Paylaş
Vazgeçmeliyiz, çünkü bedensel ve ruhsal yapılanmamız hastalanmaya değil, tersine hastalıkları önlemeye, onları daha ortaya çıkmadan engellemeye, yani hastalanmaya imkân vermeyecek şekilde tasarlanmıştır.
Ayrıca hastalıkları önlemek tedaviden çok daha kolay, ucuz ve etkili bir yoldur. Sağlık konularına ilgisiyle bilinen eski bir Çin imparatoru “Bir hastalığa ortaya çıktıktan sonra müdahale etmeye kalkmak insanın susadıktan sonra kuyu kazmaya başlaması ya da savaş başladıktan sonra cephane hazırlamaya kalkmasından farksızdır” demiş, yani hastalanmayı önlemenin önemi yüzlerce yıl önce de net ve açık bir şekilde fark edilmiştir.
Diğer yandan modern tıptaki ilerlemeler, ekonomik gelişmeler, refahın yaygınlaşması, eğitim seviyesinin yükselmesi ve daha pek çok iyi şey maalesef daha az hastalanmamızı sağlayamamıştır.
Daha az hastalanmaktan kastım, tabiî ki “hiç hastalanmamak” da değildir. Hastalıklardan kaçınmak bazen gerçekten de olanaksız ve zaman zaman hepimiz bazı hastalıklara yakalanabiliriz.
Hastalıkların sağlığın zekâtı olduğuna da inanacağız ama hastalanmayı bir “teslim olma” gibi de kabullenmeyecek, “önce hastalanmamak lazım” diye düşüneceğiz.
Yukarıda da belirttiğim gibi insan bedeni ve ruhu hastalanmak değil, hastalanmamak üzere biçimlendiğinden kendimize iyi bakabilir, doğru yaşam tarzı alışkanlıkları geliştirip sağlığımızı iyi yönetebilirsek başımıza gelebilecek hastalıkların pek çoğunu önleyebiliriz.
Kaderimizi genlerimizin tayin ettiği doğrudur ama genlerin sağlığımız üzerindeki etkisi asla yüzde 30’ları geçmiyor, sağlığımıza ilişkin kararların yüzde 70’ini genlerimiz değil, aklımız, dikkatimiz ve eğitim seviyemiz veriyor.
SAĞLIĞINIZI GÖZLEYİN...
Sağlığınızı lütfen dikkatle izleyin. Sağlık kontrollerinizi ihmal etmeyin. Hayatınıza ilişkin her seçimi -beslenmenizi, uykunuzu, egzersiz alışkanlığınızı, stres yönetiminizi, duygu ve düşüncelerinizi- sağlığınızı tehdit edecek değil, güçlendirecek şekilde şekillendirin. Ve yüz yıl kadar önce Thomas Edison’un söylediklerine kulak verin: “Geleceğin doktoru hastalarına ilaç vermek yerine onların ilgisini bedenlerine bakmaları, beslenmeleri ve hastalıkların önlenmesi gibi konulara çekecek!” Edison’un beklediği gelecek sizce hâlâ gelmedi mi?
BİR UYARI
Hafızanızı da güçlendiriyor musunuz?
Belleğiniz de kolunuz, bacağınızdaki kaslar gibidir. Egzersiz yaptıkça güçlenir. Tembelleştikçe zayıflar.
Eğer bellek gücünün de adale gücü gibi egzersizden hoşlandığını bilirseniz, onu bellek egzersizleriyle güçlendirirseniz, ciddi bir unutkanlık sorunu yaşamayacağınızı bilmelisiniz.
