Paylaş
Bitkisel çaylar son yılların yükselen trendi. Bunların bazıları gerçekten de sağlık dostu.
Kimi mideyi yatıştırıyor, kimi gazı azaltıyor. Kimi de stresi, kaygıyı bastırıp içene huzur veriyor. Bitkisel çayları “sağlık faydaları”nı dikkate alarak birbirleriyle yarışa sokunca da birinciliği camellia sinensis’ten elde edilen çaylar alıyor.
Peki, bunların içinde “hangisi” en iyisi? Yeşil çay mı, oolong çayı mı, yoksa bizim geleneksel Türk çayı mı sağlık için daha faydalı?
Bugüne kadar yeşil çayın daha sağlıklı olduğu düşünülüyordu. Daha doğrusu herkes gibi, ben de öyle kabul ediyordum.
Ama şimdi anlaşılıyor ki bizim geleneksel Türk çayı yani siyah çay da yeşil çay kadar faydalı. Onun da bize ciddi faydalar sağlayan güçlü biyokimyasal özellikleri var.
Aralarında ufak tefek farklar yok değil tabii ki. Örneğin bir fincan yeşil çay ortalama 300 mg civarında flavonoid (antioksidan madde) içerirken bu değer bir fincan siyah çayda 250 miligrama düşüyor. Aradaki fark pek de önemli değil. Biz zaten siyah çayı fazlaca tüketen bir milletiz.
Neticede fazlası tavsiye edilmeyen, içimi de siyah çay kadar lezzetli olmayan yeşil çaydan sadece 1-2 fincan içenlerle kıyaslandığımızda günde 4-5 bardaktan az çay içen bizler de bedenimize bol bol flavonoid kazandırıyoruz.
Bu nedenle hangisini seviyorsanız onu için, pek fark etmiyor. Ama şuna lütfen dikkat:
Çaya şeker eklemeyin ya da en az şeker ekleyerek içmeye gayret edin.
Çay hayattır!
Biz çay sever bir milletiz.
Bizim için vazgeçilmez bir lezzet, eşsiz bir tattır.
Yaşamımızın hemen her anında hep vardır. Uykusuz gecelerimize arkadaştır. Sınav süreçlerimizde bizi dik ve diri tutandır.
Üzüntülü ya da sevinçli günlerimizde iyi bir arkadaştır. Kısacası o hep yanımızda, avuçlarımızdadır. Samimi ve sıcak, duru ve doğaldır. Bazen zeytin peynire eşlik edip karnımızı doyurur. Bazen de niyet tutturup oruç açtırır. Sadece simidimizin değil, sofra ve iş sohbetlerimizin de vazgeçilmez katığıdır.
Kısacası biz Türkler çaysız bir hayat düşünemeyiz. Bizim için “çay hayattır!” Bu cümleleri 2006 yılında yayınlanan “Çay Bir Mucizedir” adlı kitabımdan aldım.
Bugün de iddia ediyorum: Çay hayattır!
15 maddede çay ve sağlık
1- Çayda aynı miktar kahveye oranla üçte bir kadar daha az kafein var.
Yeşil çay ile siyah çay mukayese edildiğindeyse yeşil çayın siyah çaydan daha az kafein içerdiği anlaşılıyor.
2- Çayda ortalama 4 binden fazla kimyasal madde var. Bunların en önemlileri flavonoid olarak adlandırılan polifenoller.
3- Çaydaki en güçlü polifenol epigallokateşindir. Bu madde C ve E vitamininden çok daha güçlü ve çok daha yetenekli bir antioksidandır.
4- Yeşil çayla siyah çay arasındaki temel fark şudur: Yeşil çay, çay yapraklarının kurutulması ile elde ediliyor.
Siyah çay ise fermante olmaya bırakılmış yapraklardan üretiliyor.
Fermantasyon işlemi yaprakları karartıyor ama aynı zamanda lezzetini de farklılaştırıp iyileştiriyor.
Fermantasyon sürecinin tek dezavantajı, yapraktaki antioksidan oranını azaltması.
5- Son yıllarda sık sözü edilen “oolong çayı” ise yeşil çayla siyah çay arasında bir yerde duruyor.
Oolong çayı yarı yarıya fermante edilen çay yapraklarından elde ediliyor.
6- Bir fincan yeşil çayda bir fincan siyah çaya oranla biraz daha çok antioksidan var.
