 90’lı yılların yaşlı, alkolik ve yorgun yıldızı Nick Nolte "HGH mucizesi"ni(!) ilk deneyenlerden biri oldu. Alkolü bırakıp hayatına bir çekidüzen veren, beslenmesine özen gösterip vaktini spor salonlarında geçirmeye başlayan Nolte’da büyüme hormonuyla alınan sonuçlar şaşırtıcıydı. Ünlü yıldız yeniden o eski günlerine dönmüş, 10 yaş gençleşmiş gibiydi.
Görenler şaşkınlık içindeydi. Ortak kanaat ünlü yıldızın en az 10 yıl gençleştiğiydi.
Bu iyi haber kısa sürede "kulaktan kulağa" yayıldı ve çok geçmeden tam bir "şehir efsanesi"ne dönüştü. El altından yürütülen ciddi bir "büyüme hormonu pazarı" oluştu. Pazarı, vurdumduymaz ve şarlatan anti-aging uzmanları, bilgisiz egzersiz-aktivite danışmanları, sözde kişisel koçlar büyüttü. 90’lı yılların ortalarında büyüme hormonu uygulanan çok sayıda klinik ortaya çıktı.
BÜYÜME HORMONU NE YAPIYOR
Büyüme hormonu düzenli olarak kullanılınca kas dokusunu geliştirmekte, yağ dokusunu azaltmaktadır. Ruhsal duruma yaptığı etkilerle "iyilik, güç, sağlamlık hissi" vermektedir. Bu hormonun kısa vadeli etkileri bu yönüyle biraz da kortizona benzemektedir.
Büyüme hormonu kullananlarda yorgunluk hissi azalmakta, uyku hali iyileşmekte, güç, kuvvet ve kendine güven hissi yükselmektedir. Eğer bu güzel gelişmelere kanıp yola devam etmeye kalkarsanız, bu pembe tablo çok geçmeden önce grileşmekte, sonra siyaha dönmekte, kalbinizde, kan basıncınızda, şekerinizde problemler ortaya çıkmaktadır.
Eklemleriniz şişmekte, başlangıçtaki yumuşaklık ve esneklik yerini katılığa, ağrılara ve hareket kısıtlamasına bırakmaktadır. Bir süre sonra kas güçsüzlüğüne, yorgunluğa, bitkinliğe sebep olmaktadır. Kısacası kaşıkla verdiğini kepçeyle geri almaktadır! Büyüme hormonu uygulayanlarda cinsel güçsüzlüğe, kalp krizlerine, felçlere, şeker hastalığına, hipertansiyona yakalanma riski artmaktadır.
HORMONDAN UZAK DURUN
Birçok kez yazdım, ama bir kez daha tekrarlamakta fayda olabilir. Herhangi bir ilacı, hormonu veya tıbbi uygulamayı, hatta ameliyat yöntemini ilk ve son uygulayan hastalardan biri olmamaya özen gösterin.
Henüz yerleşmemiş, doğruluğu, etkinliği ve zararsızlığı herkes tarafından teyit edilmemiş tıbbi bilgiler, sağlığınızda ciddi sorunmalara yol açabilir. Bekleyin, herkes tarafından kabul edilsin, bir "teşhis ve tedavi klasiği" haline gelsin, ondan sonra faydalanın.
Ayrıca etkinliğinde kuşkuya düşüldüğü ya da daha iyisi ortaya koyulduğu için herkes tarafından terk edilmiş tanı ve tedavi araçlarını kullanmakta da ısrarcı olmayın. Bütün modern bilimler gibi tıp bilimi de değişime açıktır. Bugün doğru bildiğiniz bilgiler zamanla değişebilir. En azından yerini daha doğru olanına bırakabilir.
Ama hemen hatırlatalım ki, insan sağlığını doğrudan etkileyen bu alanda bilgi değişimlerini pratiğe uygularken birazcık tedbirli hatta tutucu olmak gerekebilir.
Çocuğunuzun zekası yiyeceklere bağlıdır
Eğer çocuklarınızın daha zeki olmasını istiyorsanız, bunun önemli oranda beslenme tarzları ile bağlantılı olduğunu unutmayın. Bazı yiyeceklerde bulunan Omega-3 yağları (özellikle DHA) ve demir, çocuk beyninin gelişiminde zekayı destekleyen en önemli maddeler arasında gösteriliyor. Büyüme ve gelişme döneminde yeteri kadar demir kazanamayan bebeklerde, zeka arzu edildiği düzeylere ulaşamayabiliyor. Yetersiz demir kazanımı, zeka parametrelerinde düşüşe bile yol açabiliyor.
Demir eksikliğinin iştahsızlık, huzursuzluk gibi başka belirtileri de var. Özellikle deniz ürünlerinde bulunan Omega-3 yağlarının da çocukların zeka parametrelerini yükseltmede etkili olduğu biliniyor.