Siz yaşlandıkça belleğinizin zayıflaması kaçınılmaz bir kader değildir. Hafıza güçlendiren egzersizlerin başında tekrarlamalar geliyor. Bir şeyi tekrar tekrar söylemek belleğe iyice kazımak, yani öğrenileni pekiştirmek bellek kaybını yavaşlatıyor. Eğer o şeyi bir ses veya görüntüyle ya da bir hikâyeyle eşleştirebilirseniz, yani beyninizdeki kütüphanenin rafına yerleştirirken farklı, kalıcı ve koruyu bir ciltle kaplayabilirseniz belleğinizin gücü daha da artacaktır. Görsel objelerle bağlantılı hale getirilen bilgiler bellekte daha uzun süre kalıyor.
Diğer taraftan araştırmalar, küçük parçalar halinde kaydedilen bilgilerin bellekte daha uzun süre kalabileceğini gösteriyor.
Dr. Evren ALTINEL
UNUTMAYIN
Önlenebilir bazı sağlık sorunları
- Şeker hastalığı: Aktif, egzersizi bol, hareketli bir hayat tarzı, şeker, un ve benzeri işlenmiş karbonhidratlardan uzak bir beslenme şekli, dikkatli bir kilo kontrolü erişkin tipi şeker hastalığına yakalanma olasılığını ciddi biçimde azaltabiliyor.
- Bellek problemleri: Omega-3’ten zengin beslenmek, zihinsel egzersizler, eğitim, sosyal faaliyetlere katılım gibi kişisel çabalar, kan şekerinin, kan basıncının, kan yağlarının dikkatle kontrol edilmesi ve kontrol altında tutulması, uykuya, stres yönetimine özen gösterilmesi, bunamayı önleyici bir etki sağlıyor.
- Hipertansiyon: Eğer kilo almaz, tuz tüketiminizi abartmaz, aktif ve hareketli bir hayat sürüp uykusuzluk ve stres kıskacına girmezseniz, kan basıncı yüksekliği sorunundan uzun süre korunmanız mümkün olabiliyor.
- Kanserler: Her türlü kanser ama özellikle de bazıları -kalınbağırsak, meme, prostat gibi- fazla kilolu, aktif yaşamdan uzak, stresli kişilerde daha sık görülüyor. Düzenli fiziksel aktivite kanda kortizol ve insülin gibi fazlası zararlı olabilecek hormonları azalttığı, adrenalin seviyesini dengelediği, biyolojik potansiyeli güçlendirdiği için çok ama çok önemli bir önleme faktörü olarak kabul ediliyor. Yiyecek içeceklerdeki antioksidanlar -rezveratrol, likopen, kateşinler, karotenoidler, antosiyanidinler- neredeyse ilaçlar kadar etkili kanser önleme görevi yapabiliyor.
- Bağışıklık yetmezliği: Yediğine içtiğine dikkat eden, genel sağlık önlemleri konusunda hassas davranan, dahası bağışıklığı güçlendiren bağışıklık desteklerinden akıllıca faydalanmasını bilen kişilerde bağışıklık sistemi daha güçlü oluyor ki bu da daha az ateşli hastalık, daha düşük kanser ihtimali anlamına geliyor.
BİR BİLGİ
Kötü karbonhidrat şişmanı olmayın!
Tatlılar, unlu, şekerli atıştırmalar, insüline tepki vermeyen ve insülinin sinyallerine direnen hücrelere sahip olanlarda karaciğer yağlanmasına, faydalı kolesterolün azalıp trigliseritin artmasına ve göbek-karın yağlanmasına yol açıyor. Bu besinleri fazla miktarda yemek kiloları olumsuz yönde etkiliyor. Böyle bir bedensel mirasa sahip olanların glisemik yükü düşük olan meyveleri (elma, erik, armut, kivi, portakal), sebzeler ve işlenmemiş doğal besinleri tüketmeleri tavsiye ediliyor.
Bu kişilerin pizza, pasta, patates cipsi, mısır cipsi, patlamış mısır, hamur işleri, börek, çörek, beyaz ekmek, krakerler, patates kızartmaları, meyve aromalı içeceklerden uzak kalmaları tavsiye ediliyor.
- Dyt. Nilüfer BAYRAM
Paylaş