7- Eğer kafeine duyarlı bir yapınız varsa çayınızı sabah saatlerinde içmeyi tercih edin.
İkindi saatlerinden sonra çay içmeyi kesin.
Bir çözüm de şu: Kafein içeriği daha düşük olan yeşil çayı tercih etmek!
8- Bana göre yeşil çay bize uymadı. Uymadı çünkü lezzetinden hoşlanmadık ama yine de vazgeçmek gerekmez.
Faydası dikkate alınarak en azından “ilaç” niyetine sabah akşam birer bardak yeşil çay içilebilirsiniz.
9- Egzersiz öncesi çay içmek egzersiz esnasında üreteceğiniz serbest radikallere karşı bedeninizi koruyacaktır.
Sabah ya da akşam egzersize başlamadan önce bir fincan çay içmeyi deneyin.
10- Yeni çalışmalar çayın iki olumlu faydasını daha bize gösterdi:
Belleği olumlu yönde etkilemesi, bunamayı bir ölçüde önlemesi ve kilo kontrolüne yardımcı olması.
Her iki faydanın da çaydaki flavonoid güçle alakalı olduğu düşünülüyor.
11- Çay kadına da erkeğe de kemik sağlığını koruma yönünden destek oluyor.
12- Çayın bağışıklığı güçlendirdiği yönünde de bulgular var.
13- Düzenli çay içenlerde diş çürümesi ve diş eti hastalıklarına daha az rastlanıyor.
Ne var ki çayın dişlerin beyazlığını azaltabileceği de bir başka gerçek.
14- Çayı çok sıcak içmek doğru değil. Bu yanlış yemek borusu ve mide kanseri riskini artırıyor.
15- Çaya limon eklemek çayın sağlık faydasını (antioksidan gücünü) artırıyor.
Yoğun meme dokusu riskli mi?
Meme kanseri kadınları en çok korkutan sağlık sorunlarından biri. Bu risk memedeki bazı yapısal değişiklikler söz konusu olduğunda daha da artabiliyor.
Yoğun meme dokusu da bu riskler arasında. Meme dokusu yoğun olan kadınların meme kanserine yakalanma risklerinin 4-5 kez daha fazla.
Bu nedenle ultrasonografi veya mamografi incelemelerinde “meme dokusu yoğunluğunda artma” belirlenen kadınların daha uyanık olmaları doktorlarının da onları daha dikkatli izlemeleri tavsiye ediliyor.
Kısa bir bilgi daha: Yoğun meme dokusu memedeki yağ dokusunun az, üst bezleri ve süt kanallarından oluşan dokununsa daha fazla olması anlamına geliyor.
Negatif düşünceler hasta eder
Tıpkı yiyecek içeceklerdeki “toksik maddeler” gibi düşüncelerdeki “toksik içerikler” de sağlığımıza zarar verir.
Kimyasal toksinler bizi nasıl hasta ediyorsa ruhsal toksinler de aynı hasarı yapar.
Toksik düşüncelerin başında da “negatif” duygular geliyor.
Hep olumsuz beklentiler içinde olmak, sürekli endişeler içinde kıvranıp durmak, beyni kötü ve kirli düşüncelerle doldurmak, mevcut halinde sürekli şikâyet edip durmak ve geçmişiyle ilgili bitip tükenmeyen yargılamalarda bulunmak...
Toksik düşünceler saymakla bitmez ama başlıcaları bunlar.
Bunların hepsinden mümkün olduğu ölçüde uzak kalmanızda fayda var.
Kilo vermek için ne kadar yürümeli?
Her gün düzenli yürüme alışkanlığımız yoksa da kilo vermeyi kesinlikle unutmalıyız! Düzenli yürüme alışkanlığımız yoksa verdiğimiz kiloları geri kazanacağımızdan ise şüphe etmemeliyiz.
Netice şu: “Kilo-yürüme” arasında net ve açık bir ilişki var. Peki, ne yapılmalı?
- Kilo vermek istediğiniz dönemlerde günde 10 bin adımdan fazla yürüyeceksiniz. Adım sayınızı asla 7500’ün altına düşürmeyeceksiniz.
- Kilonuzu korumak istediğiniz dönemlerdeyse günde 7500 adımı hedefleyecek, 5000 adımın altına düştüğünüzde acil durum ilan edeceksiniz.
- İşi garantiye almanın yolunun her gün 12 bin 500 adımı geçmek olduğunu bileceksiniz.
Paylaş