Ailevi meme kanseri
Meme kanserlerinin yüzde 5-10 kadarı ailevidir. Eğer anne veya kız kardeşinizde meme kanseri varsa veya bir erkek akrabanızda meme kanseri görüldüyse sizin de meme kanserine yakalanma riskiniz artmaktadır. Genellikle meme kanserine yakalanmış olan yakın akraba sayısı ne kadar fazla ise, sizin de meme kanserine yakalanma riskiniz artar.
Eğer birinci dereceden bir akrabanız 50 yaşından önce meme kanserine yakalanmışsa, sizin riskiniz iki kat artmaktadır. Eğer 2 veya daha fazla sayıda yakın akraba 50 yaşından önce meme kanseri olmuşsa, riskiniz daha da artar. Bununla birlikte ailenizde meme kanseri varsa, bunun mutlaka ailevi kanser olması da gerekmez. Ailevi meme kanseri olan birçok kadında buna sebep olan bozulmuş genlerden BRCA1 veya BRCA2 bulunmayabilir.
DİYET GÜNLÜĞÜ
Kilo verirken dönem dönem belli bir kiloya takılıp kalıyorum. Bu dönem kolayca atlatılabilir mi?
Eyvah! Takılma kilosu
Kilo verme sırasında yaşanan duraklama, bedeninizin geçici olarak kilo vermeye direnç gösterdiği bir durumdur. Bazen bu durum, vücutta dönem dönem meydana gelen su kaybı sonucu oluşabilir. Bazı zamanlarda ise bu durum farklı bir ağırlığa uyum sağlamaya çalışan bedeninizin sahip olduğu bir çözüm yoludur.
Endişeye kapılıp kalori alımınızı azaltmak, vücudunuzun da endişeye kapılmasına ve size daha fazla direnç göstermesine neden olabilir. Ya da tam aksine motivasyonunuzdaki azalma nedeniyle kendinizi mutlu etmek için tatlılar gözünüze daha hoş görünmeye başlar, kalori alımınız artar. Aman dikkat! Azalan motivasyonunuzu egzersiz yaparak ya da yaptığınız egzersizin zamanını, şiddetini arttırarak geri kazanabilirsiniz.
Aynı zamanda uyguladığınız diyetin çeşitliliğini de gözden geçirin. Tek tip besinlerin listelendiği diyetler de vücudunuza direnç kazandırabilir. Az yağlı peynir ve kepekli ekmekle hazırladığınız kahvaltınızı meyveli yulaf taneleri ve az yağlı sütle değiştirebilirsiniz.
10 soruda kabızlık
6- Geçişi hızlandıran gıda var mı? Zengin lif içeriğine sahip olan yeşil sebzeler, salatalar, taze ya da kuru meyveler, tahıllar, tam tahıldan yapılmış ekmekler, hem bağırsak içine su çekerek, hem de kasılmaları artırarak boşaltımı kolaylaştırır.
7- Nasıl önlenebilir? Yaklaşık 1,5-2 lt. sıvı içmek, fiziksel aktiviteyi artırmak, yemek saatlerinin düzenli olmasına özen göstermek, ayaküstü atıştırmalar yerine sofra düzenine dikkat etmek, stres ile ilgili yükleri azaltmaya çalışmak, dışkıyı tutmamak önemlidir.
8- Ne gibi sorunlar çıkarabilir?
Şişkinlik, gaz, ağırlık hissi, hemoroid, sert ve kuru dışkı nedeniyle makatta ağrı, yırtılma ve kanama görülebilir.
9- Hangi ilaç? Laksatifler (müshil) reçetesiz de kullanılmasına rağmen dikkatli edilmezse sıkıntıları gidermediği gibi başka sorunlar da yaratabilir. Ozmotik laksatifler, bağırsak içeriğinin su oranını artırır. Dışkıyı yumuşatanlar daha yağlı bir içeriğe sahiptir.
10- Uzun süreli laksatif kullanmak neden zararlı? Özellikle uyarıcı laksatifler uzun zaman kullanıldıklarında, bağırsak hareketleri yavaşlar, hatta durma noktasına gelir. İshal ve kabızlık arasında gidip gelen sağlıksız bir tablo oluşur. Yağlı, dışkıyı yumuşatan laksatifler uzun zaman kullanıldıklarında özellikle yağda eriyen vitaminler olmak üzere emilim sorunları yaratabilir.
Hiç mi faydası yok
Büyüme hormonunu, yaşlılığın getirdiği bazı ağır durumlarda kullanmak mümkün olabilir mi? Ben ileri derecede düşkünlük durumunda olan bazı yaşlı insanlarda -eğer büyüme hormonu seviyeleri çok ağır düşmelere uğramışsa- kısa süreli bir desteğin deneyimli bir uzman ve gözlem altında uygulanması halinde faydalı olabileceği kanaatindeyim.
Bu çok özel durumlardan bile büyüme hormonuna başlanmadan önce yarar ve zararlarının çok iyi tartışılması gerekiyor. Amerika’da, düşüncemi yıllardır değişik zamanlarda dile getirdim. Bu son çalışma ile elde edilen bulgular da pozitif tıp uygulamalarının daima ve öncelikle dikkate alınması gerektiğini, mucize beklentilere başvurmadan önce iyi düşünmenin şart olduğunu doğruluyor.