Paylaş
Başlıktaki tanımı isterseniz “huysuz erkek sendromu” gibi de okuyabilirsiniz! Bu yeni bir tanımlama. Kesinleşmiş, onaylanmış, bilim çevrelerinde “genel kabul görmüş” bir sendrom filan da değil.
Deneyimli bir sağlık gözlemcisi olarak bu sorunu önümüzdeki günlerde daha sık ve çok konuşacağımızı garanti ederim.
Nedeni şu: Etrafınıza şöyle dikkatle bir bakarsanız çevrenizdeki 50 yaş üstü her 5 erkekten en az birinde bu sendromu düşündüren işaretleri siz de görürsünüz.
İsimlendirmede “huysuz erkek sendromu” tanımı daha doğru ama şimdilik “hassas” sözcüğünü “huysuz” sözcüğüne tercih etmek daha nazik ve hoşgörülü bir yaklaşım da olabilir.
Sendromun işaretlerine gelince: Bazılarını kısaca özetledim. Peki sebep ne? Temel neden 50’li yaşlardan sonra eskiye oranla daha hızlı ve daha çok azalan testosteron seviyeleri. Yani eski adıyla erkek menopozu da denilen andropoz meselesi.
Peki nedir bu yeni sendromun işaretleri? Buyurun...
Hassas (huysuz) erkek sendromunun 10 işareti
Testosteronu hızla ve fazlaca azalan bu erkeklerin 10 ortak özelliği var.
◊ Çabuk darılır, alınır, gönül koyarlar.
◊ Kararsızdırlar, sık karar değiştirirler.
◊ Uyku sorunlarına eğilimlidirler.
◊ Sabah yorgundurlar.
◊ Yaşam heyecanları azalmıştır.
◊ Girişimcilik eğilimleri zayıflamıştır.
◊ Enerjileri sık sık düşmekte, bazen dibe vurabilmektedir.
◊ İş performansları bozuktur.
◊ Erteleme, sonraya bırakma, vazgeçme eğilimindedirler.
◊ Mutsuz ve huysuzdurlar, sık ve çabuk sorun çıkarırlar.
Neden çaysız olmuyor?
Yeşili, siyahı fark etmiyor, çayın her türlüsü sağlığa iyi geliyor. Yeşil çay bizim klasik çayımıza oranla “kateşin” zenginliği nedeniyle “bir tık” önde ama siyah çay aradaki farkı lezzeti ve sohbeti ile anında kapatıyor. Sorunun yanıtına gelince... Kanserle mücadeleden enfeksiyonları engellemeye, karaciğeri temizleyip glutatyonu yükseltmekten detoksu ateşlemeye, belleği takviye edip cildi gençleştirmeye, kalp krizlerini önlemeden felçleri engellemeye ve daha pek çok şeye yön veren, mükemmel bir sağlık desteği de ondan çaysız olmuyor.
Kas erimesine balık, yoğurt ve yumurta
Gerekli önlemleri almazsanız, 40’lı yaşları takiben toplam kas kütlenizin her yıl yüzde 1’i eriyip gidiyor.
Bu rakam 60’lı yaşlardan sonra yılda yüzde 2’lere ulaşıyor.
Kısacası dikkat etmezseniz, çok değil 20-30 yıl içinde toplam kas rezervinizin yüzde 20-30’u kayboluyor. “Peki önlemek nasıl olacak hocam?” diyorsanız, size basit iki önerim var: Daha çok hareket edin, proteinden zengin beslenin.
Özellikle de bitkisel protein zengini besinler (bakliyat) ile balık, yoğurt ve yumurtayı daha sık ve bol yemeyi ihmal etmeyin!
Peki kas kaybının faturası ne? Düşmeler, yorgunluklar, kemik erimesi, kilo almalar, daha çok ağrı ve kramp, daha sık ve çok ayak yanmaları ve tabii ki daha güçsüz, dirençsiz, düşkün bir beden...
Kefir yetmez!
Kefir faydalı bir besin. Çok güçlü bir probiyotik bombası. Ne var ki içindeki faydalı bakterilerin çoğu midedeki asit yükü nedeniyle daha bağırsaklara ulaşmadan ölüyor.
Neticede mide asit yükünü aşıp bağırsaklara geçebilen probiyotik bakteri miktarı bir hayli azalıyor.
İşte bu nedenle “Ben her gün yiyip içerim, başka bir probiyotiğe ihtiyacım yok!” demek yanlış bir yaklaşımdır.
Diğer doğal probiyotiklerden (turşular, şalgam, boza...) ve prebiyotiklerden (bamya, pırasa, soğan, sarımsak, elma, enginar...) de faydalanmak lazımdır.
Paylaş