Paylaş
Özellikle İstanbul’daki olgu sayısı ve artış hızı, bir hekim olarak beni de yeni ve farklı stratejilere ihtiyaç olduğu düşüncesine itiyor.
Mümkünse İstanbul’da evinden çıkan herkesin maske takmasının zorunlu hale getirilmesi ve bu zorunluluğun eczaneler, marketler ve diğer alışveriş yerlerinde vazgeçilmez bir kurala dönüştürülmesi lazım.
Ayrıca şehir dışı çıkışların özel araçlarla yapılanlarını bile kısıtlamak gerekiyor. Peki başka nelere ihtiyacımız var? Değişim stratejimizde neler acilen gündeme getirilip eyleme geçirilmeli?
Buyurun...
ÖNCELİKLİ 10 DEĞİŞİM
Daha çok şeffaflık daha çok test
1) Daha çok nezaket ve hoşgörü iklimi içeren ‘bir iletişim dili’ şart.
2) Daha sık ‘bilgilendirme’ ve daha çok ‘şeffaflık’ vazgeçilmez bir ayrıntı.
3) ‘Çok değil, daha da çok’ test yapılması, testlere ulaşımın olabildiğince kolaylaştırılması öncelikli.
4) Testi pozitif çıkan kişilerin bilgilendirilme ve yönlendirilmeleri daha hızlı ve daha net kararlarla yürütülmeli.
5) Koronavirüs pozitifliği saptananların karantina koşulları basitleştirilip netleştirilmeli. ‘Evde karantina’ ve ‘hastanede tedavi’nin kuralları da ayrıntıları net ve anlaşılabilir hale getirilmeli.
Maskeler takılsın, bilgi paylaşımı sıklaşsın
1) Karantinaya alınan ya da hastaneye yatırılan kişilerin ailelerine ilaç, yiyecek, içecek, maske, dezenfektan ve takviye vitamin destekleri verilmeli.
2) Koronavirüs hastalarının yatırılarak tedavi edildiği veya incelemeye alındıkları hastaneler belirlenip bu hastaneler sadece bu sorun için kullanılmalı. Söz konusu hastanelerde ayaktan teşhis ile yatarak tedavi üniteleri birbirinden ayrılmalı.
3) Evinden çıkan herkese maske takma zorunluluğu getirilmeli. Bu kural hiç olmazsa pazaryeri, manav, bakkal, market ve eczanelerde ısrarla uygulanmalı. Toplu taşıma araçlarına kapasitenin yarısı değil, dörtte biri kadar ve sadece oturarak yolcu alınmalı, maske takılması zorunlu kılınmalı.
4) Toplumu bilgilendiren açıklamalar günde bir değil, iki hatta üçe çıkarılmalı.
5) Salgının büyümesi ve olgu sayısının daha da hızlı yükselmesi halinde ne gibi yeni tedbirler alınacağı halka önceden net ve açık olarak anlatılmalı.
ŞARKILAR ASLA SUSMASIN
Dün BBC.com’da çıkan bir haber fena halde canımı sıktı. Haberde, ‘İtalya’da karantinanın üçüncü haftasında şarkıların yerini sessizliğe bıraktığı’ yazıyordu. Devamında ise ‘ölü sayısı katlanıp tünelin ucunda bir ışık görme beklentisi uzadıkça, akşamları balkon ve pencerelerden yükselen şarkıların susmaya başladığı’ belirtiliyor, ‘her akşam tekrarlanan alkışların da artık pek duyulmadığı’ yazıyordu.
Eğer bu durumlara biz de düşmek istemiyorsak -ki asla istemeyiz- lütfen biraz daha dikkatli ve duyarlı olalım. Talimat ve tavsiyelere ısrarla uyalım. Sağlık Bakanlığımızın koyduğu ‘temas, mesafe, izolasyon’ tavsiyelerini aksatmadan yerine getirip, bu üç sözcüğü ‘hayatta kalma anayasamızın değişmezleri’ yapalım.
HEKİM Mİ DOKTOR MU
Bana göre ‘doktor’ işini yapan, ‘hekim’ yaptığı işle insana dokunandır. Doktor ‘eline verilen tedavi rehberine uyan’, hekim ‘Hastalık yoktur, hasta vardır’ kuralına sadık kalandır. Doktor ‘hastalığı tedavi ederken hastasını izleyen’, hekim ise ‘aynı hastayı hem izleyen hem de sahiplenen’dir.
NOT: Hastalarını takip ve tedavi ederken kaptığı koronavirüs nedeniyle enfekte olan ama ateşler içinde yanarken bile hastalarını takip ve tedaviye devam eden meslektaşım, mükemmel hekim, iç hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu’nu rahmetle anıyor, ailesine, dostlarına, öğrencilerine ve camiamıza başsağlığı diliyorum. Cemil hocanın mekânı cennet olsun, nurlar ve huzurlar içinde uyusun.
DAYANIŞMAMIZ SÜRMELİ
* Yaşlılar ve ihtiyaç sahiplerine yardımcı olunmalı.
* Sağlık çalışanları için yeni motivasyon kampanyaları bulunmalı.
* Hastaneler ve evlerde kullanılan sağlık ekipmanlarının daha çok üretimi için destek kampanyaları oluşturulmalı.
* Kaygı değil umut, korku değil ferahlık, panik değil huzur, aymazlık değil dikkat, yılgınlık değil kararlılık için yeni fikirler, toplumsal destek uygulamaları üretilmeli.
Paylaş